Yurtseverler “heyet-i ukala”yı bırakmalı hedefe kilitlenmelidir

Yurtseverler “heyet-i ukala”yı bırakmalı hedefe kilitlenmelidir
6 Nisan 2013 10:35

Ukala, Arapça kökenli bir sözcük ve ‘”kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan kimse” anlamına gelmektedir.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

”Heyet-i ukala” çok ironik bir şekilde aklı ve bilgisinin çok olduğunu sananlar heyeti anlamına gelmektedir.

Evet, çok traji-komik bir durumumuz var; millet olarak.

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sosyal ve ekonomik önlemleri ve kudretli ordusu ile PKK terörünü bitiremedi.

Ama oluşturulan ”ukala komisyonu” pardon ”heyet-i ukala” doğa üstü gücü ve birer kılıç darbeleriyle bu terör katliamının önüne geçecekler.

Ne kadar acı, emperyalizme uşaklık yapan din hokkabazları, sorosçular ve kalemlerini çıkarları için satan iktidar kalemşörleri ile gündemde kalmak isteyen eskinin zavallı sanatçıları bu çıkmaz sokağın içinde buluştular.

Mesele o değil; BOP Eşbaşkanı ve Amerikan muhibbi Recep Erdoğan 2002’de sıfır noktasına gelmiş olan PKK terörünü, ülkeyi 36 etnik gruba ayırarak ve kışkırtıcı konuşmalarıyla zirveye çıkarıp Türkiye’yi bölünme noktasına getirince ve bu durum da yavaş yavaş Türk Milleti tarafından ayırdına varılıp, oyları düşmeye başlayınca böyle ne idüğü çok belli olan ve sadece çıkarları peşinden koşan insanlardan bir ”heyet-i ukala” oluşturdu.

Bunu neden yaptı?

Bunun yanıtını ABD işbirlikçisi Recep Erdoğan ”heyet-i ukala” oluşmadan vermişti.

Psikolojik harekat.


”Psikolojik savaş’
‘ın Amerikalılarca yumuşatılmış ismi.

Psikolojik savaş nelere dayanır?

”Psikolojik savaş’‘ın temel amacı, bu savaşı yapanlarca kitlelerin beyinlerini ele geçirmektir. Hem kendi taraftarlarının hem de karşı tarafta bulunanların beyinlerini ele geçirmektir.

”Psikolojik savaş” malzeme olarak neyi kullanır?

”Psikolojik savaş”ın malzemeleri; yalan, iftira ve kışkırtmadır.

”Psikolojik savaş” kullandığı bu üç ana malzeme içinde, akla gelebilecek her türlü çamuru kullanılır.

”Psikolojik savaş”ın iki yasasını daha yazıp esas konumuza geçeceğiz.

Bunlardan birincisi ”psikolojik savaş’‘ta kullanılan sözcükler hep tuzaklarla doludur.

Bir diğeri, ”psikolojik savaş’‘ta söylenen yalan ne kadar büyükse makyaj o kadar göz alıcı olmalıdır.

Bütün psikolojik savaş kitaplarında bu ilkeler vardır ve bu savaşı yapan herkes, kitlelere karşı bunları uygular, haksızlığa karşı çıkan ülke kahramanlarına karşı gözden düşürmek ve kitleleri kendi saflarına çekmek için olmadık iftiralar atarlar, çok süslü yalanlar söylerler.

Şimdi anladınız mı BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın ”akil adamlar” dedikleri çeşitli mesleklere mensup ve kitleleri etkileyebilecek insanları biraraya getirip Anadolu insanının duygularına hitap etmek istediğini.

Şunu da söyleyeyim ki, bu uygulama talimatının kendisine ABD’den geldiğine adım gibi eminim.

Recep Erdoğan’ın hiçbir konuda ülkeyi yönetme bilgisi olmadığı gibi, bölücü anayasayı da halka kabul ettirme bilgisi yoktur.

İktidar olduğundan itibaren ABD kendisine sürekli, kitleleri yönlendirme bakımından CIA mahreçli bilgiler veriyor.

Şundan emin olunuz ki, şu anda Türkiye’de AKP hükümeti için Türk Milleti’ni istedikleri tarafa yönlendirmek maksadı ile CIA’nın ”psikolojik savaş” uzmanları bulunmaktadır ve sürekli strateji üretmektedirler ülkenin bölünmesi için.

Şimdi bu ”akil adamlar” dedikleri ”heyet-i ukala’‘nın birinci görevi BOP Eşbaşkanı ve Amerikan muhibbi Recep Erdoğan’ın kendisine “Okyanus ötesi’’nden dayatılan millet aleyhine talimatlarını en güzel ambalaj ve büyük yalanlarla insanımıza yalancı dolma misali yutturmaktır.

Kimler yok ki, ”heyet-i ukala”da; Türk Milleti’nin en az 50 yıllık duygu dünyasını oluşturan ”artiz”ler, din satıcısı takva görünümlü kalem erbabı, hidayete erip muhafazakar AKP iktidarının çanak yalayıcısı durumuna gelmiş eski tüfek solcular ile ömrü Amerika’ya küfürle geçmiş ama bugün onlarla koyun koyuna yatan eski sosyalistler.

Hele de bizim milletimizin öyle bir zayıf noktası var ki, solcu ve komünistken hidayete erip Müslüman yalakası olduğunda, vallahi evliyadan bile üstün tutulur.

Halbuki dine filan döndüğü yok, münafıklık yapıyor.

Yarın bu ABD işbirlikçileri iktidardan düştüğünde, aleyhlerinde en büyük kışkırtmayı onlar yapacak ve en berbat küfürleri onlar edecektir.

Döneklerin mayası bu, genetiği böyle.

Kısaca Türk Milleti’nin zayıf noktalarını ve fantezilerini iyi bilen ve bu konudaki araştırmalarını gelecekte uygulayacağı bölme planları için çok uzun yıllar önce yapmış olan ve yine toplumsal yapılarımızda sürekli araştırmalar yapan ABD, en ince noktalarına kadar bu taktiği uygulaması için BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın önüne koydu.

Öyle ki, bu “heyet-i ukala’’nın hangi meslek gruplarından olması gerektiği bilgisini ve birçoklarının da adını verdi.

Bakın sürü halinde yaşayan kitleler gerçeklerin değil, duygularının peşinden giderler.

Duygular için “artiz” ve sanatçıları görevlendirdi.

İnsanımız inanaçlarına çok bağlıdır.

Bunlar için ilahiyatçı ve dindar görünümlüleri görevlendirdi.

Bir de entelektüel solcu olup hidayete erip, Amerikan muhibbi sahte muhafazakarların yalakası olunca; tadına doyum olmaz, yeme de yanında yat.

Bunların her sözü benim gerçek evliyamın sözünden bin kat daha değerlidir, saf kalpli insanımın gönlünde.

İşte böyle duygusal, inançsal soslu bir “psikolojik savaş’’ başlamıştır, çıkaracakları bölünme anayasasını halkımıza onaylatmak için.

Bu çok korkunç bir “psikolojik savaş’’ taktiği.

Peki bu topraklarda ebediyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, Recep Erdoğan’ın yıkmak istediği Türk ve Türklük değerlerinin yaşaması için yurtseverler ne yapacak?

Öncelikle şunu belirteyim ki, milliyetçi yurtseverler olarak “sorun odaklı’’ değil “çözüm odaklı’’ çalışmak zorundayız.

BOP Eşbaşkanı’nın oluşturduğu gündemin peşine düşüp zaman ve enerji kaybetme lüksümüz yok.

Hemen karşı atağa geçmeliyiz.

Hemen şunu belirteyim ki, muarızlarımızın oluşturduğu sorunları ne kadar çok irdelersek, bu konuda sorunun çözümü için odaklanmamız o kadar zor oluyor.

Bu “psikoloji bilimi’’nin tespitidir.

Bu nedenle düşmanlarımız ortaya attıkları gündemin çok konuşulmasını sağlamak için çok gayret sarf ederler.

Yani tespit şu; bir sorun üzerinde ne kadar çok konuşulursa, belli bir ruhsal doyum sağlandığı için o sorunun çözümünden o kadar çok uzaklaşılıyor.

Şimdi biz ne yapacağız ve nasıl yapacağız?

Herşeyden önce tüm eylemlerimizi demokratik ve yasal çerçeve içinde yapacağız.

Muarızlarımıza bakacağız, en çok neden korkuyorlarsa, o konunun üstüne gideceğiz.

Örneğin, BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın yardımcısı, katı bir Türk karşıtı ve AKP’de bu işin teorisyeni Hüseyin Çelik önceki gün, 8 Nisan Silivri meydanı demokratik buluşması için oraya gidecek yurtseverleri çok açık şekilde tehdit etti ki, bu da “psikolojik savaş’’ın ta kendisidir.

Hüseyin Efendi, kim yutar senin volelerini.

Asıl sen kork geleceğinden.

Çünkü çok uzak olmayan gelecekte Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilkelerine ve hukukuna aykırı işlediğin icraatların hesabını mutlaka “Türk Yargısı’’ önünde vereceksin.

Demek ki bu Silivri demokratik ve hukuksal eylemi iktidarı çok fena halde korkutuyor.

Neden?

Demokratik ve hukuksal kitle eylemleri kızıştığında bunun önüne hiç kimse geçemez ve kısa sürede hükümetleri alaşağı eder.

İşte ABD sevdalıları bundan çok korkuyorlar ve önlemeye çalışıyorlar demokratik hukuksal kitle eylemlerinden.

Korkunun ecele yararı yok; vatanın ve milletin selameti için demokratik ve hukuksal bütün haklar kullanılacak ve bu Hükümet yıkılıncaya kadar devam edecektir.

Yurtseverler doğru yoldadır.

Bu nedenle Silivri’de yapılacak hukuksal demokratik kitle eyleminin yüksek başarısının sonuçları dalga dalga Anadolu’ya yayılacak ve bütün kentlerde yenileri tekrarlanacaktır.

Kitleler daima gücün ve güçlünün yanındadırlar, bunu hiç unutmayalım.

İşte bu nedenlerle 8 Nisan’a iki gün kala tüm yurtsever Atatürkçü, milliyetçi ve ulusalcılar,  her türlü iletişim aracı ve sosyal medya yolu ile çalışmalıdırlar.

Silivri’ye gelecek her yurtsever mutlaka yanında bir arkadaşını veya tanıdığını getirmelidir.

23 Nisan’da “Milli Anayasa Formu’’nun Ankara’da genel kurulu var; bu çok önemli ama bir meseleye burada değinmek istiyorum ki, bence yaşamsal önem taşıyor.

Yurtseverlerde Anadolu’yu karış karış gezecek “Yurtseverler Kurulu’’nu mutlaka oluşturmalı ve hedefe varıncaya kadar görev süresi sınırı konulmamalıdır.

Bu kurul ABD’nin CIA mahreçli “akil adamlar denilen’’ “heyet-i ukalası’’nın Anadolu insanına BOP Eşbaşkanı’nın direktifleri doğrultusunda saçtığı fikirsel zehirleri nötralize ederken bir taraftanda yapılan “beyin yıkama’’ operasyonunu önleyeceklerdir.

Yedi bölgemiz için oluşturulacak “Yurtseverler Kurulu’’ üyesi sayısı yeterli olmalı.

Ve mutlaka Amerikan sevdalılarının yaptığı gibi kurulda, yurtsever, Atatürkçü, milliyetçi-ulusalcı olmaları kaydı ile sanatçılar, ilahiyatçılar, bilim insanları ve entelektüel boyutu yüksek yazar çizerlerimiz bulunmalıdır.

İnsanımızın hem duygu dünyasına hem inanç dünyasına hem de dağarcığı müsait olanlar için paradigmalarına hitap etmiş olacağız.

Tıpkı “İstiklal Harbi’’nde Mustafa Kemal’in yaptığı gibi Padişah Vahdettin ve Damat Ferit’in sahte hocalarının sahte fetvaları ile Türk Milleti’ni aldatmalarına karşı, Cumhuriyet kurulduktan sonra “Diyanet İşleri Başkanlığı’’na bizzat Atatürk tarafından getirilen yurtsever milliyetçi cumhuriyetçi Rıfat Börekçi Hoca’nın fetvaları ile karşılık verilip  o sahtekarların fetvalarının zehiri bertaraf edildiği gibi bugün de yurtsever ilahiyatçılarımızın bölge bölge gezip Amerikancı fetvaların zehiri nötralize edilmelidir.

Bakın ey yurtseverler, ilahiyatçılar bulunabildiği kadar aramızda bulunmalı.

Çünkü, Diyanet’in yaptırdığı kamuoyu yoklamasında halkın % 72 si kendisini “çok dindar’’ olarak tarif etmiş; geriye kalan kısmı hemen hemen tamamı kendisini “dindar’’ olarak değerlendirmiş, sadece % 2 lik kısmı bir “dinle ilişkisi olmadığını’’ belirtmiş.

Bu ne demek Türk halkının % 98’inin dinle ilişkisi var bu da sosyal, siyasal kararlarında oldukça etkili oluyor.

BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan siyasal iktidarını din üzerinden sürekli devam ettiriyor ve ABD’nin de bu konuda kendisine hazırladığı strateji ve taktiği kullanarak başarılı oluyor.

Recep Erdoğan PKK terörünü de, Türkiye’yi bölme noktasına getirme işini de, Türk Ordusunu hadım etme işini ve daha birçok cürümü hep Türk Milleti’nin yüksek din duyguları üzerinden İslam’ı kullanarak yapıyor.

Recep Erdoğan İslam tarihinde ilk defa “İslam Dini’’ni emperyalist Batı’nın ve özelde de ABD’nin “truva atı’’ yapmıştır.

Son din İslam’ı Haçlı Hıristiyan dünyası ile el ele, kol kola sokmuş, o alemin emrine vermiştir.

Şunun altını kalın çizgilerle çiziyorum: ’’Din ile ve dindarlarla ilişkisi olmayan hiçbir siyasal parti başarıya ulaşamayacak ve o siyasal partinin genel ve yerel yöneticilerinin ömürleri boşuna akıp gidecektir’’

Bazı akl-ı evveller benim dinsel propaganda yaptığımı düşüneceklerdir.

Hayır ve asla.

Sadece siyaset sosyolojisine ait bir analiz yapıyorum.

AKP’nin % 50 civarındaki oyunun,halkımızın kendisini tanımlarken % 722sinin “çok dindar’’ım dediği kesimden aldığını hiç düşünmüyor musunuz?

Şu gerçeği de belirteyim ki, bu dindarlık halkın kendi algısında yarattığı dindarlık ve İslam’ın tarif ettiği dindarlıkla hiçbir ilgisi yok.

İşte BOP Eşbaşkanı dogmatizmin dolu olduğu dini kullanıyor.

Yazı uzadı, yurtseverler olarak kendi çözümümüzle ilgili düşüncelerimi daha sonraki yazılarımda açıklayacağım.

Sloganımızı tekrar edeyim: “HERKES İŞ BAŞINA”
 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!