Ülkeyi batırdı, şimdi de suçlarını milletin üstüne çamur gibi atıyor

Ülkeyi batırdı, şimdi de suçlarını milletin üstüne çamur gibi atıyor
6 Mart 2019 17:11

Herkesin yakından bildiği gibi Erdoğan her seçimde bir taktik olarak düşman hedef belirler ve seçim boyunca meydanlarda salvolarını hiç ara vermeden bu hedefe doğru yönlendirir.

 

 

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 
Hatta çok iyi anımsayacağınız gibi seçimlerin birinde siyasetten elini eteğini çekmiş rahmetli Süleyman Demirel’i hedef tahtasına koymuş, tüm serbest atışlarını seçimin sonuna kadar kendisine yöneltmişti.

 
Şimdi de ‘’Millet İttifakı’’ üzerinden Türk milletinin tümünü hedef alarak her zaman yaptığı gibi hayali olarak oluşturduğu düşman hedefe saldırılarını sürdürmektedir.

 
Şu saptamayı yapayım, tüm dincilerin temel anlayışı, insanları severek ve sevgi kazanarak yaşamlarını ve siyasal yaşamı etkin hale getirmek değil, zıt kutuplar, düşman kutuplar meydana getirerek devam ettirmek üzerine dayanır.
Çünkü dinciler dayandıkları kültür icabı sevmeyi ve sevilmeyi asla beceremezler.

 
Dincilerin dayandıkları kültür nedir?

 
Dincilerin dayandığı kültür din üzerinden edindikleri Arapçılıktır.

 
İçinde İslam tarihi de olmak üzere genel Arap tarihi ve sosyal düzenine baktığımız zaman kavgaya, savaşa, birbirlerinin mallarını, karılarını, kızlarını cariye adı altında talan etmeğe dayanmaktadır ki, tüm bu saydıklarım ‘’cihat’’ kavramı çerçevesinde kurnaz ve sırttan hançerleyici Araplar eliyle İslam hukukuna meşru haklar olarak konulduğunu bilmeyen yoktur.

 
Bu çerçevede dincilerin Arapçılığa dayalı kavgacı, talancı kültürüne sadece tek bir örnek verirsem meramımı anlatmış olurum.
Hz.Muhammet vefat ettikten sonra Araplar hemen halifelik kavgasına tutuşmuş ve bu nedenle Peygamber olarak inandıkları insanın cesedi 3-4 gün kaldırılmadığı için kokmaya başlamış, kavga eden çoğunluğun hiçbiri cenazeye katılmadan sadece 17 kişi tarafından kaldırılmıştır.

 
Halbuki son ‘’Veda Haccı’’nda Hz. Muhammet’i 200 bin kişinin dinlediği söylenir.

 
Bu cenaze töreninde 4 halifeden sadece Hz. Ali bulunmuş, diğer Hz.Ebubekir, Hz.Ömer, Hz. Osman halifelik kavgası nedeniyle sağlığında peşinden gittikleri Hz.Muhammet’in cenazesinde bulunmamışlardır.

 
Ve, siz Arapların kanlı tarihine bakın ki dört halifeden üçü yani, Ömer, Osman, Ali suikast sonucu katledilerek yaşamlarına son verilmiştir.

 
Bunu anlatmamın nedeni dincilerin hangi nedenlerle kavgacı kültüre sahip olduklarını anlatmak içindir.

 
Yani Arapçılığın din yoluyla İslam’a girmesi ve bizdeki dincilerin de aynı kültüre sahip olmaları nedeniyledir.

 
İslam adı altında Arapların kendi aralarındaki kavgaları/savaşları camilerde imam*hatip okullarına, ilahiyat fakültelerinde anlatılır ve gençliğe kitaplar yoluyla kutsalmış gibi aktarılır.

 
Bu kültürden yani Arapçılık eğitiminden geçen dinciler de siyasi arenaya atıldıkları zaman hep kavga ederler, düşman gruplar oluştururlar, yeri geldiği zaman milleti bile hedef tahtasına koyarlar.

 
Bugün olduğu gibi.

 
Artık Erdoğan’ın ‘’Bay Kemal’’ dışında kişi olarak hedef tahtasına koyacağı kimse kalmamıştır.

 
Şimdi ne yapması gerek?

 
82 milyon yurttaşa kötülük ettiği milleti hedef tahtasına koymak olacaktır.

 
Çünkü inanmadığını söylediği ama el altından yaptırdığı anketler milletin bu defa kendisini bulunduğu mevkiden sandık yoluyla indirdiğini çok açık olarak söylemektedir.

 
Bugün itibariyle milletin yarıdan fazlasının peşinden gittiği ‘’Millet İttifakı’’na zillet ittifakı betimlemesiyle hakaret etmesinden, milletin kendisiyle doğrudan hakaret etmesinden anlamaktayız.

 
Erdoğan 16 yılı dolan iktidarları döneminde milletin ekonomik, sosyal, kültürel yapısını en kallavi şekilde batırdı; tarımı, sanayiyi, eğitimi yer ile yeksan edip bitirdi.

 
Cumhuriyet’in sosyal, kültürel, ekonomik tüm kazanımlarını yok etti.

 
Cumhuriyet’in mal varlığını yandaşlarına, yabancılara, çok sevdiği Araplara babasının çiftliği gibi peşkeş çekti; fabrikaları, limanları, bankaları, gölleri, yaylaları, arazileri, arsaları, evleri müflis tüccar gibi elden çıkardı.

 
Türk tarımını bitirdi, ta 1960’lı yıllardan bunların iktidara geldiği 2002’ye kadar dünyada Türk tarımı kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi, bugün geldiğimiz nokta itibariyle millet kuru soğan ve patatesi, patlıcanı alamayacak yoksulluğa düşmüştür.

 
Küresel güçlerin kendisine ev ödevi olarak verdiği tarımı bitirme görevini en iyi şekilde yerine getirmiştir.

 
Küresel güçlerin verdiği paraları dönüm hesabı köylüye dağıtarak ekip köylünün ekip biçmesini dumura uğratmış, samanı bile Bulgaristan’dan alacak duruma gelmişiz.

 

 
Artık tarım ürünü olarak ithal etmediğimiz bir şey kalmamıştır.

 
Buğdayından nohutuna kadar onlarca ürün ithal ediliyor.

 
Hayvancılığı bitirdi, Sırpların iğrenç etlerini millete yedirmeye başladı.

 
Şeker pancarı üretimine kota getirerek üreticiyi perişan etti, tüketiciyi sağlığın en amansız düşmanlarından olan mısır şurubu bazlı şeker ve bu şekerin karıştırıldığı tüm ürünleri milletin boğazına dayadı.

 
‘’Minareyi çalan kılıfı hazırlar’’ atasözünün ifade ettiği gibi şeker pancarı ekimi yasağı ile şeker fabrikalarını ölmüş eşek fiyatına yandaşlarına peşkeş çekti.

 
Eğitimi ve kültür yaşamını bitirerek her şeyi Araplaştırdı.

 
Okulların hemen çoğunu imam-hatip yaparak gençleri din yoluyla kendisine bağlı köleler haline getirmek için yoğun uğraş verdi.

 
200 yıllık, yüz elli yıllık askeri okulları kapatarak Arap ordusuna benzer disiplinsiz bir ordu yapmaya uğraş verdi.

 
Fetöcülerle birlikte Türk ordusunun Atatürkçü vatansever astsubaylarını, subaylarını, generallerini, ordu komutanlarını, genel kurmay başkanlarını yıllarca kodeslere tıkarak işlevsiz bir ordu yaptı.

 
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni teröristlerle anlaşma masasına oturttu, sürekli görüşmeler yaptırdı.

 
Milletin parasını peşkeş çekercesine lüzumsuz köprüler, hava alanları yaptırarak hazineden ödemeye başladı.

 
Dışarıdan aldığı borç paraları ümmet-ümmetçilik sinsi Arapçılığın kamufle edilmiş adıdır- adına Habeşistan, Somali, Arakan Müslümanları, Kaddafi’ye karşı savaşan Libyalı teröristlere, Kuzey Irak hükümetinin memur maaşlarını ödemesi bahanesi ile sinsi Türk düşmanı Barzani’ye vs. çok sayıda Ortadoğu bataklığındaki ülkelere peşkeş çekerken bizim milyonlarca aç insanımız ıstırap içinde yaşadı, yaşıyor.

 
Arap sevdalığı uğruna Suriye’deki terörden kaçan aslında kendi Devleti’nin yanında durmayan 6 milyon Arap sürüsünü Türkiye’ye sokarak Türk milletinin sırtına yükleyip kendi insanını açlığa sürükleyip perperişan etti!

 
Bu Arap sürüsünün sosyal, kültürel, eğitim, sağlık, kriminal alanda verdikleri büyük zararlar da cabası.

 
Çoğunluğu oluşturan Türk nüfusunun oranını düşürmek için sadece Suriyelileri değil, Ortadoğu, Afrika ve Afganistan, Bangladeş gibi Güneydoğu Asya’dan cöplük insan topluluklarını da ülkeye sokarak her yeri kirlettirdi.

 
16 yıl içinde kendisine din adına oy veren cahil seçmen yığınları da Erdoğan’ı günah galerisinin ayırdına vardığını anlayınca kendisini derin bir endişe ve öfke aldı.

 
Türkiye’yi yarıaçık bir hapishane haline getirerek ağzını açan, kalemini hak, hukuk, adalet, demokrasi, insan hakları alanında oynatan tüm aydınları, gazetecileri kendisine hakaret adı altında cezaevlerine doldurdu.

 
Bilgisiz idareciler kendilerinin eleştirilmesinden hiç hoşlanmazlar çünkü verecek yanıtları yoktur, bilim ışığından fersah fersah uzaktırlar.

 
Ancak korkuları yüzünden kaba kuvvete başvururlar, devletin, yasalarını, yargısını, güvenlik güçlerini kendi yıkıcı süfli emelleri uğrunda kullanırlar.

 
Yargıyı emir eri haline getirerek kendini yasa dışı olarak korumaya aldı çünkü yaptığı ve yapacağı cürümleri çok iyi biliyor.

 
Tevekkeli bazen aklıma gelmiyor değil, acaba diyorum Hitler’in ‘’Yargı devletin efendisi değil, hükümetlerin metresidir!’’ sapkınlığına mı inanıp ona göre mi uygulama yapıyor?

 
Erdoğan artık milletin gözünde bittiğinin ayırdındadır, bu nedenle milleti ‘’Millet İttifakı’’ üzerinden teröristlerle işbirliği ile suçluyor.

 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Oslo’da, İmralı’da anlaşma masasına oturttuğunu, Dolmabahçe’de Kürdistan diye yırtınanlarla bakanlarına mutabakat zaptı imzalattığını, askere, polise emirler verdirerek ‘’Namlularınızı yere çevirin, kışlardan ve karakollardan dışarı çıkmayın, PKK’lılara ateş etmeyin’’ sözleri ile ağır silahlarla Güneydoğu’nun tüm sokaklarına savunma hendekleri yapılmasına sebep olarak, daha sonra bu teröristlerin temizlenmesi için 1000(bin) civarında asker ve polisimizin şehit olmasına, bir o kadarının da yaralanıp sakat kalmasını ne çabuk unuttu Erdoğan.

 
Bu telaş, milleti suçlama, çok ağır ve yakışıksız yaftalarla suçlama telaşı şimdiye kadar yapılan cürümlerin kabulünden ve korkudan başka bir şey değildir.

 
‘’Korkunun ecele faydası yoktur’’ atasözü aslında sosyal psikolojinin konusu olmalıdır, zira sosyal olaylar ve siyasal eylem sonuçları zincirleme gelişir, ilgilileri kesinlikle layık oldukları yerlere taşırlar.

 
Örnek isterseniz, Mısır’da Hüsnü Mübarek Firavunlar gibi gaddardı ama O’nu mahkemeye kafesin içinde getirip en ağır hakarete maruz bıraktılar.

 
Kısaca sosyal, siyasal olaylar mücrimleri hiç affetmez.

 
Millet hiçbir zaman suçlu olmaz, suçlu olanlar ülkenin içine eden siyasilerdir.

 
31 Mart seçimi Türk milleti için sosyal-siyasal olayların sonucunun alınacağı bir seçim olacaktır.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!