Zoraki Şef de emperyalistlerin adamı ve onlar kadar zarar veriyor

Zoraki Şef de emperyalistlerin adamı ve onlar kadar zarar veriyor
3 Aralık 2012 07:01

Anadolu'da, “Bereket versin tipiye, sürdü getirdi kapıya” diye bir söz vardır. Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Genel Başkan” olmasını, bu sözden başka hiçbir söz bu kadar güzel anlatamaz. Genel Başkanlığa geliş biçiminin, “zoraki”likten bir ayırtı (farkı) yoktu.


Baki KARAKOL H&H YORUM

Atatürk, Atatürk Düşüncesi ve Atatürk Türkiyesi düşmanı emperyalist güçlerin yazdıkları senaryoyu, parti üst yönetimiyle parti tabanının “istemeyerek kabullenmek” ten başka seçeneği yoktu.
 
İstemeyerek, “zoraki” kabullenmeden ötürü, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun adının önüne “zoraki” sözcüğü “cuk” oturdu.
….
 
Zoraki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, geçen her günde, parti içinde öyle kararlar aldı, öyle işler yaptı ki!.. “Şef” sözcüğü ile anılan “Ben ne diyorsam o…” diyen “parti içi elerkiyi (demokrasiyi) hiçe sayan” genel başkanları anımsattı, onlar gibi olacağını ortaya koydu. Böylece… “Zoraki” sözcüğünün arkasına “Şef” sözcüğü kaçınılmaz yerleşti. Bu sonuçla da, Kılıçdaroğlu, “Zoraki Şef” sözcükleriyle anılmayı hak etti.
 
Ben artık, “Yeni CHP'nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu” diye uzun uzun yazmayacağım, “Zoraki Şef” diye yazacağım.
….
 
Yakın geçmişinde, bir emperyalist organizasyonu olan “Soros Vakfı”nın “Türkiye kurucu üyeliği” kaydı bulunan Zoraki Şef, 29 Kasım 2012 Perşembe günü Bursa'da idi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın okullarda kıyafet serbestliği sağlayan yönetmeliğine tepki gösterdi, “Cumhuriyet'in kazanımları tek tek yok ediliyor” dedi.
 
Evet… Doğru bir saptama, doğru bir söylem! Emperyalist işbirlikçisi AKP hükümeti, “Cumhuriyet'in kazanımları tek tek yok ediliyor”!.. Bunu bilmeyen, haykırmayan da yok! Zoraki Şef, katkılarını gizlemek için, “yeni algılıyor” ayağına yatıyor! Yemezler!
 
Üniversitelerde “türban yasağı”nın kaldırılmasını savunan, isteyen, kaldırtan Zoraki Şef değil midir?!  
 
Üniversitelerdeki türban yasağının kalkmasıyla, türbanın, ilköğretime kadar dalış yapacağı öngörüsünden yoksun siyasiden, “demokratik siyasi hareket” beklemek, karşıtların ekmeğine yağ sürmektir!
….  
 
Genel Başkan olur olmaz, ilk işi, partinin adının önüne “Yeni” sözcüğünü koyan Zoraki Şef, hala buna neden gereksinim duyduğunu açıklayamamıştır.
 
Bursa'da, Bursalı işadamlarıyla bir araya geldiği toplantıda, yeni bir parti kurmuşçasına “Yeni CHP'yi toplumla barıştıracağız” söyleminde bulunuyor.
 
Zoraki Şef, kendini “Yeni CHP” diye yeni bir partinin Genel Başkanı görüyorsa, CHP'nin tepesinde ne işi var?!. CHP tabanı ve delegesi, “Yeni CHP”nin Genel Başkanı'nı tepesinde hala nasıl tutar?!.  
….
 
Bursa'da, Bursalı işadamları toplantısında “Demokrasilerde muhalefetin temel görevi, muhalefet etmektir” diyen Zoraki Şef'e, fabrika ziyareti sırasında bir bayan işçi “Yeteri kadar muhalefet yapamıyorsunuz” derken, haksız mı?!.
 
Zoraki Şef, “muhalefet” yaptığını mı sanıyor?!.
 
Ülkeyi ayağa kaldırmayacak, ülkenin gündemini ele geçirmeyecek eylem ve söylemden yoksun muhalefet mi olur?!.
 
Bolca söylem var, eylem “hiç” yok!..
 
Söylem ise… Çok “diplomatik dil”le yapılıyor!.. Anlayan beri gelsin!..
 
“Diplomatik dil”le yapılan söylemde hep, Başbakan'a yakarış var, Başbakan'ın ağzının içine bakmak var!..
 
