Zoraki şef ve MHP'nin AKP'ye kazığı

Zoraki şef ve MHP'nin AKP'ye kazığı
8 Kasım 2012 09:11

Bilen bilir… Bir ara, “Tık Kemal” diye yazdım.
 
Baki KARAKOL H&H YORUM

Yeni CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu yıl içindeki grup konuşmalarının birinde “Başbakan'a şunu soruyorum, bunu soruyorum, Başbakan'dan 'Tık yok'…” dedi durdu. O kadar sıkça “tık yok” dedi ki, kendisine “Tık Kemal” adını taktım, “Tık Kemal” diye yazmaya başladım.
 
Dış Hekimi Halit Büyüköğüt dostum telefonla aradı. Yaklaşık beş yıldır görüşmüyorduk. Hal hatırdan, şuradan buradan sonra sözü, yazılarımda “Tık Kemal” diye yazmama getirdi. “Şık” bulmadığını söyledi. Nedenini de anlattı.
 
Dostuma “hak” ve “Tık Kemal” diye yazmayacağıma “söz” verdim. Ama… Kendisinden, yerine bir şey bulmasını istedim. “Zaman gerek” yanıtını aldım.
….
 
Dostum Halit Büyüköğüt'ü iyi tanırım: Söz verdi mi, yapardı.  
 
Aradan, bir yıla yakın süre geçti. Dün yolum, İstanbul Merter'e düştü. Gelmişken, dostum Büyüköğüt'ün ofisine uğramazlık edemezdim.
 
Uğradım.
 
Özlemimizi, birbirimize dakikalarca sarılı kalarak giderdik.
 
Kilo almıştı…
 
Bir ara, Jinekolog eşi Ayşe Hanım geldi, gitti.
 
Hastalarıyla işi bittikten sonra baş başa kaldık, asistanı hanımefendinin getirip götürdüğü çaylarımızı içerek söyleştik.
….
 
Halit Beyle, 1991 yılında, İstanbul ANAP İl Başkanlığı'nda tanışmıştık. Dostluğumuz oradan başlar.
 
ANAP'tan Güngören Belediye Meclisi üyesiydi. İl yönetiminde de ilişiği vardı.
 
Kişiliğine, iletişimine ve ilişkilerine hayranlık duyduğum dostum Büyüköğüt, tanıdığımdan beri, siyasayı yakından izler, geniş ve saygın bir siyasi çevreye sahip.  
 
Dostumun siyasi düşüncelerinden; siyasaya, siyasi partilere ve siyasilere bakan bir “gazete muhabiri” olarak çok yararlandım, özel haberler yaptım.
….
 
Doğaldır ki, konu döndü dolaştı, siyasaya geldi.
 
“Ben, sizi dinledim, 'Tık Kemal' diye yazmadım. Şimdi sıra sizde… “Tık Kemal”in yerine ne koyacağız? Bir şey buldunuz mu?” dedim.
 
“Zoraki Şef” dedi.
 
Hoşuma gitti… Tutar mı?.. Göreceğiz…
….
 
Başbakan, neden “Esad” demiyor, “Esed” diyor?!.
 
Kafamda hep olan bu soruyu, dostum Büyüköğüt'le paylaştım.
 
Şu öngörüde bulundu:
 
“Başbakan'ın, şu aralar İngilizce öğreniyor olabilir. Bilirsin, İngilizcede “a” harfi “e” okunur. Başbakan, İngilizce öğreniyor olmalı ki, 'Esad' içindeki 'a'yı 'e' okuyor. O nedenle de, 'Esad' yerine 'Esed' diyor. 'Esad'a, 'Esed' demesinin başka ne nedeni olabilir ki?!.”
 
Ben katılıyorum. Siz?..
 
İngilizce bilmem. Öngörü, “olasılık” yüklü olsa da, hoşuma gitti ve katıla katıla güldüm.
….
 
