Türk Ahlakı ve Müslümanlık

Türk Ahlakı ve Müslümanlık
28 Temmuz 2019 21:40

Türklük ve Müslümanlık, bir vücudu tümleyen iki aşk, iman meş’alesi, sağlık, huzur ve mutluluklar dünyası.

 

 

NUMAN ALADAĞ H&H YORUM

 

Milletlerin en soylusu, en şereflisi kuşkusuz Türk Milleti, dinlerin de en Yücesi, mütekamili (Olgunlaşmış-Gelişmiş) yine kuşkusuz İslam dinidir. Bu iki Yüce güç bir kalpte yanar, bir gönülde yaşarsa o insan ve o insanın bağlı bulunduğu millet en şanslı olur.

 

İslamiyet, Türk’le yaygınlığını, saygınlığını, yüzyılların, milyonların dini olmaktaki onurunu, gururunu buldu.

 

Türkler de İslamiyet’i kabul ettikleri günden itibaren, dünyasına kavuştu. Hem Türklük, hem de İslamiyet ebetlerde yurdu olacak olan nurlu, onurlu müessesedir.

 

İslamiyet bugünkü arı duruluğunu, yüreklerdeki egemenliğini bir açıdan Türk’e ve Türklüğe borçlu. Çünkü Türk, bu meş’aleyi elden ele, Yüceden Yüceye taşıdı ve taşımakta. İslamiyet’in mana ve ruhundaki Yücelikle, Türkün benliğindeki, soyluluk çoğu yerde paralel bir hat üzerinde. İslamlık Türk’te, Türk İslamlıkta gerçek yerini ve değerini buldu.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 17 Temmuz günü, S400’lerle ilgili bir açıklamada, “Biz Türk’üz” açıklamasını, Vatansever ve Türk Milliyetçisi olan herkes tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır.

 

Mademki, bu Milli açıklama yapıldı o zaman, bu aziz mübarek Kurban Bayramı arifesinde, FETÖ terör örgütü gibi, riyakârlık duygularıyla hem domuz eti, hem de sözde Müslümanlık duygularıyla Türk İslam dünyasına, Kurban satışı ile hizmet mesajı veriyorlar. Bu mesajlar, dikkat çekici değil midir? Binlerce mağaza zincirine sahip, bu mağaza zincirlerinin, yaptıklarına karşı, iftira atmamak şartı ile, Türk kamuoyuna duyurulmalıdır ki, dostumuzu, düşmanımızı tanıyalım.

 

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yetkililerinin ve Türk Milletinin, kimin ne yaptığının bilincinde olduğunu, o mağaza zinciri yetkilileri bilmelidir.

 

Ey binlerce mağaza yetkilileri! Riyakar “İhanet şebekesi” FETÖ’nun da yaptıklarına dikkat edilmedi, acısını Türk Milleti çekti. Onun içindir ki, Türk’üm, Müslümanım diyenler, FETÖ gibi riyakar olmamalıdır. “Lafla Millilik, Vatanseverlik ve Müslümanlık olmaz.”

 

Hangi makam ve mevkide olursa olsun Türk Milleti, daima riyakarlara dersini vermiştir. Bunun en yakın tarihi, 15 Temmuz da FETÖ denen riyakar vatan haininin, yaptıklarına karşı kazandığı Zaferdir.

 

NOT: Australia-Silver şehrinde, iki isimsiz kahraman Türk’ün, Brokın Hill savaşında kazandıkları Zafer’den RAF bedeli şartını uygulayan ve FETÖ gibi “İhanet şebekeleri” nin, bu iki Kahraman Türk’ün kazandıkları Zaferden ders almalıdırlar.

 

Allah aşkına; hem domuz eti hem de Kurban kesimi ticari faaliyeti, aynı çatı altında, ve domuz eti ürünleri ile helal ürünlerin aynı cemakenli soğutucuda satış yapılması, riyakarlığın ta kendisi değil midir.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın, bu mağazalar zincirlerinin, RAF bedeli şartı ile anarşik-ekonomik terör oluşturduklarından da haberi var mıdır? Raf bedeli şartı demek, işsizliğe sebep olup, insanların hem günah, hem de suç işlemesine sebep olmak demektir.

 

Ayrıca bu mağaza zincirleri, Cumhurbaşkanlığı makamının da, sağlıklı çalışmalarına en büyük engellerden biri olduğundan haberi var mıdır?

 

RAF bedeli şartı ve domuz ürünlerinin helal ürünlerle bir arada satışını yapanların, Türk Milletini riyakarlık duygularıyla ve “Özde-sözde bir olmalı” ahlakına uymayanların, Türk İslam dünyasını kandırmaya hakkı yoktur ve olamaz da.