Örnek mi?.. Zoraki Şef, Bursalı işadamları toplantısında şöyle diyor:
 
“Başbakan'a, Bursa'dan açıkça çağrı yapıyorum: 'Vatandaş doğrudan kendi milletvekilini seçsin' diyorsanız, bu düşünceyi paylaşıyorsanız, bununla ilgili tasarıyı parlamentoya getirirseniz, 135 milletvekili ile 'Evet' diyeceğiz ve bu tasarıyı oylayacağız, kabul edeceğiz.”
 
Başbakan'ın böyle bir istemi yok. Karşılık bulmayacak “çağrı”ya ve söyleme ne gerek vardı?!.  
 
Söylem ortaya konur… Arkasına, güçlü eylem ya da eylemler yapılır… Toplum, söylem ve eylemi sahiplenir, iktidarın karşısına saf tutar… Olması istenen, yaşama geçirilir. Yol bu… Ama… “Demokrasinin en saf tecelli ettiği seçim muhtar seçimidir. Çünkü muhtar, kendisi çıkar ve mahallenin, köyün önüne ve ben adayım der. Vatandaşta kimi istiyorsa onu seçer. Milletvekili seçimi böyle mi?. Hayır. Kim belirler? Siyasi parti lideri oturur, listeyi hazırlar, vatandaşın önüne koyar. 'Bunları seçeceksiniz' der. Bu doğru değil. Bu darbe hukukunun getirdiği bir seçim modelidir. Bunun kesinlikle değişmesi lazım. Vatandaşın kendisinin milletvekilini seçeceği bir seçim sisteminin, Türkiye'ye gelmesi gerekiyor” sözlerini eden Zoraki Şef, bu yolu denemez!..
 
Hadi diyelim… Zoraki Şef'in, Kamutay'da, yasa çıkartacak sayısal gücü yok. Şu söylediklerini, partisi içinde uygulamamasına ne demeli?!. Zoraki Şef, Siyasi Partiler Yasası'nın arkasına saklanmaya hiç kalkışmasın…
….
 
Zoraki Şef “Yeni CHP her soruna çözüm üreten partidir. Her sorun için çözümümüz var” türü sözlerle varsın kendini avutsun!.. Birileri alınganlık gösterecek… Ama… Söyleyeceğim: Zoraki Şef'in, Atatürk, Atatürk Düşüncesi ve Atatürk Türkiyesi düşmanı emperyalist güçlerin adamı olduğu… Atatürk'e, Atatürk Düşüncesi'ne, Atatürk Türkiyesi'ne ve Atatürk sevdalısı insanlara, düşman emperyalistler kadar zarar verdiği, zarar vermede yol kat ettiği artık görülsün!.. Bununla kalınmasın; biran önce “zarar verme”nin önüne geçilsin!.. Ulusal birliğin etkin gücüyle “Cumhuriyet'in kazanımları tek tek yok edilmek”ten ancak o zaman kurtulur.
….
 
Biliyorum… Hazzetmeyecek!.. Ben gene de, bir yararı olmayacağı öngörüsüyle… Zoraki Şef'e, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın 29 Kasım 2012 Perşembe günü Atatürkçü Düşünce Derneği İzmir Foça Şubesi'nin düzenlediği “Hukuk-Demokrasi-Anayasa” konulu panelde yaptığı konuşmadan şu kadarını aktarmak istiyorum:
 
“Sözde bir halk oylamasıyla zaten kuşatılmış olan yargıyı tamamen ele geçirdiler, tutsak ettiler. Halka yalan söyleyerek bunları yaptılar. Burada da Nazileri örnek aldılar. Bu süreçte kabahati kusuru olmayan tek kesim halktır. Kusurlu olanlarsa, başta, genetiği değiştirilmiş aydınlardır. İkinci müsebbibi, genetiği değiştirilmiş solculardır. 163'üncü Madde'nin kaldırılmasından başlayıp 'Yetmez ama evet'çiliğe uzananlardır. Bu kadar hukuksuzluk olurken, bu ülkedeki 103 tane hukuk fakültesi dekanı ne yapıyor? Şöyle bir cübbelerini giyip 'Beyler, kendinize gelin, ne yapıyorsunuz siz?' deseler, olay biter. Hiç kimsenin karşı olmadığı demokrasi, insan hakları, özgürlük, kardeşlik gibi kavramların arkasına sığınılarak, zihinsel işgal gerçekleştirildi. Türkiye'de, partiyle devlet iç içe geçti. Bunun tarihteki en büyük örneği Nazizmdir. Tarih hepsini yargılayacak. 'Milli irade' diye bir yalan var. Bunu tarihte en çok kullanan iki kişi vardır. Biri Hitler, diğeri Mussolini'dir. Hazırlanmak istenen yeni anayasa, Atatürk'ü tasfiye anayasası olacaktır. Bir bölünme anayasası, emperyalizmin anayasası olacak. Ülkenin bütün değerleri yozlaştırılıyor, çürütülüyor. Ülke paramparça ediliyor. Türkiye bu anlamda işgal altındadır.”


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?