‘Türkiye Gençlik Birliği’ Türkiye’nin kurtuluşunun dinamik gücüdür

‘Türkiye Gençlik Birliği’ Türkiye’nin kurtuluşunun dinamik gücüdür
10 Mart 2013 00:28

Bir milletin gençliği, onun emniyet ve rahat yaşam sigortasıdır.



İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM


Aynı zamanda geleceğe güvenle bakmasıdır.
Ama nasıl bir gençlik?
Bilgili, dinamik, mensubu olduğu milletinin somut ve soyut değerlerini, ulusal çıkarlarını her şeyin üstünde tutan, sürekli öğrenen ama öğrendiklerini hukuksal ve demokratik bir çerçeve içinde ülkesinin lehinde eyleme dönüştüren bir gençlik.

Kafayı bir sürü psikolojisi mensubu olarak, sürünün içgüdüsüne uyum sağlayıp zevk ve eğlenceye uyum dalan ”Hazcı” bir gençlik değil.

Böyle bir gençliğin en büyük hazzı, ülkesini badirelerden kurtarmak için demokratik ve hukuksal çerçeve de kalarak kendi çıkarları için ülkesinin ve milletinin kaynaklarını, kültürel değerlerini emperyalistlere peşkeş çeken yerli işbirlikçi hükümetin tüm üyelerine tepkilerini en açık bir tarzda ortaya koyarak onlara ders vererek, uyuyan millet bireylerini de uyandırıp kendine getirmektir.



Neden hukuksal ve demokratik eylem gerekli gençlik tarafından?

Yaşam denilen ‘‘Fenomen”in önemli uzmanlarından Wayne Dyer ”Dünyanın en etkili öğretmeni davranıştır. Kararlılığı sergileyen bir hareket iyi söylenmiş milyonlarca sözden daha etkilidir. Davranış, başkalarının sana güç göstermesini engellemenin biricik yoludur. Karşısına dikilip, darbe alma riskine rağmen güce boyun eğmeyeceğini mesajını vermelisin. Bütün güzel sözleri ve edilen yeminleri unut; insanların birbirini itip kakması söz konusu olduğunda işe yaramazlar. İşe yaramadıklarında sözcüklerin arkasına saklanmayı bırakıp yapıcı davranışlar için adımlar at. Konuşmakla vakit harcayacağına düşündüklerini hareketlerine yansıt. İnsanlar sana senin onlara öğrettiğin gibi davranırlar.” diyor.
Bu sözler o kadar haklı ve o kadar bilimsel ki, hayran olmamak elde değil.

Peki bugün Türkiye’de böyle bir gençliği, hangi gençlik grubu temsil ediyor?
Hiç ardımıza, önümüze, sağımıza, solumuza bakmadan ”Türkiye Gençlik Birliği’‘ rahatlıkla diyebiliriz.

Bugün,  ABD’nin yerli işbirlikçisi ve emperyalistlerin kurduğu yıkım projesi olan BOP’un kıdemli Eşbaşkanı olan Recep Erdoğan Hükümeti AKP’nin ülkemizi emperyalistlerin taşeronu yapmasına karşı etkili, hukuksal, demokratik çerçeve içinde yıkmadan, kırıp dökmeden, onları uyarıcı eylemler yapan tek gençlik grubu ”Türkiye Gençlik Birliği”dir.

”Türkiye Gençlik Birliği”
Atatürkçü, tam bağımsızlıkçı, yurtsever, antiemperyalist, aydınlanmacı bir gençlik grubudur.

”Türkiye Gençlik Birliği”nin soylu gençleri o kadar etkili eylemler yapıyorlar ki, İbsen’in ”Binlerce sözcük, tek bir hareketin bırakacağı izi bırakmaz” sözünü anımsamamak olası değil.



Friedrich Engels ‘‘Bir gram eylem, bir tonluk kuramdan daha değerlidir’‘ diyerek dehasının meyvesini insanlığa ve özellikle zulme uğrayan insan topluluklarına sunmuştur.
Yine Talane Miedaner ”Her küçük eylem suya atılan bir çakıl taşı gibidir; taş gittikçe yayılan dalgacıklar oluşturur, Bu dalgaların ne kadar hızlı yol aldığına inanamazsınız.” diyerek demokratik ve hukuksal eylem ve direnişlerin önemine dikkat çekmektedir.

Bunun en güzel örneklerini ”Türkiye Gençlik Birliği”nin bilgili, bilinçli ve soylu gençleri vermektedir ki, herkesin de bildiği gibi gerek yurt içi gerekse yurt dışında işbirlikçi ve ”Hıristiyan Haçlı İttifakı”nın dostları AKP’nin bakanları ve milletvekillerine her yerde kök söktürmektedirler.

En son Almany’da BOP Eşbaşkanı’nın sulu göz ağlak yardımcısına ”Türkiye Gençlik Birliği” üyelerince yapılan eylem çok etkili ve bir ibret belgesi niteliğindeydi.
Sosyal medyada videodan izlediğim Ağlak muavin mosmor oldu, yine ağlamasına ramak kalmıştı neredeyse.

Bu onurlu gençler sadece ortaya demokratik bir eylem koymuyorlar, aynı zaman da eylemden sonra ki, ilgili bakana ve görevlilere karşı konuşmalarıyla ne kadar bilgili ve bilinçli olduklarını gösteriyorlar.



Herkesin yine anımsayacağı gibi geçenlerde Spor Bakanı Suat Kılıç’a karşı demokratik eylem yapan gençle, Bakan konuşup beraber yemek yemeyi teklif etmiş, ancak bu onurlu ”Türkiye Gençlik Birliği” mensubu öğrenci bunu reddettiği gibi çayını bile içmemiştir.

Ancak Bakan karşısında çok cesurca ve bilgece konuşarak dersini vermiştir.
Böyle bir gençliği örgütleyen Sayın Doğu Perinçek gerçekten bilge ve kahraman bir liderdir.

Bakın,’‘Ülkücü Gençlik” Devlet Bahçeli tarafından iğdiş edilmiş, bugün silik ve milli meselelerden uzak vurdumduymaz bir gençlik haline getirilmiştir.

Geleceğin Türkiyesi’nde ”Türkiye Gençlik Birliği’‘nin mührünün olacağından hiçbir kuşkum yoktur.

Bu nedenle ister sağda, ister solda veya muhafazakar kanatta olsun yurtsever ve milli çıkarlarımız hususunda hassas olan her yurtseveri ”Türkiye Gençlik Birliği”ne destek olmaya çağırıyorum.

”Hıristiyan Haçlı Birliği-Amerikan İslamcısı AKP”
işbirliği ittifakının ve emperyalizmin pençesinden bizi ancak biz kurtarabiliriz.

Voltaire ”Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen yalnızca kölelerdir” diyerek bu konuya ışık tutmaktadır.
Bu nedenle Türk Milleti’nin öz bağrından çıkan ve yüzde yüz yerli olan, yerli düşünen, Atatürk Milliyetçisi, antiemperyalist, bilinçli ve bilge yurtsever gençliğin tek temsilcisi ”Türkiye Gençlik Birliği”ne destek olmak geleceğimize yapılan  çok önemli bir yatırımdır.

”Türkiye Gençlik Birliği”nin tertemiz,ulusalcı yurtsever sevgili gençlerine Thomas H.Huxley’in ”Hayatın asıl amacı,bilgi değil;eylemdir” sözünü anımsatmadan geçemeyeceğim.

Evet çok doğru söylüyor Huxley;bilgi hedefe varmak için sadece bir araçtır.
Amaç eylemdir ve varılacak hedefin ta kendisidir.
Binlerce yıl öncesinden Çinli bilge Lao Tzu ”Binlerce kilometrelik yol bile ilk adımla başlar” diyerek eylemin hedef olduğuna işaret etmiştir.

”Türkiye Gençlik Birliği’‘nin kutlu temsilcisi sevgili gençler; yolunuz açık ve aydınlık olsun;Türk Milleti’nin tamamı birgün sizi tam olarak anlayacaktır.
Demokratik hukuk kuralları içerisindeki tüm eylemleriniz sizi hedefe ulaştıracaktır; bundan nokta kadar kuşku duymayın.

ZAFER ÇAĞLAYAN YALAN SÖYLÜYOR

Geçenlerde, gençlik yıllarında Ülkücü hareketin içinde olduğunu beyanla ‘’Kürt kökenli bir insanım.Yıllarca Kürt olduğunu söyleyemeyen bir insanım’’ diyerek mağdur edebiyatı yapıp, Türk karşıtlığı dolayısıyla Kürtlere olan düşkünlüğünü bildiği BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın yanında itibar kazanıp bakanlığını sürdürmek istediği için böyle yalan söylüyor.
Asla böyle bir şey yok.



Benim de 1970’li yıllarda üniversite öğrenciliğim Ankara’da Ülkücü gençlik içinde geçti ve Ülkücüler’in kontrolünde olan bazen Dışkapı’dakii Yıldırım Beyazıt Yurdu’nda, bazen de Cebeci’deki AtTÜRK Öğrenci Yurdu’nda kalırdım.

O tarihlerde hakikaten çok yoğun bir şekilde Anadolu’dan gelen Kürt kökenli Ülkücü öğrenciler vardı ve oldukçada  siyasal konularda etkinlerdi.

O zamanlar Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları tarafından uygulanan politika şuydu ki; Kürt kökenli  ülkücülere daha çok değer verilir ve parti gençlik kolları ve Ülkü Ocakları’nın tüm semt şubelerinde bunlar yönetime getirilirdi.
Hatta çoğunda çok bilinçli bir şekilde başkan seçilirlerdi.

Elbette bu güdülen politika Kürtleri MHP’ye bağlamak için yapılıp, onlara ayrıcalıklı bir değer veriliyordu.

Yani bırakın o zamanlar Ülkücü bir Kürt gencinin korktuğundan, Kürtlüğünü inkar etmesi, bilakis bu bir statü ve pozitif ayırımcılık gereği idi kendileri için.

Aradan yıllar geçmiş, şimdi Zafer Çağlayan kendi kişiliğini ayaklar altına alıp, ABD işbirlikçisi Tayyip’in yanında sürekli yer almak ve bakanlığını korumak için yalan söylüyor.

Tayip Erdoğan’ın yanında Kürt olmanın getirisinin yüksek olduğunu, Türk olmanın ise beş para etmediğini,bilakis çok şey kaybettirdiğini iyi keşfetmiş uyanık.

Maalesef Türk siyasetinde, Zafer Çağlaya’nın çıkar temini uğruna yaptığı böyle yalana dayalı ve Medine dilenciliğini andıran beyanları karşısında esef duyuyor ve Türkiye’yi bunlar mı yönetiyor diye hayıflanmaktan kendimizi alamıyoruz.
Yazıklar olsun diyorum.

ŞIMARIKLIK, FETİŞ OLMA ARZUSUNU DOĞURUR

Fetiş ‘’İlkel toplumlarda doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesne,tapınırcasına sevilen şey veya kimse’’ anlamına gelir.

Önceki gün televizyonda,Siirt’te BOP Eşbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’ın annesinin adı verilen ilköğretimokulu’nun tekrar göstermelik açılışında ilginç bir enstantaneye rastladım.
Duvara Emine Erdoğan’ın annesinin fotoğrafını asmışlar.



Annesinin fotoğrafına bakarak duygulanıyor ve başındaki eşarbın kendisine ait olduğunu söyleyerek ağlamaklı bir görüntü veriyor.

Kadıncağız on yıl içerisinde kocası gibi, yalaka yağdanlık aşağılık tabaka tarafından o kadar şımartılmış ki, o tabloya bakarak diyebiliriz ki, bilinçaltıyla şunu demek istiyor; artık bana bir şekilde dokunmuş olan eşyalarda  kutsallık kazanmıştır; sakın bunu unutmayın.

‘’Dinler Tarihi’’ biliminden çok tanrılı ‘’Paganist’’ dinlerin böyle tapınmacı duygulardan doğduğunu ve insanlığın onbinlerce yıl başlarına bela olduklarını biliyoruz.

Psikanaliz tekniğinden çok iyi biliyoruz ki, Emine Erdoğan’ın annesinin başındaki eşarbın duygulu bir ses tonuyla etrafındakilere ve televizyon kameraları karşısında tüm Türkiye’ye duyurmak istemesi bir nevi fetiş olma arzusundan başka bir şey değil.

Emine Erdoğan cahil olduğu için maske kullanmasını beceremiyor ve bilinçaltındaki arzusunu çok rahat dışa vurabiliyor.

İslam bütün tapınmacı duyguları toptan yerin dibine sokmuştur; yani ayaklarının altına alıp çiğnemiştir.

Ama tarih boyunca tüm din bezirganları yüce İslam’ı kullanarak çıkar temin etmeye devam etmişlerdir; Allah’dan korkmadan.

Aşırı şımarıklığın doruk noktası olan tapınılma duygusu ‘’Fetiş’’ olma arzusu aynı zamanda tükenme noktasıdır.
Sona gelinildiğinin en açık işaretidir.
Tarih bunun ibret levhalarıyla doludur.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!