Akşener: Tencere her iktidarı sallar!

Akşener: Tencere her iktidarı sallar!
11 Mayıs 2020 10:58

Metropoll Araştırma Şirketi’nin geçen hafta 26 ilde 1288 kişiyle yaptığı ankette liderlerin sıralaması ortaya çıktı. Kasım 2019’daki aynı ankette dördüncü gözüken Akşener, Mayıs 2020’de ikinci sıraya yerleşerek Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi geride bıraktı. Siyaset erken seçim tartışmalarıyla ısınırken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “cumhurbaşkanı adaylığı” da gündeme geldi, bize de sormak kaldı. İşte İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’den gündeme dair çarpıcı yanıtlar:

 

 

Cumhuriyet / İpek Özbey

 

 

- Son ankette ikinci sırada gözüküyorsunuz. Nasıl okudunuz bu sonucu?

Elbette böyle anket sonuçları görmek mutluluk verici. Çünkü böyle çalışmalar bize siyasetimizin, emeklerimizin, milletimizle kurduğumuz bağın, diyaloğun karşılık gördüğünü gösteriyor. Milletimizin ilgisi arttıkça daha çok çalışmak için motive oluyoruz. İktidarın milletine gözünü, kulağını, gönlünü kapadığı bir dönemde milletimizin yükselen sesi olmak için şevkimiz artıyor. Daha önce de dile getirmiştim, ben yaşadıklarından ders almayı, çalışmalarının merkezine koyan bir siyasetçiyim. Siyasette veriye, analize, vatandaş geri bildirimleri ve iç görülerine büyük önem veriyorum. 16 Nisan referandumundan, 23 Haziran, 31 Mart ve 24 Haziran seçimlerinden önemli dersler çıkardım, şimdi de bunlar doğrultusunda hem ben hem partili arkadaşlarım adımlar atıyoruz. Ama bence buradaki en önemli soru; bu anketlerden, alınan seçim sonuçlarından iktidar hiç ders çıkarıyor mu?

 

 

- Çıkarıyor mu?

Pek öyle gözükmüyor. İktidar, milletin sorunlarını çözmek bir yana, ne zor şartlarda yaşadığını bile görmüyor. İktidarın, şahsi bekasının derdine düştüğü, salgın başlayana kadarki son dönemde, ben ve arkadaşlarım sahadaydık. Vatandaşımızın ayağına gidiyorduk. Esnafın, işçinin, memurun, emeklinin, işsizin dertlerini, sıkıntılarını bizzat kendilerinden dinledik. Vatandaşın şikâyetlerini ve dertlerini, Meclis’teki grup toplantılarımızdan iktidara aktardık. Bunun yanında, Covid-19’dan beri gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya mecraları aracılığıyla hem vatandaşımızın dertlerini hem de çözüm önerilerimizi anlatabilmek için yoğun bir çaba içindeyiz. Sahada vatandaş ilgi gösterince medya da ilgisiz kalamıyor. Bu da bizi daha görünür kılıyor, sesimizi duyurmamıza imkân veriyor. Ama iktidar az önce bahsettiğim dersleri çıkarmıyor olacak ki, beni ekrana çıkaran kanallara ceza vermeye başladı. Bizi duyan vatandaş, kendisi için dertlenen, meselelerine çözüm üreten, iktidarı uyaran, gerçek bir muhalefetle tanışıyor. Arkadaşlar bundan rahatsız olmuş olacaklar ki, biliyorsunuz en son, kısıtlı sayıda yapabildiğimiz televizyon programlarından biri olan Fatih Altaylı ile Teke Tek ve HaberTürk’e RTÜK üzerinden büyük bir ceza verdiler. Düşünebiliyor musunuz Sayın Fatih Altaylı’nın söylediği bir atasözünü bile anlamından çıkararak ceza verebiliyorlar. Varsın onlar ekranları kapatsın; hele şu korona salgınını milletçe sağ salim atlatalım, Türkiye’yi ilçe ilçe, köy köy gezmeye kaldığım yerden devam edeceğim. Ama anlamadıkları, anlamak istemedikleri bir şey var, biz bu engellere artık alıştık. Milletimizi hak ettiği mutlu, zengin ve güçlü bir Türkiye’ye kavuşturmadan yolumuzdan ayrılmayacağız. Güneş balçıkla sıvanmaz ve gerçeklerin er ya da geç bir gün ortaya çıkma gibi iktidarın hiç hoşlanmayacağı bir huyu vardır…

 

 

- Anket sonucu hemen akla “Akşener cumhurbaşkanı olur mu” sorusunu getiriyor. Böyle bir planınız var mı?

