TBB Başkanı Feyzioğlu: Demokratikleşme paketinin hazırlanma yöntemi demokratik değil

TBB Başkanı Feyzioğlu: Demokratikleşme paketinin hazırlanma yöntemi demokratik değil
26 Eylül 2013 16:49

Diyarbakır’da stajyer avukatların eğitim programına katılan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, demokratikleşme paketine değinerek, “Yöntemi demokratik olmayan bir paketin içeriğinin, hedefinin nasıl demokrasi olduğunu bilmiyorum” dedi.

 

 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Diyarbakır Barosu’nun düzenlediği staj eğitimi seminerine katılarak, Baro Başkanı Tahir Elçi birlikte ilk dersi verdi. Diyarbakır Adliyesi’nde bulunan Baro Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Meslek Hukukuna giriş’ konulu seminerde Elçi, yurttaşa etkili hukuki yardımı sunan, etkili başvuru yollarını kullanan, kısacası adaletin gerçekleşmesinde etkili avukatları hazırlayan barolar olmaları gerektiğini belirtti. Elçi şöyle konuştu:

 

“Avukatlık mesleği, herhangi bir meslek değildir. Yurttaşın savunma hakkı, adaletin gerçekleşmesinde temel bir unsurdur. Avukatların özgür, bağımsız, etkili olduğu bir toplumda, ancak yargı bağımsızlığı hayata geçer. Avukatların bağımsız ve özgür bir biçimde mesleki faaliyet yürütemediği bir toplumda, hiç bir yurttaşın hak ve özgürlüğü tam olarak garanti altında olamaz. Avukatlık yasasının 1’inci maddesi, avukatların yargının kurucu unsuru olduğunu düzenler. Ama uygulamada yargının kurucu unsuru haline gelemedik.”

 

Daha sonra  konuşma yapan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yargı erkinin yürütmeyi dinlememesi gerektiğini belirterek şöyle dedi:

 

“Biat etmemelidir, boyun eğmemelidir. Demokrasiyi, hukuk devletini içselleştirmiş olan bir yürütme organı veya siyasi iktidar da, kendisine boyun eğmeyen yargıyı şekillendirmeye, boyun eğer hale getirmeye çalışmamalıdır. Hoşlanmayabilir, hazzetmeyebilir, ama yok etmeye çalışmak, biat ettirmeye uğraşmak demokraside olmaz. Bizim mesleğimiz eşit yurttaşlık için vazgeçilmezdir.”

 

‘PAKETİN KENDİSİ DEMOKRATİK YÖNTEMLE HAZIRLANMIYOR’

 

Daha sonra gazetecilerin demokratikleşme paketi ile ilgili sorularını yanıtlayan Feyzioğlu şunları söyledi:

 

“Demokratikleşme paketi güzel bir tanım. Ama paketi tanımlayan demokratikleşme kısmına ilişkin bir sorum olacak. Nasıl bir demokratikleşme paketi ki; hazırlanma yöntemi demokratik değil. Yöntem olarak son derece gizli kapaklı hazırlanan bu paket nasıl bir demokratikleşme sağlayacak ki. Kendisi demokratik bir yöntemle hazırlanmıyor. Yanlış yöntemlerden doğru sonuçlar çıktığını görmüş değilim. Sorunlarımızın açıkyüreklilikle, birlikte yaşama iradesiyle ve eşit yurttaşlık hedefiyle çözülmesi mümkün. Bilmediğim bir konuda daha fazla konuşamıyorum. Ama bilmemenin ayıbının bende olmadığını vurguluyorum.”

 

‘ANAYASA’NIN İLK 3 MADDESİ DEMOKRATİKLEŞMEYE ENGEL DEĞİL’

 

Anayasa’nın değiştirilemez ilk 3 maddesine de değinen Feyzioğlu, Anayasa’nın ilk üç maddesinin eşit yurttaşlığa ve demokratikleşmeye engel olmadığını söyledi. Feyzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Anayasanın diğer maddelerinde sorun varsa konuşacağız. Ama şu anda eşit yurttaşlığa engel olan ki; bugün sadece Kürt yurttaşlar değil, sadece farklı etnik kökenlerden gelenler değil, farklı dinden, farklı mezhepten olanlar da ve siyasi iktidardan farklı düşünenler de, kendisini eşit yurtaş olarak hissetmiyor. 4 fay hattı her an bir kırılmaya yol açacak şekilde, aşırı bir gerginlik içinde. Dini, mezhepsel, etnik ve siyasi düşünce fay hattıdır bunlar. Bu fay hatları üzerine toplumun taşıyabileceğinden çok fazla gerginlik yüklenmiş durumda. Bizim bunları demokratik yollarla boşaltmamız lazım. Anayasa’nın 3 maddesinin değiştirilmesi şeklindeki ısrarın, fay hatlarını daha gereceğini düşünüyorum.”

 

‘ERGENEKON VE BALYOZ’DAKİ HUKUKSUZLUKLARI DA DİLE GETİRMELİYİZ’

 

Artık siyasi dava kepazeliğinden kurtulunması gerektiğini de ifade eden Feyzioğlu, şunları anlattı:

 

“Yargının ne tarafa mensup olacağına dair gazeteler üzerinden dehşetle izlediğimiz sohbetler bitsin. Yüzde yüz Hakim bağımsızlığı ve yüzde yüz Savcı teminatı gelsin. Diyarbakır Adliyesi tarihi davalara evsahipliği yapıyor. Şu tarihi davalar bitsin. Her an olağanüstü halde yaşıyoruz. Bir toplum bu şekilde davalarla gerilmez. KCK davası hukuk tarihimize uygulamalarıyla bir utanç vesikası olarak geçmiştir. KCK davası başladığında, seçilmiş insanları ellerini naylon kelepçelerle bağlayıp, toplama kamplarına götürür gibi tek sıra dizdiler. Ben bunları her yerde konuşuyorum. Bu şehirde halkın ezici çoğunluğunun konuştuğu bir dilde savunma yapılmak istendiğinde, yüzümüzü kızartacak bir cümle tutanağa geçti. ‘Bilinmeyen dilde konuşmaya kalkıldı’ dendi. Bunun açtığı yara, Kürtçe konuşmaya izin verilmemesinden bin kat daha derindir. KCK davasındaki hukuksuzlukları dile getiriyorsam, hep birlikte Ergenekon ve Balyoz davasındaki hukuksuzlukları da yargılanan kişileri düşünmeksizin, dile getirmekle yükümlüyüz. Ergenekon veya Balyoz davası darbeyle mücadele davası olmaktan çıkmış, siyasi iktidara muhalif olanların susturulduğu, baskı altına alındığı bir hal almıştır. KCK davası madalyonun bir yüzüyse, Ergenekon ve Balyoz madalyonun öbür yüzüdür. Birini görüp diğerini görmemek, inandırıcılığımızı zedeler.”

4cad45b456ce27c9e636ad473de2fbff