CHP’lileri birleştiren kadın

CHP’lileri birleştiren kadın
20 Kasım 2018 08:20

Halk partililer bazen makam, koltuk kapmak için, bazense fikir ayrılıklarına düşmek suretiyle, birbirleri ile kavga etmeyi severler…

 

 

Engin BALIM H&H YORUM

 

Hatta bu parti içi kavga ve çekişme o kadar yaygındır ki, birbirleri ile küs gidenler bile olur.

 

CHP’deki kavga, aslında bir tür alışkanlık halidir…

 

Ancak, koca partide; yaşlısından, gencine herkesin çok sevdiği bir isim vardı. İşte o, Nezihe Altok’tu…

 

1926 doğumlu çınarımızı, maalesef dün gece kaybettik. Artık gölgesinden mahrumuz, sırtımızı yaslayıp soluklanamayacağız…

 

Ama giderken hepimize büyük bir ders verdi; insanları karşılıksız sevmeyi öğretti…

 

Onu tanıdığımda 18 yaşında bir üniversite öğrencisiydim. Kolumdan tutup, ”Sen hala partiye üye olmadın mı bakayım?” diye kaşlarını çatarak, yakasındaki, altı ok’lu rozeti çıkarıp, benim yakama takmıştı. Ona zaman zaman sitemde bulunurdum;

 

”Ah Nezihe anne, beni sen yaktın! Ne olurdu normal gençler gibi, gençliğimi yaşayaydım, erkenden işe gireydim, evleneydim, sıradan bir hayat süreydim. CHP’ye, siyasete bulaştırdın, yaktın beni…”

 

Dile kolay, Malatyalı Atatürk’ün yoldaşı, ünlü eğitimci ve ilk milletvekillerimizden Mahmut Nedim Zabcı’nın yeğeni, genç bir kaymakamın eşi olarak Anadolu’yu gezen Nezihe Altıok, 93 yılı, hiç eğilip bükülmeden, çizgisini bozmadan, kalp kırmadan tamamladı…

 

Hemşerisi İsmet İnönü’nün yanında, siyasete başladı. Duvarından Atatürk’ün resmini, İnönü’yü, Ecevit’i, Baykal’ı ve oğlu gibi sevdiği Deniz Gezmiş’in fotoğraflarını hiç indirmedi…

 

İnönü’ye karşı, saygı ile hareket edip, genç genel sekreter Bülent Ecevit’le birlikte ilk yola çıkan, kadınları örgütleyerek, Ecevit’li değişim ateşini körükleyen, en önemli isimlerden birisi oldu…

 

Sonraki yıllarda da, dönemin genç isimleri Deniz Baykal ve Önder Sav’ı, haftanın en az üç günü, yaptığı güzel yemeklerle ağırlayan, evini Baykal’ın karargahına dönüştüren; anneleri, ablalarıydı…

 

Siyaseti oldum olası beceremedim… Deniz Baykal genel başkanken, herkes Nezihe Anne’nin elini öperek, Baykal’a ulaşıp, meclis üyesi, belediye başkanı, milletvekili olmayı başarırken; ben hep ”Deniz Bey istifa etmeli, gitmeli, değişim olmalı” diye diretirdim.

 

”Oğlum nedir senin bu Baykal düşmanlığın?! Deniz Bey’e götüreyim bir tanı önce onu, sus konuşma böyle, kızıyorum. Devlet adamı kolay mı yetişir? İnönü’ye karşı Ecevit’i destekleyen ben, gençler içinden iyi bir lider çıkması durumunda, Deniz Bey’e ilk ben çekil derim. Bekle önce…”

 

Baykal’lı CHP 18 Nisan 1999 seçimlerinde barajaltı kaldığında, Deniz Bey’in yakınında olan bir çok isim, tek tek etrafından kayboluyorken; Altan Öymen’in gelmesi ile Çevre Sokak’taki genel merkez binasından, Baykal resimleri duvarlardan indiriliyorken, kaptığı bir Baykal resmini o tarihlerde evinin duvarına asmıştı. Benim için vefanın adıydı Nezihe Altıok.