 

Türk sanayicisinin ve çiftçisinin destek istediği noktalardan uzak olmaması ve Milli (%100 yerli) sermayeyi destekleyip, sahip çıkmaktır.

 

Numan Aladağ diyor ki: “Bir işi yapmak isteyen bir çare bulacak. Hiç bir iş yapmak istemeyen bir bahane bulacak” sözünü esas alarak RAF bedeli şartına son vermelidirler.

 

Ayrıca İstanbul Büyük şehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu diyor ki: “Kul hakkını yemek, haram ve zulümdür” açıklamasına, RAF ve ÜRÜN giriş bedeli şartı  da, kul hakkını yemenin ve zulüm etmenin ta kendisi değil midir?
RAF bedeli şartı ne demektir: RAF bedeli şartı, Türkiye’nin sanayi ötesi toplum bir ülke olması için, en büyük engeldir ve zulümdür.
RAF bedeli şartı işsizlik, her türlü ahlaksızlıkların oluşması ve vatan hainlerini sevindirmenin ta kendisidir.

 

Türk İslam dünyasının geleceğini teminat altına alınması için, Milli şuur olduğunun bilincinde olmalıyız.

 

Türk Milletine- sanayicisine-çiftçisine zulüm edenler iyi bilmelidirler ki, Cenab-ı Allah, 15 Temmuz da dahili-harici, çıkarcı vatan hainlerinin belasını nasıl verdi ise, Allah,  RAF bedeli şartı ile, Türk sanayicisini ve Milli ekonomisini zayıflatmakla görevlendirilen, o riyakarlara da  karşılığını verecektir inşallah.

 

RAF bedeli şartını uygulayanlar iyi bilmelidirler ki, Türk İslam dünyası, Allah’a, Vatana ve Ay-Yıldızlı şanlı Türk Bayrağına olan sevgisinin, Milli bir ışık olarak görmektedir. Vatanı aydınlatır ve riyakar “İhanet şebekesi” FETÖ gibi gizli köşelere sinmiş olan akrepleri açığa çıkararak, karanlıkta iş görmelerine fırsat vermez.

 

RAF bedeli şartını uygulayanlar, hem domuz ürünleri hem de Kurbanlık satanlar, aynen FETÖ gibi gizlice zulüm edenler değil midir? Tarihi Türk ahlak ve geleneklerine göre Domuz eti ürünlerini hem aynı soğutucu cemaken dolapta satacaksın, hem de sözde İslamiyet’e saygılı imiş gibi Kurbanlık satacaksın. Kurban derilerini Kahraman Türk Mehmetçik vakfını dahil edebilir miyiz teklifine de hayır diyeceksin…

Bu anlayışın FETÖ’den ne farkı kalır?

 

Domuz etinden ve domuz kelimesinden nefret eden ve kestikleri Kurbanın sevaplarına nail olmak isteyen aziz Müslüman Türk Milleti, bu mağaza zincirlerine, dikkat etmelidirler!

 

Türk İslam dünyasına karşı saygısı olanların, domuz eti ürünlerini helal ürünlerle bir arada satmaz.

 

ÖNERİ: domuz eti ürünlerini satıyorlarsa o zaman, niye Kurban kesimi yapıyorlar? Ya domuz eti satışı, ya da kurban kesimini tercih etsinler. İkisi bir arada olamaz, olmamalıdır.

 

Hz. Muhammed (s.a.v.) buyuruyor: ”Adalet güzeldir; fakat ticaret yapanlarda olursa daha güzeldir.”

Hz. Ömer (r.a.) buyuruyor: ”Bir millete baş olmanın ilk ve en büyük şartı, adil olmaktır.”

Hz. Ali (r.a.) buyuruyor: ”Adalet halkın diriliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü ve güzelliğidir.”

 

TÜRKLERDE HUKUK

Türklerde yazılı olmasa bile gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Birçok devlet kurarak insanları adil bir şekilde idare eden Türkler, yazısız olan hukuka “Töre” veya “Türe” diyorlardı. Sosyal yaşamı düzenleyen bütün hukuki kaideler Töre’yi oluşturuyordu. Töre değişen zamana göre yenilenebiliyordu. Fakat töre’nin Annayasa niteliğinde değişmeyen ilkeleri de vardı. Bunlar, adalet (könilik), iyilik-faydalılık (uzluk), eşitlik (tüzlük) ve insanlık (kişilik) idi

 

Türklerin “Kamu hukuku” yani devletle ilgili olan hukuk konusunda çok gelişmiş töreleri vardı. Bu anlayış ve ilkeler İslamiyet’ten sonra da yaşamış, uzun yıllar uygulanmıştır.