(Gülerek) Bunları seçim gündeme gelsin, o zaman konuşuruz.

 

 

- Seçim sisteminde bir değişiklik söz konusu olur mu? Kulislerde iki turlu CB seçim sisteminin tek tura indirilmesi konuşuluyor.

Kulislerde konuşulanlar, adı üzerinde sadece kulislerde konuşulur. İktidarın seçim sistemini değiştirmek ya da erken bir seçime gitmek gibi bir niyet beyanı olmadı. Dolayısıyla, kulislerin ürettiği bazı konuların kulislerde kalması daha uygun olur. Eğer böyle bir konu Meclisimize gelirse, o zaman elbette hem ben hem de arkadaşlarım gerekenleri söyleriz.

 

 

- Bir seçim atmosferi yaratma çabası yok mu yani?

Sayın Erdoğan’ı iyi tanıyan siyasetçilerden biriyim. Kendisi özünde rasyonel bir siyasetçidir. Ancak maalesef saraya kapandığından beri, saray kültürünün ve sarayzadelerin kendisini rasyonaliteden ve daha da önemlisi milletten uzaklaştırdığını görüyorum. Bu siyaseten de, ülkemiz için de tehlikeli bir durum. Ama şunu net olarak söyleyebilirim: Ülkemiz salgınla mücadele ederken, cumhurbaşkanı sıfatıyla milleti birleştiren, güçlendiren ses olması gereken Sayın Erdoğan’ın, tam aksine, acımasız bir dille muhalefete saldırmasını dikkatle takip ediyorum. Kendince haklı gerekçeleri de olabilir, bilemem. Ama böylesi bir dönemde, her cümlesinin başında birlik-beraberlik dedikten sonra, aynı cümlenin sonunda birliği beraberliği yaralayan, hatta yıkan sözler etmesini o makama yakıştıramıyorum. Bu tutum, bir siyasi niyetin dışavurumu olabilir mi? Olabilir. Zamanla anlaşılır.

 

 

- Erken seçim bekliyor musunuz, MHP’nin tavrı ne olur?

Erken seçim kararı almaya Sayın Erdoğan’ın tek başına yetkisi var. Ancak kendisi küçük ortağının olurunu almadan böyle bir işe kalkışmaz diye düşünüyorum. Küçük ortağın da sorumluluktan uzak ve bu kadar konforlu bir alanı riske etmek istemeyeceğini düşünüyorum. Sonuçta yediği önünde, yemediği arkasında. Maksimum yetki, sıfır sorumluluk… (gülerek) AK Parti açısından baktığımızda ise bu başarısız karneyle o riske gireceği kanaatinde değilim. İşsizlik almış yürümüşken, mutfakta yangın varken, geçim derdinden ülkemizde babalar canlarına kıyıyorken, can derdine düşmüş vatandaşına maske dağıtma işini bile kotaramamışken, bu arkadaşlar vatandaşa gidip nasıl oy isteyecekler? Biz her an seçime hazırız. Ancak erken bir seçim olacaksa bunun kararını, Meclis aritmetiği gereği Cumhur İttifakı yani Sayın Erdoğan verecek. Herhalde kendisi anketlere bakıyordur, hesap kitap yapıyordur. Buradaki asıl soru şu: Acaba Sayın Erdoğan vatandaşının yaşadığı gerçeklerle yüzleşmeye, millet iradesiyle yüzleşmeye kendisini ne kadar hazır hissediyor? Unutmayalım ki: “Tencere her iktidarı sallar”.

 

 

- Bugün seçim olsa İYİ Parti’nin tablodaki yerini tanımlar mısınız?