İki dost… Yandaş yalakaların, ABD'deki Başkanlık seçimini Obama'nın kazanmasında, Başbakan'ın “büyük katkısı”nın olduğunu yazıp çizmelerine, radyolarda, televizyonlarda söylemelerine de, gözlerimizden yaş gelinceye kadar güldük!..
 
ABD'deki Başkanlık seçiminden pay çıkardılar, ABD'deki Başkanlık seçimini iç siyasada “malzeme” yaptılar ya!.. Yapanlara ve yapılmasına ses çıkarılmayıp pişkinlik gösterildi ya!.. Hem Vallah, hem Billâh… Pes!..  
….
 
Diş Hekimi dostum Halit Büyüköğüt, Başbakan'ın, Salı günkü (6 Kasım 2012) grup konuşmasında, “Bahtsız Bedevi” sözünü etmesinden… Hele de… Anamuhalefet partisi genel başkanına söylemesinden çok rahatsızdı!
 
“Başbakan galiba “Bahtsız Bedevi' demenin ne olduğunu bilmiyor?!. Bilen de, çekindiğinden, korktuğundan anlatamamıştır…” dedi.
 
Anadolu'da yaygın olan “Bereket versin tipiye, sürdü getirdi kapıya.”
 sözünü söyleme gereğini duydu!
 
Başbakan'ın, “Zoraki Şef” Kılıçdaroğlu'nu “Kutup ayısı” demek zorunda bıraktığını ve 29 Ekim'deki “Cumhuriyet Yürüyüşü”nün “yasaklanması”na arka çıkarak, büyük yanlış yaptığını sözlerine ekledi.
….
 
Başbakan'ın, 27 Ekim 2013'e çekilmesi için MHP'yle anlaşıp yasalaştırdığı, ancak “referandum” seçeneğine takılan… Ama… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından “bir defa daha görüşülsün” diye Kamutay'a (Meclis'e gönderilen “Yerel Seçimler”le ilgili yasal düzenlemeden vazgeçip, yerel seçimlerin Mart 2014'de yapılacağını açıklamasını, siyasi gözlemime, siyasi öngörüsüne, siyasi düşüncesine ve siyasi yorumuna güvendiğim dostum Büyüköğüt'e özetledikten sonra “Bu ani karar ve bu ani karar değişimi sizce neden?” diye sordum.
 
Anlattı. Özetle şöyle:
 
“MHP, Başbakan'a ve AKP'ye kazık attı. Zaten MHP, böyle bir kazığı atmak için Başbakan'a, AKP'ye yanaştı. Yasanın, referandum sınırında kalması MHP yüzündedir. MHP'li vekillerden bir kaçı oylamaya gelmediler, geldiseler de oy vermediler. Başbakan, MHP'nin kazığını yedikten sonra ayıldı. Ama olan olmuştu. Başbakan'ın çıkmasını çok istediği, çıkacağına da çok inandığı yasanın oylamasında AKP'den de gelmeyen, gelip oy vermeyen vekiller oldu. Başbakan, MHP'ye ve kendi grubundaki bazı vekillere güvenemedi. İkinci defa kazık yemekten korktu. Bu nedenle, yerel seçimleri erkene alan yasal düzenlemeden vazgeçti, 'Yerel seçimler, normal süresinde yani Mart 2014'de yapılacak' diye açıklama yaptı…”
 
Ben “doyurucu” buldum…
….
 
Ayrılık anı gelmişti.
 
Vedalaşırken… Dostum Diş Hekimi Halit Büyüköğüt, gerilen bir yüzle “Dilerim, 29 Ekim'deki gibi, Ata'yı, 10 Kasım'da, Anıtkabir'de anmaya da 'yasak' getirmek gibi bir yanlış yapılmaz! Yapılırsa, bu çok yanlış olur, ciddi sıkıntılar yaratır!..” diye söylendi.
 
Aynı düşünüyorum… Ve… Ulusal yarar için… “Sakın ha… '29 Ekim'in rövanşı' gibi bir düşünceye saplanılmasın, 'yasaklama', 'engelleme' türü yanlışlara kalkışılmasın…” diyorum. Umarım, dikkate alınır…


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?