Soylu da dökülüyor
27 Şubat 2018 17:30

Şimdilik kriz bastırılmış durumda.

Safile USUL H&H YORUM

Zira Erdoğan dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının sözkonusu olmadığını, geçtiğimiz pazar Trabzon’da yaptığı konuşmada söylediklerinin duygusal olduğunu söyledi gazetecilere.

Hatırlanırsa Süleymen Soylu geçtiğimiz pazar Trabzon’da AKP’lilere bir konuşma yaparken, “Hakkınızı helal edin, ben bugün varım yarın yokum” demişti.

Tabii, aynı konuşmada Erdoğan’ın neferi olduğunu da ilave ederek, asıl güç sahibini kızdırmamayı da garanti altına almaya çalışmıştı.

Köşe yazarı Ahmet Takan bu konuya ilişkin yazısında, Süleymen Soylu’nun Aile Bakanı Betül Sayan’dan, Afrin konusunda açıklama yapmamasını istediğini, Betül Sayan’ın buna kızarak yakın olduğu damat Berat Albayrak’a Soylu’yu şikayet ettiğini, Berat Albayrak’ın Soylu’yu arayarak onu azarladığını, Soylu’nun da Albayrak’ı Erdoğan’a şikayet ettiğini ama Erdoğan’ın Soylu’ya bu konuda yakın alaka göstermediğini, Soylu’nun da buna içerlediğini anlatmış.

Demek ki, Soylu Erdoğan’dan beklediği yakınlık ve damada karşı desteği bulamayınca bu hicranlı helallik isteme konuşmasını yaptı Trabzon’da.

Ama Erdoğan da şu anda İçişleri Bakanı olarak Soylu’dan daha itaatkar ve beceriklisini bulamadığı için istifayı durdurdu ve dün istifa olmadığını açıkladı.

Süleyman Soylu şimdilik istifadan vazgeçmiştir tabii.

Ama bu olay devam eder, yani Soylu da bir müddet sonra orda barınamayacağını iyice görür ve gider.

Zira bu bir aile hükümeti.

Erdoğan hükümeti ve onun ailesi; damadı, eşi, kızı, oğlu vs’sinin en baş otoriteler olduğu bir hükümet.

Ayrıca dışarıya karşı çatlak gösterilmese de içte devamlı iktidar savaşlarının ve baskıların yaşandığı bir hükümet.

Damat başbakandan önce.

Eşi herkesten önce.

Öteki damat da Milli Savunma Bakanlığı’nın paşası.

Oysa devlet ve hükümet işleri saray ortamı gibi aile iktidarı, hanedanın hükmü vs. şeklinde yürümez.

Devamlı çatışma çıkar, devamlı huzursuzluk, muallaklık, otoritenin kim olduğu belirsizliği olur.

Herkes bir yerden karışır işe ve hiçbir işte devamlılık ve istikrar olmaz.

Sonra aile hükümeti olgusu hükümetteki AKP’lileri de rahatsız eder ve kabul görmez gerçekte.

Sadece boyun eğilir Erdoğan korkusundan.

Şimdi, dikkat edin…

Erdoğan ile 2000 senesinden beri yola çıkmış hemen herkes onu terk etti…

Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Bülent Arınç, bir zamanlar militnaı olan Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Mehmet Aydın…

Adı şu anda aklıma gelen, gelmeyen herkes bir bir gitti.

Erdoğan kendisine her zaman yeni itaatkarlar buldu.

Efkan Ala itaatkardı ama o da yıldı ve gitti.

Onu bıraktı, Soylu’yu aldı.

O da dökülmeye başladı, dayanamıyor artık.

Şu anda acil destek bakımı ile gidiyor ama sistemde hastalık temelde devam ettiği ve edeceği için o da gidecek.

Ki, bu çok normal…

Demokrasinin ve nitelikli devlet yönetiminin olmadığı yerlerde devamlı hanedan baskısı ve bir sürü mantıksızlık ile hanedana hizmet eden ama sonra dayanamayıp giden devşirmeler veya da baştan başka saiklerle birlikte yola çıkan ama sonradan dayanamayıp gidenler vardır.

Hukuk devleti olan AB ülkelerinde örneğin hiçbir hükümette, sağ veya sol fark etmez, aile fertleri hükümet işlerine kıyısından köşesinden bile karışamaz ve siyasi hayatta gözükmezler dahi.

Bizde ise, bir hanedan yönetimi var.

Ben doğdum doğalı, Özal’ın papatyaları da dahil olmak üzere, böyle bir hükümet görmedim.

Böyle bir damat, eş, oğul, kız hükümeti görmedim.

Böyle bir, devamlı herkes tarafından terk edilen parti genel başkanı görmedim.

Böyle bir, yanında başlangıçtan kimse kalmamış lider görmedim.

Biri de mi kalmaz ya. Hepsi gitti

TEMEL KARAMOLLAOĞLU

Evelsi gün arabayla bir caddede giderken, karşıma üstünde Temel Karamollaoğlu’nun fotoğrafının olduğu bir Saadet Partisi minibüsü çıktı.

“Adamım ya” dedim.

Öyle sabit duruyor ki, hiç yalpalamıyor.

Temel Karamollaoğlu soyağacına girip, baktı mı, bilmiyorum ama bence kesin Türktür.

Helal süt emmiştir.