Oy oranı tabanlı araştırmalar yapmak için henüz erken, çünkü gündemde seçim yok. Ben vatandaşlarımızın dertlerini, beklentilerini ve önceliklerini öğrenmek, onları daha iyi anlamak için araştırmalar yaptırıyorum. Araştırma ile de yetinmiyorum, insanlarımızı dinliyorum. Öğrendiklerimiz üzerine arkadaşlarımızla çözümler geliştiriyoruz, programlar hazırlıyoruz, zaman zaman da bunları hem milletimizle hem de uygulasınlar diye iktidarla paylaşıyoruz. Siz insanınıza hizmet için, onların dertlerini çözmek için çalışırsanız, uğraşırsanız, seçim zamanı geldiğinde vatandaşlarınız da sizin bu çabalarınızı oyuyla ödüllendirir. Benim siyaset anlayışım budur.

 

 

- MHP’den ayrılıp parti kurmuş bir siyasetçi olarak tabanlarınızın aynı olduğunu söylemek mümkün mü? Kemal Kılıçdaroğlu, Bahçeli’nin AKP seçmenine oynadığını söyledi. O tabandan İYİ Parti’ye kayma olur mu?

Evet, İYİ Parti’nin kuruluşunda ben de dahil, MHP’den ihraç edilen veya ayrılan birçok arkadaşımız yer aldı. Farklı siyasi geleneklerden gelen arkadaşlarımız da yer aldı. Biz temel değerlerimiz olan milliyetçilik, demokratlık ve kalkınmacılık ekseninde siyaset yapıyoruz. Değerler ekseninde siyaset yaptığınızda seçmeniniz de o değerlerle bağ kuranlardan oluşur. Mevcut siyasi tabloya baktığınızda Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin bizimkilerden farklı birtakım değerler bazında tam bir entegrasyonu olduğunu görüyoruz. Yoksa MHP’nin Andımız konusundaki, EYT’li konusundaki, Öcalan mektubu konusundaki tutumunu başka türlü nasıl açıklayabilirsiniz? Dolayısıyla gelinen noktada MHP ile tabanlarımızın aynı olduğunu söylemek çok zor.

 

 

- Bir süre önce siyasette üçüncü blok formülü gündeme geldi. CHP’nin HDP ile bazı noktalarda yakınlaşmasının İYİ Parti’de rahatsızlık yarattığı konuşuldu, doğru mu?

“Biz değerler üzerinden siyaset yapıyoruz” dedim. Gelişmeleri de duygular değil, değerlerimiz üzerinden rasyonel olarak değerlendiriyoruz. Bizim için terörün siyasette yeri olamaz. Bu temel ilkelerimizden biri. Dolayısıyla bizim HDP ile ilgili tutumumuz en baştan beri çok net. CHP’nin HDP’ye bakışında ise bizim için esas olan Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasıdır.

 

 

- Tüm bu tartışmalarda denklemin belirleyici gücünün İYİ Parti olacağı düşünülürse, SP, DP ve DEVA Partisi’nin dahil olduğu bir ittifak modelinde yer almanız mümkün görülüyor mu?

Basın mensuplarımız bu soruyu son dönemde çok sorar oldular. Ben de her zaman aynı cevabı veriyorum. Rahmetli Demirel’in söylediği gibi: “Doğmamış çocuğa don biçilmez.” İYİ Parti olarak Türkiye’nin mevcut problemlerine ve ülkemizin geleceğine dair düşüncelerimizi şeffaf bir biçimde paylaşıyoruz. Günü gelir, su akar yatağını bulur ve siyaset nasıl gerekiyorsa o şekilde adımlar atar.

 

 

VATANDAŞIN DERDİNİ KONUŞAMAYAN, DARBE GÜNDEMİ YARATIR

 
– Bitmek bilmeyen bir darbe tartışması var. Darbelerden bunca çekmiş bir ülkede, bu tartışmaların sürmesi neye bağlanmalı?

Ben böyle suni gündemlerle ilgilenmiyorum. İktidar ve küçük ortağının, ülkemizdeki kötü gidişi konuşmamak için böyle gündemlere ihtiyacı olabilir.

Bizim böyle bir ihtiyacımız yok. Daha da önemlisi milletimizin böyle bir ihtiyacı yok. Milletimizin işsizliği konuşmaya ihtiyacı var. Milletimizin geçim sıkıntısını konuşmaya ihtiyacı var. Milletimizin zamları, kaynamayan tencereyi konuşmaya ihtiyacı var. Siyasetçi vatandaşın gündemini konuşmalıdır. Eğer siyasetçi vatandaşın gündemini konuşmuyorsa; sıkıntısı vardır, ondan konuşamıyordur. Diyelim ki siz Sayın Erdoğan’ın yerindesiniz İpek Hanım. Vatandaşın sırtındaki yük iyice ağırlaşmış, ay sonu gelmez olmuş. Salgında vatandaşınıza nakit desteği vermek yerine, gidip IBAN numarası verip para istemişsiniz.. Siyasi hesaplarla belediyelerimizin önünü kesip, vatandaşın hizmet almasını engellemişsiniz.. Kendi vatandaşınıza maske dağıtamazken ABD’ye şirinlik olsun diye maske göndermişsiniz, onlar da gidip maskeleri PKK-YPG’ye vermiş, rezil olmuşsunuz.. Damat Bakan’ın dalga geçtiği dolar kuru rekor kırmış, cebimizdeki para kuşa dönmüş, işsizlik almış yürümüş, önünü alamamışsınız.. Milletin hazinesini boşaltmışsınız, dar günde vatandaşın yanında olamamışsınız; bu durumda siz ekonomi, kalkınma, istihdam konuşmak ister misiniz? Elbette istemezsiniz. Vatandaşın derdini konuşamayan, darbe gündemi yaratıp onu konuşmak zorunda kalır. Darbe gündemini böyle değerlendiriyorum. Yani tencerenin, mutfağın içler acısı halini gizlemeye çalışan uydurma bir gündem olarak…

 

 

LAİKLİK HERKESİ KORUR

 
– Diyanet İşleri Başkanı’nın açıklamaları geçen haftanın konusuydu. Her seferinde iş dönüp dolaşıp laiklik tartışmasına geliyor. Laiklik tehlikede mi, mesela bir 2023 hedefidir gidiyor!

Öncelikle ülkemizde her kurum, yetkin ve yetkili olduğu işle uğraşmalı. Diyanet İşleri’nin ve Diyanet görevlilerinin işi nedir? İnananlara dinimizin emirlerini anlatmak, onlar yol göstermek. İnanırsınız, inanmazsınız, bu herkesin bireysel tercihidir. Ama Diyanet İşleri Başkanı’nı hutbede söyledikleri üzerinden, yani işini yaptı diye, hele de çağlar öncesine ait söylemi gibi inanan insanlarımızı üzecek cinsten çirkin bir dille eleştirmek, Ankara Barosu’nun haddi de değildir, hakkı da değildir. Dini hükümler farklıdır, cari hukuk farklıdır. Laiklik işte burada önemlidir. Örneğin, siz hiç camide “Alkol iyidir” diyen bir imam gördünüz, duydunuz mu? Aksine, alkolün tüm kötülüklerin anası olduğunu, haram olduğunu duyarsınız. Ama ülkemizde alkol satışıyla ilgili, ya da kullanmakla ilgili cezai bir kanun hükmü var mı? Yok. Dolayısıyla dini hükümler ayrıdır, cari hukuk ayrıdır. Laiklik öyle bir ilkedir ki, herkesi korur. İnananı korur, inanmayanı da. Yeter ki doğru işletilsin. Yeter ki birbirimizin değer ve inançlarına saygı gösterme erdemini gösterebilelim. Barolar gibi kurumların da toplumun dini değerlerine saygılı olmak gibi bir mecburiyeti olmalı. Ama maalesef ülkemizde bu tartışmamalardan siyasi ekmek yiyen çok insan var. Yine bir ramazan, yine din eksenli bir tartışma. Bu kavgaların milletimizin içinde bulunduğu duruma hiçbir faydası olduğunu düşünmüyorum.

 

 

Fotoğraf: AFP/ Adem Altan