Toplumsal psikolojik harekat tamamlandı

Toplumsal psikolojik harekat tamamlandı
19 Ocak 2013 00:45

Süper seri katil Öcalan’la, terörü sona erdirmek için görüşmelerin yapıldığı ve bundan sonra da devam edeceği bilgisi Türk toplumu ile paylaşıldıktan sonra, ABD işbirlikçisi ve ”Genişlendirilmiş Büyük Ortadoğu Projesi” eş başkanı Tayyip Erdoğan’a siyaseten bir zarar gelmesin diye ”toplumsal psikolojik harekat” gereksinimi vardı.


İbrahi ÖZDOĞAN H&H YORUM

Çünkü ABD’nin, Tayyip Erdoğan’ı kullanacağı ve ondan başka da kimsenin yapamayacağı birkaç iş daha vardı. ABD şunu çok iyi biliyor ki Türk Milleti dalalete düşmediği ve düşmanlar tarafından kandırılıp birbirine düşürülmediği takdirde katıksız ”milliyetçi” ve ”yurtsever’‘dir.
Bu nedenle işbirlikçi Tayyip çok büyük siyasal zarar görebilirdi.

İşte bunu önlemek için ”toplumsal psikolojik harekat” olarak PKK’lı 3 azgın terörist Paris’te öldürülmüş ve bunların cenazeleri önceden yapılan harekat planı doğrultusunda Türkiye’ye gönderilerek törenler yapılmış, Türk toplumuna verilen sahte barış mesajları ile ”beyin yıkama operasyonu’‘ tamamlanmıştır.

Bu nasıl olmuştur, bunu anlatmadan önce bir gerçeği anımsatmak gereği duyuyorum ki o da tüm sosyal ve psikolojik olaylar da sınır aşıldıktan sonra artık geri dönüş olası değildir.
Şimdi ”toplumsal psikolojik harekat”ı anlatalım.

Benim kanaatim bu üç katil teröristi öldürme işini yabancı bir servis yaptı.
”Toplumsal psikolojik harekat”ın yapılmasının temel koşulu bu 3 terörist kadının öldürülmesiydi.
Başka teröristlerde öldürülebilirdi ama öldürülecek olanların terörist olması temel koşuldu.
Neden terörist olması temel koşuldu?

Çünkü Türkiye’de yapılacak cenaze törenlerinde, gösterilecek sahte barış havası ile PKK terörizmine, Türk halkı üzerinde uygulanacak ”beyin yıkama operasyonu” ile haklılık kazandırılacak ve ”Kürt sorunu” vardır sahteliği beyinlere nakşedilecekti.
Peki öldürülen teröristlerin kadın olması bir tesadüf mü?

Hayır, asla; yabancı Batı’lı bir süper güç servisi hiçbir operasyonu tesadüflere bırakmaz.
Öldürülen PKK’lı teröristlerin kadın olmasının nedeni, kadın olmalarından dolayı ”toplumsal merhamet’‘i ve  ”toplumsal acıma” duygusunu doruk noktasına çıkarmak içindi.
Ve bu büyük ölçüde başarılmıştır.

Bundan sonra hain PKK örgütü ile terörü müzakere edenleri eleştirenler hain olarak lanse edilirse sakın şaşırmayın.

Dikkat ederseniz şimdiden ”barış”ın baltalanmasından çekindiklerini söyleyerek bu yönde hazırlıklara başlamışlardır.
Yani ‘‘yavuz hırsız ev sahibini bastırır” örneğinde olduğu gibi.

ABD’nin ”psikolojik harekat” bilgi yardımı ile toplumun beyinlerini öyle bir yıkadılar ki, insanlar kan dökülmesinin durması karşılığında PKK terör örgütüne hangi vaatlerin yapıldığı ve nelerin verileceği, hangi ulusal değerlerimizden vazgeçileceği soruları sorulmuyor artık.

Şimdi bu bölücü cenaze töreni ile ilgili başka noktalara gelelim.
Üç terörist kadının,  cenazeleri 3 ayrı ilde defnedileceği halde neden üçüne de Diyarbakır’da toplu büyük bir tören yapıldı?
Evet, işin bamteli işte burada.
Türk Milleti’nin beynine, kurulacak ”Kürdistan” devletinin başkentinin ”Diyarbakır” olduğu duygu ve düşüncesini ”beyin yıkama” yöntemi ile yerleştirmek. Bu yöntem, bilinçaltının derinliklerine işlenen ‘’sanal propaganda’’dan başkası değil.

Bu yöntemle, tarihte içgüdüsel faktörlerle toplumların bilinçaltına girilmiş topluca teslim olmalar ve topluca din değiştirmeler sağlanmıştır.

Diğer bir konu 3 terörist kadının cenazeleri, PKK bayraklarına pardon paçavralarına sarılarak getirilmiştir.
Cenaze törenleri bu paçavraların görüntüleri altında yapılmıştır.
Bu ayrıntılı işlemde, Türk Milleti’ne bu paçavraların ”Kürtler’in bayrağı” olduğu fikrini bilinçaltına yerleştirme operasyonudur.

Bu ‘‘beyin yıkama” yöntemi aynen sanal reklam gibidir; öyle sinsi operasyonlar yapılır ki asla bunu hissedemezsiniz ve tabir yerindeyse ruhunuz bile duymaz.

Şimdi çok önemli başka bir soru sormak istiyorum.
Bu Diyarbakır merkezli, paçavra görünümlü 3 PKK’lı teröristin cenaze törenleri, en az 10 bin Türk polisinin güvenlik ve koruması altında, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin garantisiyle neden yapıldı?

Nedeni çok basit.
Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK’nın bütün taleplerini kabul ettiğini ve bundan başkada çıkar yol olmadığını Türk Milletine görsel olarak anlatarak bilinçaltına hiçbir geri dönüşü olmayan bir şekilde yerleştirmek için.

Süper güçler, uzun vadeli planlar yaptıkları için yabancı servislerin operasyonları ile Türkiye’de muhalefet daha önce yok edilmiş, gerçek liderlerin önleri kesilerek bugün CHP ve MHP bırakın Tayyip’in bölücü politikasına karşı koymak onun taşeronu durumuna getirilmiştir.

Güçlü muhalefetin olduğu demokratik bir ülkede hiçbir iktidar istediği şekilde ve keyfince icraat yapamaz.

Ülkenin bölünmeye gittiği bu hassas dönemde en büyük engel muhalefetin ‘’küresel güçler’’e ve ABD işbirlikçisi BOP eş başkanı Tayyip’e teslim olmuşluğudur; bu nedenle muhalefet partisi milletvekillerinin ve üst düzey yöneticilerin, üst delegasyonun silkinip kendine dönmesi ve yurtsever Türk Milleti’ni içlerinden çıkaracakları tam bağımsızlıkçı, teslim olmayan bir lider etrafında organize ederek bu büyük felaketin önüne geçmesidir.

Vatan ve Türk Milleti, artık uçurumun 1 mm yakınında bulunmaktadır; lider benim diyenlerin yerel seçimleri, şunu bunu beklemeden derhal harekete geçmesi gerekmektedir.

Eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği devlet başkanı Gorbaçov’un ”kim geç kalırsa hayat onu cezalandırır” sözü apaydınlık bir gerçeğin ifadesidir. 

Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün rehberlik edici sözleri, milletçe kurtuluşumuz için fazlasıyla yeter.
Yeter ki uygulamaya koyalım.  

PKK ve onun eli kanlı katil bölücü başı ile sevişen gafillere sesleniyorum; terör örgütünden medet umuyorsunuz;gaflet,dalalet ve hatta daha çok ta bunun ötesinde ki duygularınızla.
Peki neden son iki günde, birbirinize sevdalandığınız ve seviştiğiniz bu eli kanlı terör örgütü iki polisimizi şehit etti.

Yanıt verin; ey vicdanı zifiri karanlık olanlar.  
Size insan diyemezsek söyleyin, ne diyelim?
Akıl, vicdan ve insanlık dışı icraatlarınızla daha çok ellerinizi birbirine vuracaksınız ama sonunda Türk Milleti’nin cezalandıran cenderesinden kurtulamayacaksınız.

PAVYON KABADAYISI ROLÜNDEKİ MİLLETVEKİLLERİ

Demokrasi ile yönetilen ülkelerin parlamentoları ne kadar kaliteli olursa, o millet daha hızlı kalkınır ve çağa daha hızlı uyum sağlar.

Parlamentoların kalitesi de seçilen parlamenterlerin kalitesine bağlıdır.
Yani başta sarsılmaz sağlam bir karakteri olacak.
Ulusal değerlerine sıkıca bağlı ve parlamenter rejime yürekten inanmış olacak.
Ayrıca parlamenterlerin bilgi düzeyleri çok yüksek ve sürekli okuyan ve dünyayı yakından takip eden insanlar olması gerekiyor.

Diğer çok önemli iki nitelikte, milletin 1 kuruşuna dahi tenezzül etmeyen ve çok çalışkan olmaları gerekleridir.

Biz de öyle mi?
Asla öyle değildir; genel başkanlar tüm milletvekillerinin hepsinin bilgili, çalışkan ve dürüst olmalarını ve yukarıda sıraladığım niteliklere sahip olmalarını istemez.

Nasıl olmasını ister ve neden?
Sadece, eğer iktidar olacağını düşünüyorsa bakanlık yapacak düzeyde ve sayıda birkaç kişiyi saptar; o da tam bilgili olmaması kaydıyla, gerisini ”evet efendimci” ve ”parmak kaldırma makineleri”nden oluşturma yolundadır.

Bu tarzda olanların hiçbiri dürüst değildir, sürekli rant peşindedir, haksız ihale kapma peşindedir.
Çünkü başkasının adına kayıtlı kendi şirketleri vardır, buralara ihale bağlar.
Bunu genellikle iktidara mensup milletvekilleri yapar, zaten ağzı iyi laf yapmayan ve kürsüde konuşamayan milletvekillerinden üst bürokratlar korkmazlar, çekinmezler.
Bu rantçı ve ihaleci milletvekillerinin en büyük özellikleri, fırsat buldukları anda bir daha ki dönem tekrar seçilmek yani listeye konulmak için genel başkanlarının gözüne girmek amacı ile pavyon kabadayılığına soyunmalarıdır.

Bakarsınız ‘’Genel Kurul’’da kürsüde kendi partisi veya genel başkanı aleyhinde konuşma yapan muhalif milletvekiline, pavyon kabadayılığı tavrı ile aniden saldırıp yumruk sallar.
Bu tür saldırılar bilhassa genel başkanları, özellikle de iktidar partisi milletvekillerinin bir kısmı tarafından yapıldığı için başbakan ”Genel Kurul”da olduğu zaman yapılır ve hiçbir vasfı olmayan sadece badigartlık yapacak düzeyde olan böyle zavallı birisi lideri uğrunda fedailiğini ispat etmiş olur.

Bunlar insani seviye bakımından bir sıralamaya tabi tutarsak 5.sınıf mertebesinde olan zavallılardır.

Hele de iktidar partisine kök söktüren bir muhalefet partisi milletvekiline karşı yapılırsa bu seviyesiz saldırılar, o pavyon kabadayılığına soyunan milletvekilinin başbakan nezdinde itibarı çok daha fazla yükselir.

22.dönemde bana karşı bu tür saldırılar ve sözlü sataşmalar çok fazla olmuştur.
Bana bunları yapanların hepsi Tayyip tarafından 3.dönemde dahil olmak üzere milletvekili yapılmışlardır.
Bana sözel saldırı içinde bulunan bakan bile vardı.

Bu pavyon kabadayılığı rolüne bürünen çıkarcı, hortumcu şark kurnazı milletvekilleri başbakan ”Genel Kurul”da olmazsa bile yapıyorlardı.

Çünkü şunu çok iyi biliyorlardı ki başbakan bulunduğu her mekanda bilhassa Başbakanlık’ta sürekli olarak ”Genel Kurul” görüşmelerinin yayınlandığı ”Meclis TV’‘yi izlemektedir.
Bu sataşmada bulunanlar bilhassa en önde otururlar ve en küçük eylem olarak hatibe sürekli laf atarlar.

Bunlar cahil, topluluk önünde konuşmaktan korktukları, çekindikleri ve heyecana kapılıp dizleri titrediği için kürsüye ilk milletvekili seçildikleri zaman ettikleri yemin dışında hiçbir zaman çıkmamışlardır.

Onların iki görevi vardır; birincisi bakanlıklarda ve genel müdürlüklerde ihale ve çıkarlarını peşinde koşmak,ikincisi de hem çıkarlarını ve hortumculuklarını devam ettirmek ve bir dahaki dönem tekrar milletvekili seçilmek, başbakanın gözüne girmek için karşıt parti milletvekiline ya hakaret edip sözlü saldırıda bulunmak ya da pavyon kabadayılığı marifetiyle fiziki saldırıda bulunmaktır.

Bir gün bunun bir örneğini başıma gelen yüzlercesi arasından, TBMM tutanaklarından kopyalayarak, seviyeyi anlamanız bakımından size sunmak istiyorum.

Bu badigart karakterliler ve yine bir kısım fiziksel şiddete başvurmayan ama çıkar ve ihale koşturmaktan da geri kakmayan milletvekilleri sürekli olarak bakanlıkların kapılarını aşındırdıkları gibi ”Genel Kurul” görüşmelerine gelen bakanların yanına ellerinde ”iş takip pusulası” olarak giderler; tayin, terfi,ihale kapma,kredi çıkarma vs ne kadar kişisel çıkar işi varsa orada bağlamaya çalışırlar.

Ben 22.dönemde iktidar partisi milletvekili olarak seçildim, hortumcu seçmenin ayağını yanımdan zorlukla kestim.

Bu tür talepleri karşısında, benim ”akçeli işler’‘le işim yok diyordum.
Altı ay içinde herkes öğrenmişti, artık çok şükür hortumcular yanıma gelemiyorlardı.
TBMM’de bilgi sahibi, kürsüde konuşma cesareti olan milletvekili sayısı çok azdır ve belli simalardır.
Gerisi boştur, çıkar peşindedir ve genel başkanın emir kulu, parmak kaldırma makineleri işlevi görmekteler.
Bu konuda yazılacak elbette ki çok şey var ama olayın küçücük bir kesitini anlattım; ibret olsun diye.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!