 

 

Baykalcı olmasam da, onun bu sevgisine, liderine olan sadakatına daima hayrandım…

 

Yeğeni Cengiz Zabcı’yı Paris’te faşist bir saldırıda yitirmişti, bir diğer yeğeni Hakkı Zabcı ise yıllarca hapis yatmıştı… O nedenle kimse için kötü söz sarfetmeyen, Nezihe anne, Kenan Evren’in adı geçtiği yerde, yüzünü asarak, ”hiç sevmiyorum o pis adamı” diyerek, hayattaki en ağır hakaretini ederdi…

 

İçtiği bir çayın kıymetini daima bilirdi, sağlığı iyi olduğu dönemlerde, bir koluna oğlu Bülent’i, öteki koluna rahmetli dostu Leman ablayı takar, her Salı CHP grup toplantısına gidip, Genel Başkanı dinlerdi. Oradan çıkıp, çok sevdiği dönemin Grup Başkanvekili Haluk Koç’u ziyaret ederdi…
”Acele ettirdiler, uyardım onu, yoksa Genel Başkan’dı…” diye de zaman zaman üzülürdü.

 

TBMM ziyareti sonrasında da; ilk önce Ankara İl Binası’na uğrar, oradan da Necatibey’deki Çankaya İlçe’ye gider, partililerle kucaklaşırdı. Gençleri tek tek yanına çağırıp, defalarca yanaklarından öperdi…

 

Siz onu aramasanız da, o sizi bir kere sevdiyse, sürekli arardı. Öyle beni geri aradı mı aramadı mı vs diye çetele tutmazdı, karşılıksızdı onun insan sevgisi…

 

Telefon çalardı, açardım;

 

”efendim Nezoş?”

”Neredesin bakayım sen? Neden Anneni ziyaret etmiyorsun?”

”Yahu iki gün önce geldim ya, aşk olsun Nezihe Anne…”

”Özledim oğlum özledim, haydi gel çay demledik, özletme anneni…”

”Tamam tamam geliyorum tamam :)”

 

Milletvekili adayı olduğumda çok sevinmişti, havalara uçmuştu. Seçim otobüsü ile Emek mahallesinden her geçişimizde, otobüsü durdurarak, ”CHP’nin emekçisi, parti büyüğümüz, Nezihe Altıok’u saygıyla, sevgi ile selamlıyor, adaylar olarak, ellerinden öpüyoruz” diye seslenirdik. Sevinir anında cep telefonundan arardı, İlyas Güven Eroğlu ile beni…

 

Son dönemde yaşlılık biraz hafızasını vurmuştu. Muharrem Bey’in Cumhurbaşkanlığı kampanyası öncesi, çalışmalar başlamadan hayır duasını almıştım…
Ama geçen hafta, hastanede kendisini ziyaret ettiğimde, yüzündeki solunum maskesini çıkardığımızda, o ince sesiyle, son kez ”Engin Balım gel öpeyim seni” demişti… Belki de son günlerin verdiği bir mucize ile son kez seslenebilmişti böyle…

 

Şimdi Emek Mahallesi İsrail evlerindeki camından bizlere kimse el sallayamayacak, koltuğu boş… Duvarlarında astığı fotoğraflar kimsesiz…

 

22222

7 numaraya bassak acaba, bizi duyup da açan olur mu?

 

3

Torunun Engin Balım

 

NOT: Eski Çankaya Belediye Başkanımız, Bülent Tanık’a da adını bir parka vermiş olduğu için, bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ayrıca hastalığı sürecinde, Ufuk Hastanesi’ni ayarlayarak, yakından takip eden eski Milletvekilimiz, Prof. Dr Mehmet Tomambay hocamıza, Nezihe annemizin sevenleri adına yürekten şükranlarımı sunuyorum…

Nurlar içinde, huzurla uyu, Cennet’e doğru uç melek insan…

 

Engin BALIM Twitter