 

Orta Asya’da Türklerde isyan, adam öldürme, ordudan kaçma, zina gibi suçlara ölüm cezası; hırsızlık, yol kesme gibi suçlara da ağır cezalar veriliyordu. Suçluya “yazuk” deniyordu. Göktürkler “ceza hükmü” manasına “kiyen, kıyın aymak” yani “hükmü söylemek” diyorlardı. Cezalandırma işini “Yargıcı” denen yargıçlar yapıyordu. “Cezaevine kısmak” sözünden gelen “kısıg” denirdi. Hırsıza Anadolu’daki gibi “oğrı”, çalmaya “oğrılamak”, haydutlara da “karakçı” adı veriliyordu. Bütün suçlulara “kara kişiler” deniliyordu.

 

Türklerde pek suç işlenmiyordu. Özellikle yabancı kaynaklar, Türk cezaevlerinin genellikle boş olduklarını söylemektedirler. Yabancı kaynakların bu sözleri, Türklerin Allah’a Kur’an-ı Kerim’e, yaşadığı vatan topraklarına ve çalışarak üretim yapmalarının bir belgesi olduğunu belirtiyorlar.

 

Tabi ki, özellikle Ermeni diasporasına destek veren ülkeler başta olmak üzere, Türk cezaevlerinin, boş kalmasını istemezler. Dolu olursa, Müslüman Türklerin, çalışarak üretimi azalacak ve zalim Türk düşmanı ülkeler de Türkiye’ye ihracat yaparak, Türk ekonomisinin darboğaza girmesi için en büyük hedefleri olduğunu, Müslüman Türk milleti olarak bilincinde olalım. Türkiye de başta tarımsal ve diğer sanayi üretiminin artması gerekir.

 

İslam dini adalete büyük önem vermiş ve her konuda adalet emretmiştir.

Adalet, Cenab-ı Allah tarafından sakıncalı olan faaliyetlerden sakınmak ve hak yolunda doğrulukla hareket etmektir.

 

Adalet, hakkı hak sahibine vermek ve bu haklara tecavüz etmemektir.

Adalet, sorumluluğuna verilen görevleri zamanında ve yerli yerinde yapmak, insanlara ve hayvanlara karşı haksızlık etmemektir.

Adalet; cemiyetlerin ve milletlerin kalıcı olmasına, huzur ve ahenk içerisinde yaşamasına sebeptir. Hangi milletin efradı arasında adalet yoksa, ne kadar yükselmiş olursa olsun, sonunda o milletin hali perişan olur.

 

Allah’a, Kur’an-ı Kerim’e, Ay-yıldızlı Şanlı Türk Bayrağı’nın dalgalandığı topraklarda yaşayıp, işini adaletsiz yapanlar da Allah korkusu’nun olduğundan bahsedebilir misiniz?

 

Adaletsiz ferdin gönlünde huzur, adil olmayan milletlerin efradı arasında uygunluk, sevgi ve güven yoktur.

 

Adaletsiz cemiyetlerde herkes birbirinden kuşku içindedir. Aralarında mal, can ve namus emniyeti yoktur.

Adaletsiz milletler, bir dönem güncel hayat sürebilir. Fakat hiçbir zaman saltanatı devamlılık arz ediyor diyemeyiz, ikbalin güneşi kısa zamanda batar.

 

Adaletin değeri, ancak insan yaşantısına tatbik edildiği zaman ortaya çıkar. Adalet, sözde, edebi hitaplar ve yazılmış kitaplar arasında kaldığı müddetçe faydasız kalır.

 

Adaletsizlik, yeryüzünde yaşamış milletlerin çöküşüne yol açmış, batışını hazırlamış ve yurtları harap, kendileri de helak olmuşlardır. Hangi bir millet gösterilebilir ki adaleti yüzünden batmış veya ekonomik ve raf terörü uygulamaları ile payidar olmuş bulunsun.

 

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde: ”Ehline ve idare ettiğin kimselere hükmetmekte adalet gösterenler, Cenab-ı Allah katında, yakuttan minberler üzerinde bulunacaklardır.” buyuruyor.

 

Adaleti tarif ederken ”Hakkı, hak sahibine vermektir” demiştik. Bu açıklamaya göre müslüman Türk Milletine verilen sorumluluklarımızı zamanında ve sadakatla yapmak adalettir.

 

Bir insanın en başta gelen görevi, Cenab-ı Kakk’a inanarak, ona karşı görevlerini tam olarak ve ihlas ile yapmaktır.

