Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet değil

Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet değil
10 Mayıs 2013 13:23

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Üyesi, Türk Tarihi Akademisyeni Prof. Dr. Sina Akşin, H&H’ye konuk oldu ve Gökçe Barutcu’nun sorularına yanıt verdi.

H&H RÖPORTAJ

Gökçe Barutcu: Bu yıl 29 Ekim’de Ankara’da Ulus Meydanı’nda yaşananlar hafızamızda ve unutulacak gibi de değil. 10 gün sonra Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 94. yılını kutlayacağız. Resmi bayramlarımızın kutlanmasına getirilen kısıtlamaları, törenlerde yaşanan çelenk koyma krizlerini ve iktidarın törenlere katılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sina Akşin: Bu durum beni hayrete düşürüyor. Türkiye’de inanılmaz şeyler oluyor. Milli bayramların kutlanmasının önüne geçilmek istenmesi, Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ü silmeye çalışmak, Başbakanın dediği gibi “ucube” bir durum.

Gökçe Barutcu:
Sayın Akşin, terör sorunu ve çözümüyle ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Sina Akşin: Terör sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu tüm bunlar Türkiye sorunu. Türkiye sorunlu olduğu için bu sorunlar var. Maalesef 1950’den beri Türkiye “karşı devrim” yönetimi altında. Karşı devrim Türkiye’yi borca batırdı ve bunu iftihar ederek yaptılar.

Gökçe Barutcu: Sayın Akşin, karşı devrimden bahsetmişken şunu da öğrenmek istiyorum: Siz Türkiye tarihini ikiye ayırıyorsunuz.  1923-1950 yılları arasındaki Atatürk Devrimi dönemi ve 1950 sonrası kısmi karşı devrim dönemi. Bunu açıklar mısınız? Ne demek karşı devrim dönemi?

Sina Akşin: Türkler yaman bir halk. Düşünün ki ilk kez Çin’in kuzeyinde görülen bir toplum. Daha sonra Orta Asya’ya geliyorlar.  Sonunda da üçüncü yurtları olan Anadolu ve Rumeli’ye geliyorlar. Batılılar hiçbir zaman Anadolu ve Rumeli’nin fethini, İstanbul’un fethini benimsemediler. Bizi sonradan gelme barbar olarak değerlendirdiler ve bu toprakları Türklerden temizlemek istediler. Aslında Batılılar çok sabırlı ve kurnaz. Türkleri Rumeli’den kovdular. Neticede Rumeli milli devletlere ayrıldı. Hristiyan devletler, Rumeli’de Türklere etnik temizlik uyguladı.Türkleri kazıdılar. Çok kanlı bir olaydır bu. Türkler Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldıklarında burada rahat edeceklerini sanıyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşında yenik düşünce Sevr Antlaşması’nı dayattılar. Sevr Antlaşmasının özeti şu: “Sizi Rumeli’den kovduk. Anadolu’dan da kovacağız.” Tabi bunu bir anda yapamazlardı. Anadolu’yu Ermenistan ve Yunanistan’a vermeleri için zamana ihtiyaçları vardı. Sevr Antlaşmasıyla Osmanlı’nın ordusu yoktu, maliyesi yoktu. Kurbanlık bir koyun gibiydi. Ermenistan ve Yunanistan kendilerini hazır hissettiklerinde bu kurbanlık koyunu tarihten sileceklerdi. Muazzam bir etnik temizlik yapmayı planlıyorlardı. Atatürk’ün önderliğinde İstiklal Savaşı’nı yürüttük ve Sevr’i önledik. Atatürk akıllı ve uzak görüşlü bir liderdi. Atatürk’ün bütün derdi “Türklerin karşısına yeni bir Sevr çıkmasın” idi. Bunun tek yolu da ortaçağ hayatı yaşayan Türklerin son çağa geçmesi. Yani modern insanlar olmamızı istiyordu. Çünkü modern, çağcıl insana Sevr’i dayatamazsınız. Atatürk, devrimi bunun için yaptı. İslamcıların dediği gibi züppelik olsun diye değil. 1950’den sonra çok partili sisteme geçildi.  Bu tarihten sonra Türkiye’de karşı devrim iktidar oldu. Türkiye’de her zaman karşı devrim kazandı.

Gökçe Barutcu: Peki 1950’den sonra Türkiye’de sol neden tek başına iktidara gelemedi?

Sina Akşin: Çünkü çok partili sistem Türkiye’ye erken getirildi. 1945’te değil de 15 yıl sonra gelseydi böyle olmazdı. Belki yine karşı devrim kazanacaktı ama bazı seçimleri de sol kazanacaktı ve bir denge olacaktı. İnsanların eğitilmesi ve sanayileşmenin gerçekleşmesi için zamana ihtiyacımız vardı. Ancak ne yazık ki böyle olmadı.

Gökçe Barutcu: Sayın Akşin, “Türkiye daha ortaçağını kapatamadı. Halen ortaçağın yaşandığı çok yer var.” şeklinde bir sözünüz var. Bunu da açıklar mısınız?

Sina Akşin: Bu bir gerçek. Seçim propagandası sırasında CHP’liler halka mazotun, gübrenin fiyatını anlatıyorlar. Aslında halk da bunu farkında. Elindeki fındığa ne kadar para verildiğini bilmemesi mümkün değil. Ama ortaçağ insanı öbür dünyayı tercih ediyor. Bu dünyayı da yalan dünya olarak görüyor. Mazotun, gübrenin fiyatı ikinci sırada. Dindar bir cumhurbaşkanı görmek istiyorlar. İş burada bitiyor. Bunlar ahiret insanı.. Öbür dünya için yaşayan insanlar. Tipik ortaçağ insanı. Ama öbür dünyaya önem vermek bu dünyaya boş vermek anlamına gelmez.

Gökçe Barutcu: Peki bu dünya için de, ülkemiz için de bir şeyler yapılması gerektiği bilinci nasıl yerleştirilecek?

Sina Akşin: Bunun için mücadele ediyoruz, edeceğiz de. Bayramını kutlama diyorlar, kutluyoruz. Toplanmayın diyorlar, toplanıyoruz. İnsanımız o kadar da uyumuyor. Bir yerde canına tak diyecek.

Gökçe Barutcu:  İçlerinde “Yeşilçam artistlerinin” de olduğu meşhur akil insanlar konusundan bahsedelim. Türk toplumunu ikna etmeleri mümkün mü?

Sina Akşin: Bu zavallı akillere “Türkiye’nin parçalanmasına razı ol” görevi verilmiş. Kürdistan kurulsun, Atatürk unutulsun mesajlarını topluma vermeleri istendi onlardan. Atatürk unutulur mu? “Atatürk’ü sevmeyebilirsiniz ama Atatürk tek yoldur.” Adam olma yoludur. Türkler çok nitelikli kaliteli insanlardır. Seçmenin bir bölümü “ortaçağ tercihlerini” yapıyor diye Türk toplumu bunlara inanacak değildir.

Gökçe Barutcu: Sayın Akşin, “analar ağlamasın, silahlar sussun” deniyor ya nasıl olacak bu?

Sina Akşin:  PKK 1984’te silahlı eyleme başladı. Tayyip Erdoğan da söyledi, Abdullah Gül de söyledi: PKK Batının maşası. PKK maşa olduğu için bir türlü bu meseleyi halledemiyoruz. Şeyh Sait İsyanı, üç buçuk ayda bastırıldı. İsyan böyle bastırılır. Analar da ağlamaz. 1984’te başladı hala devam ediyor PKK terörü. Çünkü “Karşı devrim” maşa, bunlar da maşa. Maşalar tiyatrosu seyrediyoruz biz.

Gökçe Barutcu: O zaman şunu söyleyebilir miyiz? “Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet değil.”

Sina Akşin: Evet değil.İlk ihtiyacımız olan şey bağımsızlık. Ermeni meselesi, Kıbrıs meselesi biz bağımsız olmadığımız için yaşanıyor. Bağımsız bir devlet olsak bu sorunlar buharlaşıp gider. Batılı devletlerin siz soykırım yaptınız diye karar alması komik bir şey. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız olsa böyle davranamazlar.

Gökçe Barutcu: Şeriat sistemi ve bu sistemde kadın haklarıyla ilgili de oldukça çarpıcı açıklamalarınız var. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenelim.

Sina Akşin: Şeriat 9.yy’da ortaya çıkan bir hukuk sistemidir. Bir ortaçağ sistemidir. Şeriatta kölelik, kadınların taşlanarak öldürülmesi, 4 eşle evlenme hakkı var, mirasda erkek tam hisse alırken kadının yarım hisse alması var, mahkemede kadının tanıklığının %50 sayılması var.Kadını yarım insan yapıyor şeriat. Bu İslamiyet’in sırtında bir kamburdur. İslamiyet’in modern dünyanın dini olmasını hepimiz arzu ederiz. Bunun yolu Atatürk’ün yaptığı gibi şeriatı yürürlükten kaldırmak. Çünkü şeriat bir hukuk sistemi. 4 kadınla evlenmenin kutsal bir tarafı yok. Şeriatı yaşamak istemek: İslamiyet’i Ortaçağa mahkum etmeyi istemektir. Atatürk, “1926’da halifeliği kaldırarak İslamiyet’e büyük bir hizmet yapmıştır.” Şeriatın kaldırılmasıyla birlikte yeni tip bir İslamiyet doğdu: “Buna modern İslamiyet de diyebilirsiniz, Atatürk İslamiyeti de diyebilirsiniz. Ve kimse buna dil uzatamaz.”

Gökçe Barutcu: Sayın Akşin, AB neden bizi yıllarca oyaladı ve kesin ret cevabını vermediler?

Sina Akşin: Batılılar Türk ve İslamiyet düşmanıdır.Yıllarca “Sizi AB’ye alacağız” diye işlettiler bizi. Avrupalı seçmen buna ifrit oldu. Barbar Türkleri aramıza mı alacağız diye tepki göstermeye başladılar. İktidar partileri de elbette bundan etkilendiler ve baklayı ağızlarından çıkardılar.Bu yüzden Sarkozy “Türkiye’yi almacağız”, Merkel “Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık vereceğiz” dedi. Artık Türkiye’yi işletme faslı da bitti. Türkiye’de de bu hayali besleyenler kalmadı artık. İyi ki de almadılar. “Bize düşman olan bir birlikle nasıl birleşebiliriz?”

Gökçe Barutcu: TBMM’de grubu bulunan dört partinin milletvekillerinin üzerinde çalıştığı TBMM üyeliği yasa teklifi kabul edildi. Bu yasayla artık milletvekillerine trafik cezası bile kesilemeyecek. Hiçbir konuda anlayaşamayan bu dört parti nasıl oldu da bu yasa teklifinde anlaştılar?

Sina Akşin: Bu acınacak bir durum. Milletvekilleri, milletvekilliklerini genel başkanlarına borçlu oldukları için, halkın ne diyeceğini hiç umursamıyorlar. Önseçim olsa, parti teşkilatları milletvekillerini belirleyecek olsa, milletvekilleri bu şımarıklıkları yapamazlar.