Yeni demokrasi paketi

Yeni demokrasi paketi
1 Ocak 2012 23:49

“YENİ DEMOKRASİ PAKETİ” İLE ELEŞTİRİ YAPMAK YASAKLANIYOR!..

http://www.cemilcan.av.tr/s.354.htm


“YENİ DEMOKRASİ PAKETİ” İLE ELEŞTİRİ YAPMAK YASAKLANIYOR!..



http://www.cemilcan.av.tr/s.354.htm


 


35 yurttaşın yaşamını kaybetmesiyle sonuçlanan Uludere sınırındaki bombardıman, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yasal bir terim olan “terör”ü; yasadaki tanımına (1) ve bu konudaki pek çok içtihada rağmen genişletme çabasını gölgede bıraktı. Bu çok önemli konu yeterince tartışılmadan geçilmiş oldu. Bakan, yapılan eleştiriler karşısında “Yanlış anlaşıldım, kullandığım ifadelerle maksadımı aştım”  demediğine göre, önceki açıklamasının arkasında demektir… Bu nedenle de o konuşma üzerinde durulacaktır.


 


Güvenlik kuvvetlerinin başındaki bakanın,  bir suçun maddi unsuru kabul edilen hareketi, kişisel düşüncesine göre genişletmesi, her şeyden önce “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi”nin ihlalidir. Bakan bu açıklaması ile aynı zamanda, güvenlik kuvvetlerine dolaylı yoldan kanunsuz emir vermiş olmaktadır.(2)


 


İçişleri Bakanı:”Psikolojik terör var, bilimsel terör var, terörü besleyen arka bahçe var. Bir başka ifade ile propaganda var, terör propagandası var” demiştir. Şahin teröre destek verenler konusunda: “Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiire yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor” yorumunu da yaparak, ne demek istediğini biraz daha açmış…  Asayişin başında bulunan birinin bu şekilde düşünmesi son derece önemlidir. İçişleri Bakanlığına egemen olan ve aynı zamanda bütün emniyet ve jandarma teşkilatının uymak ve uygulamak zorunda kalacağı Şahin’in görüşüne göre, hükümete muhalif olan (yazar, çizer, şair, sanatçı v.b gibi) herkesi yaptığı faaliyetler nedeniyle, “cebir ve şiddet” kullanılıp kullanılmadığına da bakılmaksızın “teröre destek vermiş”  olmakla suçlamak olanaklı hale gelmiştir. İçişleri Bakanının sözleri, düşünen bütün insanlara yönelmiş açık bir tehdittir…


 


Terörle Mücadele Kanunu’na göre, bir eylemin “terör eylemi” olarak kabul edilebilmesi için; “cebir ve şiddet” kullanılması şarttır. Yasa bu kadarla da kalmıyor. “Baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle” Cumhuriyetin niteliklerini, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gibi 1. maddede sayılan değerlerin bozmasının da amaçlanmış olmasını arıyor. Ayrıca “terör suçlarını” işleyebilecek olanların bir örgüte mensup kişi ve kişiler olması gerekiyor. Görüldüğü gibi, bir eylemi terör eylemi olarak kabul edebilmek için, bu eylemi yapan kişi veya kişilerin bir “örgüt üyesi” olmaları da aranmaktadır…


 


Bu açık yasa hükmü karşısında, İçişleri Bakanımızın geri almadığı sözlerini değerlendirmeye çalışalım: İçişleri Bakanlığınca, hükümet gibi düşünmeyen ve bu düşüncesini eleştiri sınırları içerisinde kendi yeteneğine göre (yazı, resim, karikatür, şarkı vb gibi bir yolla) ifade eden; yazar, çizer, sanatçı, herkese “terörist” muamelesi yapılacak demektir. Anlaşılan 2012 yılının içinde, “düşünceyi ifade etme özgürlüğü” yasadışı  polisiye yöntemlerle kısıtlanacaktır!..


 


AKP’nin iktidarda bulunduğu on yıllık süre içerisinde, özel görevli ağır ceza mahkemeleri eliyle evrensel ceza hukuku ilkesi olan “Masumiyet Karinesi”ni çok fazla ihlal etti.  Hakkında bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunmayan herkesin, masum sayılması gerektiğini ifade eden bu temel ilke, adeta yargısız infaza dönüşen uzun tutukluluk kurumu ile inanılmaz sayıda ihlal edildi. “Masumiyet Karinesi”ni ihlal eden ikinci eylem türü ise, “yandaş basın” olarak bilinen ve hükümet ile özel yetkili savcılıklara yakın duran, medya kuruluşlarının yapmış olduğu hukuka aykırılıklardır. Gizli olması gereken soruşturma aşamasındaki bazı belgeler, yandaş basın mensuplarının eline verilerek, şüpheliler itibarsızlaştırılmış ve kamu vicdanında mahkûm edilmişlerdir…


 


“Yandaş medya” kuruluşlarının “itibarsızlaştırma” operasyonları halk üzerinde oldukça etkili olmuştur. Yaratılan bilgi kirliliği içinde,  doğru bilgilere ulaşmak inanılmaz derecede zorlaşmıştır. Doğru ve yansız haber vermeye çalışan basın yayın kuruluşları ise, kısa süre içerisinde akla gelmeyecek yöntemlerle susturulmuştur. “İtibarsızlaştırılan”  kişiler açısından “Masumiyet Karinesi”nin ihlal edilmiş olması, halk tarafından pek fazla umursanmadı. Halk, hükümetin abartılı söylemlerine inandı ve desteğini sürdürmeye devam etti. Bu dönemde ülkemizde, dünyanın hiç bir yerinde görülmeyecek gelişmeler yaşandı. İktidar güçlendi, muhalefet zayıfladı… Hiç kuşku yok ki, böyle bir sonuca gelmemizin en temel nedeni,  muhalefetin kendini iktidara benzetmeye çalışmasıydı. Kendi temel ilkelerinden ödünler vererek, iktidar partisine benzemeye çalışan muhalefet partilerine, doğal olarak halk destek vermedi. Bir şeyin aslı ortada dururken, taklitlerine neden itibar edilsin ki? Muhalefet partilerinin (CHP ve MHP) kendilerini hükümete benzetmelerine dönük söylemi ile “Masumiyet Karinesi”nin ihlal edilmesi eylemleri, adeta meşrulaştırılmış oldu. Asıl direnme noktası olan “Masumiyet Karinesi”nin korunması için etkili eylemler yapılamadı. Bu noktada belirtmek gerekir ki, “Yemin Krizi” en doğru eylem biçimiydi ve ne yazık ki sürdürülemedi. Bu noktada CHP’nin dik duramaması hükümetin elini iyice güçlendirdi. O nedenle de sıra “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi”ne geldi. Yasa değişikliğine dahi gerek duyulmadan, terör tanımı değiştirilmiş ve en masum sayılacak eleştirilerin bile suç sayılması için alan açılmıştır. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Yeni Demokrasi Paketi” ile halka verdiği yeni yıl  “hediyesi” işte bu “terör” tanımı olmuştur. Bu tanım ile ihlal edileceği açık olan “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi”ne de veda etme zamanı gelmiştir…


 


Terörle Mücadele Kanunu ile korunan menfaatlerin başında, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin nitelikleri: siyasî, hukukî, sosyal, laik ve ekonomik düzeni ile temel hak ve özgürlükler gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında Şahin’in terör konusundaki görüşü, bu yasaya aykırıdır.


 


***


 


Diğer yandan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atanan Mümtazer Türköne, hakkında yapılan eleştiriler karşısında “İt ürür, kervan yürür” benzetmesini yaparak, tartışma düzeyini olabildiğince düşürmüştür. Habertürk’e konuşan Türköne: “Bu Atatürkçülük müthiş bir sermaye, sınıf atlamanın, itibar kazanmanın, emek vermeden unvan elde etmenin en kestirme yolu” diyerek, yönetime geldikten sonra,  efendileri önündeki ilk sınavını vermiştir… Türköne’nin söylediğinin aksine, son on yılda Atatürk düşmanlığı yapmak müthiş bir sermaye gibi kullanılmıştır. Buna en çarpıcı örnek de kuşkusuz kendisidir. Emek vermeden unvan kazanmak ve hak etmeden sınıf atlamak Atatürk ve Cumhuriyet karşıtları için bir tek bu dönemde sıradan işler haline gelmiştir. Ne yazık ki, Atatürkçülüğü savunanlar Silivri’de ve Hastal’da tutulmaktadır…


 


Atatürk İlkeleri’nin Anayasamızda ve pek çok yasamızda korunan Cumhuriyetin Nitelikleri ile benzer şeyler olduğu gerçeği karşısında; Türköne’nin bu ifadesini, daha önce söyledikleri ile birleştirirsek,  rahatlıkla eleştiri sınırlarının dışına çıktığı sonucuna varabiliriz. Atatürk’ü ve Atatürkçüleri aşağılayarak, itibarsızlaştırmayı kendine ödev edinmiş kişileri, Atatürk’ün malvarlığını bağışlayarak sonsuza dek yaşamasını istediği kurumların yönetimine getirmek, çok açıktır ki, emperyalizmin AKP hükümetlerine bir dayatmasıdır…


 


Türköne,  Türkiye için   “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü”  adayı olarak, Kürdistan Sosyalist Partisi’nin kurucusu olan Kürt yazar Kemal Burkay’ı, Uluslararası alanda ise, İslam’ın liberalizm ve sosyalizmle çelişmediğini, savunan Tunus’taki İslâmî Nahdad Hareketi’nin sürgündeki lideri Gannuşi’yi (3) göstermesi,  üstüne aldığı görevi hakkiyle yapacağını göstermektedir!..


 


Av. Cemil Can


 


DİPNOTLAR:


 


(1)     Terör tanımı
             Madde 1– (Değişik birinci fıkra: 15/7/2003-4928/20 md.) Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.


 


http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.3713&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=5237


 


Yazarın Son Yazıları:
‘Bağımsızlık’ mı ‘hırsızlık’ mı?!..
Devletin ‘özel’i olmaz!..
‘Cesaret ödülü’nün bedeli!..