 

Lafla müslümanım, Türküm demekle olmaz. Müslümanlığı, Allah ve Kur’an-ı Kerim’e inanarak, vatanseverliği de vatan sevgisini, Ay-Yıldızlı Şanlı Türk Bayrağına olan ruhundaki sevgi ile vatanseverlik olur.

 

Adaletten söz açıldığı zama, akla gelen ilk isim Hazret-i Ömer’dir.

 

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadis-i şeriflerinde şöyle beyan buyrulmaktadır: ”Cenab-ı Allah’ın laneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerine olsun.” Rüşvet (Menfaatler müşterektir), alıp veren insanlarda adalet olmadığını belgelemektedir.

 

Adaletin kaynağına nasıl ulaşabiliriz ?

Adaleti kanunlarda, mahkemelerde veya tarafsız bir yönetim içinde ararken acaba rotamızı şaşırmış olmuyor muyuz?

 

Adalet bir iç duyudur ve vicdan muhasebesinde yaşar. Eğer vicdanlarda Allah korkusu ve adalet duyusu yoksa onu kanunların maddelerinde, mahkeme koridorlarında veya resmi kurum kapılarında aramak hayalden başka bir şey değildir.

 

En büyük Adaletsizlik, RAF bedeli şartı ile anarşik-ekonomik terör ve işsizlik oluşturarak, o işsizlerin Allah’ın ve Adaletin yasakladığı günah ve suç olan işlere bulaşmasına sebep olmak ve bunlara göz yummak değil midir?

 

Adalet vicdan bahçelerinde yetişen meyve-sebze gibidir; eğer toplumu yaratan kişilerin kalplerinde bu şifa kaynağı bahçeler yoksa, bu bahçelere bu sebze ve meyvelerin tohumları ekilmemiş ise o toplumun kanunlarında, mahkemelerinde ve resmi kurum kapılarında ve RAF bedeli şartını uygulayan mağaza zincirlerinde, adaleti aramaya kalkmak havanda su döğmek gibidir.

 

Eğer Müslüman Türk milleti olarak, üretime önem verip, üretim yaparsak, aslında kanunlara ve yargıçlara da lüzum kalmaz.

 

Adalet arıyoruz derken ne demek istiyoruz:

Bazen ”Acaba Anayasalara, kanunlara ve mahkemelere fazla ümit bağlamıyor muyuz?” diye düşünme duygusu çoğalıyor. Bütün bunlar yalancı ümitlerdir

 

Müslüman Türk milleti, haram denen mala bakmaz,

Kul hakkından ocak yakmaz.

 

Eşit görür insanı

Dost edinmez Meta ticari ahlakını.

 

Harran ovasına hizmetini hakça yapar

Rüşvet yemez, Harran ovasına hizmet eder..

 

Allah’a ve Kur’an’a inanarak Harran ovasına hizmet eder

Ahlak ve asalet, Harran ovasında tarımı modernleştirir..

 

Harran ovasını süsleyen,

Onurlayan fazilet.

Yeşil Harran ovası olarak donatan

O ilahi inanç fazilet

 

Harran ovasında boş durmak yok, üretimi geliştirmek

Harran ovasında tarımı modernleştirip üretim yapmak

Tembellik her türlü ahlaksızlıtır demek

Harran ovasında geleceği şimdiden hazırlamak..

 

Cümle vatan şehitlerini, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Rahmet, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz.

 

ÖZDEYİŞLER

1- Adalet nedir? Ağaçları sulamak…  Zulüm nedir? dikenlere su vermek… (Mevlana Hz.)

2- Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? (Mehmet Akif Ersoy)

3- Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz; eleştirin. basit bir adamı dost edinmek isterseniz; methedin. (Sa’di Şirazi)

4- Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır; durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır… (Tevfik Fikret)

5- Raf bedeli şartına dur demeliyiz. Çünkü maddi güçler, Türk Milletini mağlup edemez. (Numan Aladağ)

6- Kuvvete dayanamayan adalet aciz, adalete dayanamayankuvvet zalimdir. (Blaise Pascal)

7- Dahilik %1 ilham, %99 çalışmanın eseridir. (Thomas Edison)

8- Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmemiştir. (Napolyon Bonapart)

9- Özgürlük hiçbir zaman ”Her istediğini yapma izni” anlamı taşımamıştır. (Mahatma Gandhi)

10- Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız. (Mahatma Gandhi)

 

Kaynakça:

Hadis-i şerifler: Hzreti Nuhammed ve Hadisleri Yazar Abdulbaki Gölpınarlı Kasım 1964 Okat yayınevi

Erzurumlu  Hafız Abdullah Aldır hoca

Pakistan da, İslam dünya’sının ünlü din görevlisi, Mufti Muhammed Taqi Usmani hoca


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun