Müthiş bir gençliğimiz var

Müthiş bir gençliğimiz var
28 Nisan 2019 17:30

Siyasal olarak aklımdaki tek konu YSK’nin İstanbul kararı.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 
YSK’nın İstanbul seçimini iptal etmeyeceğini düşünüyorum ama yine de huzursuzum ve başka herhangi siyasal bir konuya konstantre olamıyorum.

 
Hatta Libya’da neler oluyor diye anlamak istiyorum ama başka bir konuya konsantre olamadığım için, Libya olayını anlamayı da sonraya bıraktım.

 
Bugün iki farklı konuya değinmek istiyorum.

 
Birincisi sahip olduğumuz gençlik, buna 12-14 yaşlar da dahil.

 
Ondan küçük olanlar da.

 
Birçok görüş var ki, bunlara göre Türkiye gençliğini kaybetti veya yani nesil çok kötü gibi.

 
Tam tersini düşünüyorum ben.

 
Müthiş bir gençliğimiz ve çocuklarımız olduğunu düşünüyor, görüyorum.

 
Beni bu konuda en çok etkileyen husus ise, transjenerasyonel olgu.

 
Bu şu demek…

 
Bir toplumda kendinden önceki kuşakların, anne-baba, dede, büyükanne vs.’nin yaşadıklaırnı yaşamamış olmalarına rağmen onların, yani geneliyle de toplumun geçmişinin ruhsal ve kültürel özelliklerini taşımaları.

 
İşte hem üniversite gençliğinde hem onlardan yaşça küçük genç ve çocuklarda bu transjenerasyonel olguyu görmek beni müthiş heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor.

 
Üniversitede epey gözlem yaptım son aylarda ve kendime diyorum ki iyi ki üniversitede ders vermeye başladım.

 
Bu yeni nesil yaşam tarzı, imkanları vs. konularında tabii daha farklı.

 
Ama hepsi bizimle aynı, hepsi bu toplumun tüm ruhsal özelliklerini ve kültürel genlerini taşıyorlar.

 
Aileye bakışları, canlılıkları, arayışları, sevgi dolulukları, canlı gözleri, bakışları, dinamizmleri, Almanya’ya gitmek isterken aslında ne kadar Türkiyesiz olamayacak tipler olmaları, henüz bunun ve başka birçok şeyin farkında olmamaları….

 
Tipik, çok tipik Türk kızları olmaları.

 
Ruh ve karakteri babalarımıza benzeyen erkek çocuklar, gençler olmaları…

 
Bundan çok etkileniyor ve hatta onları çok seviyorum. Özlüyorum.

 
Onlar da bana, “Sizi çok özlüyoruz” diyorlar.

 
Ben de onları çok özlüyorum arada iki gün dersim olmadığında.

 
Onları yeni bir siyasal yönetimde nasıl yetiştirebileceğimizi de görüyorum.

 
Onların maneviyata aç ruhlarını CHP’nin nasıl doyurabileceğini de.

 
Onlardan küçük olanları da facebook’da yayılan videolardan görüyorum.

 
23 Nisan’da oynadıkları Erik Dalı oyunlarını, başka oyunları.

 
Bu, Erik Dalı vb. oyunlar biraz popüler kültür olmakla birlikte kök olarak Fidayda türümüzün devamı ve bu oyunlar Türkler’in hareketliliğini sembolize ediyor.

 
Türk ritmi diyorum ben buna.

 
4’lü makamlarla ilerleme hareketleri.

 
Yürümeyi, ilerlemeyi seviyor Türkler.

 
Bu oyunlar bunu sembolize ediyor.

 
Bu sabah ilk gördüğüm videoyu bulamadım ama onun bir versiyonunu buldum internetten, aşağıda linkini vereceğim.

 
not: kindar gençlik vs. yaratacaktı, kendi gençliğini yaratacaktı, olmadı, olmayacak

 
BU ANORMALLİĞE BİR DUR DEMEK LAZIM

 
Bir başka mikro konu.

 
Ki, beni iyice sinirlendirmeye başladı bu konu.

 
Olay şu…

 
Türkücü Alişan, sanırım İzmit’te, hayvanat bahçesine gidiyor.

 
Orda annesi tarafından tam öldürülecekken (demek ki ayı yavrusunu gerçekten öldürürmüş) kurtarılıyor ve hayvanat bahçesine getiriliyor.

 
Çok çok küçük (meğer ayı yavruları ne kadar küçük olurmuş) ayı yavrusu, inanın yeni doğmuş insan yavrusuna benziyor, biberonla besleniyor.

 

Hareketleri de insan yavrusu ile aynı diyebilirim.

 
İşte Alişan, bu ayı yavrusunu kucağına almış ve sevmiş.

 
Bunun üzerine Hürriyet yazarı Cengiz Semercioğlu Alişan’a yüklenmiş.

 
Vay sen nasıl ayı yavrusunu kucağına alır, reklam yapar ve hayvan haklarını ihlal edersin diye.

 
İşte, Türkiye’de son zamanlarda bir hayvan hakları ekibi türedi ve bunlar doğallığın tüm sınırlarını zorlayarak beni çileden çıkarıyor.

 
Bakın şimdi…

 
Bu konuda fanatik olanların çoğu steakçi filan.

 
Steakleri güpletip, ardından, yok o hayvan hakkını şöyle ihlal etti, yok beriki böyle yaptı filan diye fikirsel terör uyguluyorlar.

 
Bir defa bunların şunu bilmesi lazım…

 
Hayvan hakkı demek en temelinde hiçbir hayvanı yememek demektir.

 
Kaz, tavuk, balık da dahil olmak üzere.

 
Şimdi diyeceksiniz ki, ne yani hayvan yiyoruz diye haklarını savunmayalım mı?

 
E, herhalde yani.

 
Hayvana eziyet, işkence yapılamaz. Bunun için yasa da lazım.

 
Fakat bu işi küçük ayıyı kucağına aldın reklam yaptın, hayvan hakkını ihlal ettin’e getirmek beni artık tamamen çilden çıkarıyor.

 
Küçük ayıyı kucağına almak kadar doğal ne olabilir. O kadar sevimli ki, o kadar tatlı ki, niye almasın yani kucağına.

 
Bu ne ya? Bu ne ortalık terörü?

 
Neyse, neyse, YSK sonuçları bir açıklasın hele.

 

https://www.facebook.com/watch/?v=524369324691335

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar