Türk Ceza Kanunundaki Cumhurbaşkanına hakaret maddesi anayasa ve demokrasinin ırzına geçmektir!

Türk Ceza Kanunundaki Cumhurbaşkanına hakaret maddesi anayasa ve demokrasinin ırzına geçmektir!
31 Mart 2016 17:10

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden iki öğrencinin ‘’Fikir Kulüpleri Federasyonu’’na ait gazetenin ‘’Katil, Hırsız, Erdoğan’’ başlıklı sayısını okul koridoruna asması suçlamasıyla Cumhurbaşkanı’na Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesine dayanarak yapılan hakaret bağlamında İstanbul 43.Asliye Ceza Mahkemesi’ne dava açıldığı ve bu davanın ilgili mahkeme tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 2. ve 10. maddelerine aykırı bulunarak, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne götürülme kararı alındığı, aynı zamanda bu duruşmanın da eylül ayına ertelendiği-o tarihe kadar AYM’den bir karar çıkabilir düşüncesiyle-kamuoyunca çok yakından biliniyor ve diktatoryal baskının kaldırılması için son derece önemli bir adımdır.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

 

‘’Türkiye’de yargıçlar var’’ dedirtecek tarzda bu cesur kararı alan değerli yargıcımızı gönülden kutlarken, öncelikle nasıl doğru bir yargıya vardığını, ilgili maddeleri analiz ederek biz de hep birlikte bir sonuca varalım.

 

 

Öncelikle Cumhurbaşkanı’na hakaret maddesi olan Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinin ‘’Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.Suçun alenen işlenmesi halinde, verilecek ceza altıda bir oranında artırılır.Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır’’ ifadelerini kapsamaktadır.

 

 

Bu faşizan maddenin Anayasa’ya ne kadar aykırı olduğunu ve 43.İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi yargıcının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘’Cumhuriyet’in Nitelikleri’’ başlıklı 2.maddesi ve ‘’Kanun Önünde Eşitlik’’ başlıklı 10.maddesine taban tabana zıt olduğunu, bu nedenle de Anayasa ve demokrasinin ırzına geçici bir diktatoryal baskı aracı olduğu meydana çıkacaktır.

 

 

Anayasamızın 2.maddesi ‘’Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir’’ ile ve 10.maddesi de ‘’Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.Çocuklar, yaşlılar, özürlüler ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. HİÇBİR KİŞİYE, AİLEYE, ZÜMREYE VEYA SINIFA İMTİYAZ TANINAMAZ.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar’’ ifadelerini kapsamaktadır ki, Türk Ceza Kanunu’nun Cumhurbaşkanı’na hakareti içeren 299.maddesinin Anayasa’nın bu iki maddesine aykırılığı, zeytinyağının suyun üstüne çıkması gibi ayan beyan ortaya çıkmaktadır.

 

 

Sadece bu maddelerdeki ‘’Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar’’ ifadeleri bile her şeyi çok açık belirtmiştir, öyle ki amiyane ifade ile ‘’Bıyıkları var, miyav miyav der, bil bakalım nedir?’’ denildiğinde ‘’Onun adına kedi derler’’ yanıtı gibi.

 

 

Bu ifadeler o kadar açık ki, bir cumhurbaşkanı ile bir çobanın kanun önünde eşit olduğunu ve cumhurbaşkanına ayrı bir imtiyaz tanınmayacağını bağırarak, yüksek sesle söylüyor.

 

 

Değerli okuyucularım, RTE’den önceki cumhurbaşkanlarının hiçbirinde cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldığına-çok istisnalar dışında-hiç tanık olmazdık.

 

 

Ama gelin görün ki, Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden RTE için bugüne kadar özgür demokratik ifadelerini kullanan yurttaşlar hakkında açılan hakaret davası sayısı, son aldığım rakam 1845’tir ve son derece korkunçtur.

 

 

Yukarıda zikrettiğimiz ilgili Anayasa maddelerini bir tarafa bırakarak RTE’nin Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ‘’Ben diğer cumhurbaşkanları gibi olmayacağım, her şeye karışacağım vs…’’ dediğini anımsatarak, bu yolda hız kazandığını ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, TBMM’yi ve Yürütme ile Yargı organlarını devre dışı bırakarak tek başına yönettiğini bilmeyen var mı?

 

 

RTE, kendini Anayasa’yı çiğneyerek böyle Cumhurbaşkanı olarak devam ettirecekse, açık eleştirilere de katlanmak zorundadır.

 

 

Temsilde hata olmaz, Anadolu’da ‘’Bara giren g.tünü sallar’’ diye bir söz vardır.

 

 

Hem bar oynamak, hem de g.t sallamamak, nasıl bir davranış şekli olabilir?

 

 

Demokrasilerin temel vasıflarından birinin de yönetenlerin sınır tanımadan eleştirilmesi ve zaman zaman protestolara tabi tutulmasıdır.

 

 

Bizdeki Cumhurbaşkanına hakaret maddesi tipik Ortadoğu ülkeleri yöneticileri ve insanlarının zihinsel yapısını taşımaktadır.

 

 

Böyle bir maddenin varlığı milletin bölünmez bütünlüğünü ve devletin birliğini tehlike altına sokmaktır.

 

 

Çünkü bir cumhurbaşkanı ve diğer seçilmişler milletine ve devletine yanlışlar yaptığında, belki ihanete varan icraatlar içinde olduğunda özgür yurttaşlar onları uyarmalı ve hatalarını ağır eleştirilerle yüzüne vurmalı, kamuoyu ile paylaşmalı ki, ülke risk altına girmesin.

 

 

Böyle davranan yurttaşları cumhurbaşkanına hakaretten kodeslere tıkarsanız, korku toplumu oluşur ve ülke bölünüp parçalanır, millet ve devlet malı fütursuzca yağmalanır.

 

 

Anayasamızın 2. ve 10 maddesine, yukarıda izah ettiğimiz kadarıyla çok açık olarak aykırı olan ve Cumhurbaşkanı’na hakareti içeren Türk Ceza Kanunu’nun 299.maddesi kalkmadığı taktirde, oluşan korku toplumu ile özgür yurttaşlar, her hata yaptığında cumhurbaşkanını eleştiremezse ülkemizin hali ne olur?

 

 

Ya bir gün hırsızın biri cumhurbaşkanı olursa!

 

 

Ya bir gün aile boyu hırsız cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Ya bir gün vatan topraklarını, ordusunu kışlasına hapis ederek, bile bile düşmana veya teröristlere işgal ettiren bir cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Ya bir gün kişisel ve ailevi çıkarlarını, emperyalistlerin çıkarlarıyla birleştirerek ülkesini satan bir cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Ya bir gün filin ekin tarlasını çiğneyip tarumar etmesi gibi Anayasa ve yasaları çiğneyen, Fransa Kralı XIV.LOUİS gibi ‘’Devlet benim!’’ diyen bir cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Ya bir gün cahilliği, beyinsizliği, çıkarcılığı nedeniyle ülkemizi, kabile devletleri dışında tüm ülkelerle düşman hale getiren bir cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Ya bir gün aydınları, gazetecileri, ordunun komuta heyetini kodeslere tıktıran bir cumhurbaşkanı gelirse!

 

 

Vs. vs. vs…

 

 

Bu durumlarda aydınlar, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar, karikatüristler ve tüm yurttaşlar da cumhurbaşkanını, hakaretten kodese tıkılma korkusu ile eleştiremezse, çok açıktır ki ülke parçalanır, millet kamplara ayrılıp, böyle başımıza gelebilecek bir cumhurbaşkanı da bunlardan yararlanarak ihanetlerle dolu dümenini yürütmeye devam eder.

 

 

Anayasamızı ve demokrasimizi tecavüzden kurtarmak için Türk Ceza Kanunu’nun, Cumhurbaşkanı’na hakareti içeren faşizan 299.maddesi derhal kaldırılmalıdır.

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!