Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal’a yasaklı olduğu dönemde “Sen beni Milletvekili yap kurtar ben seni!..”

Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal’a yasaklı olduğu dönemde “Sen beni Milletvekili yap kurtar ben seni!..”
26 Ağustos 2013 17:25

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Altan Tan, Kürtlerin kulağına Türkiye’nin gerçekleştireceği 3 seçimden sonra bir genel affın çıkarılacağı ve bu af kapsamında hem Ergenekon hem de PKK’lıların serbest bırakılacağının üstlendiğini belirterek, bunun etik ve siyaseten bir garantisinin olmadığını söyledi.

 

 

BDP’li Tan, Başbakan Erdoğan’ın siyasi yasağı ile ilgili kulislerle konuşulduğunu söylediği bir konuyu da anlatarak, “Tayip Erdoğan’ın, Deniz Baykal’a yasaklı olduğu dönemde ‘sen beni milletvekili yap, kurtar ben seni Cumhurbaşkanı yapayım’ sözü verdiği söyleniyor. Bu çok önemli bir iddia bunu bir çok insan söylüyor, doğrudur yalandır bilmiyoruz söyleniyor. “Baykal’ın vardığı yer ortada, geldiği yer ortada”diye konuştu.

 

“KÜRTLERE, SEN BENİ SEN SENİ KURTARAYIM STRATEJİSİ UYGULANIYOR”

 

Diyarbakır’da bulunan BDP Milletvekili ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Altan Tan, gazetecilerin gündem ile ilgili sorularını yanıtladı. BDP milletvekili Tan, bazı şeyleri açık konuşmadan meramlarını anlatamayacaklarını ifade ederek, “Tayip Erdoğan’ın stratejisi şöyle gözüküyor. Ben önümüzdeki 3 tane seçimi geçireyim ondan sonra Allah kerim. Yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Genel seçimler. Türkiye’nin önündeki 10-20-30 yıllık geleceğini belirleyecek seçimler vardır. Başbakanın yaklaşımı ‘kendimi kurtarayım ondan sonra bakayım’. Şimdi bazı şeyleri açık konuşmaz zorundayız. Bunları artık bazı köşe yazarları da yazıyor, gizli kapaklı şeyler değil. Kürtlerin kulağına şunlar fısıldanıyor.

‘İşte bakın İlker Başbuğ da terörist damgası yedi, müebbet hapis aldı, Abdullah Öcalan da terörist damgası yedi müebbet hapis aldı. Siz bekleyin 3 tane seçim geçsin, bundan sonra bir genel af çıkarırız veya siyasi ortamı bir şekilde düzenleriz Ergenekon da çıkar, Abdullah Öcalan’da çıkar. Kürt siyasi tutukluları da çıkar. Siz bizi kurtarın, Başbakan Erdoğan’ı başkan, Cumhurbaşkanı yapın bizde sizi kurtaralım’. Bunlar çokça yazılıyor, çiziliyor ve çokça da fısıldanıyor kulaklara. Bu siyasi ahlak ve etik açısından çok yanlış. Hak ve özgürlükler veya haklar bir şeyin rehini olarak tutulamaz. Hak, özgürlük, demokrasinin bir saniye bile tutulması insaf olarak insafsızlıktır, hak olarak haksızlıktır, dinin de haramdır, günahtır”dedi. bBDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, söz konusu pazarlık ile ilgili CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal örneğini vererek şöyle konuştu:

 

“YASAĞIN KALKMASINA KARŞILIK BAYKAL’A CUMHURBAŞKANLIĞI SÖZÜ VERİLMİŞ”

 

“Peki bunun ne garantisi vardır. Erdoğan’ı Başkan yaptınız peki bunun siyaseten bir garantisi var mı? Bugün siyasi kulislerde yalan doğru bir sürü şey söyleniyor. Tayip Erdoğan’ın Deniz Baykal’a yasaklı olduğu dönemde, ‘sen beni milletvekili yap, kurtar ben seni Cumhurbaşkanı yapayım’ sözü verdiği söyleniyor. Bu çok önemli bir iddia bunu bir çok insan söylüyor, doğrudur yalandır bilmiyoruz söyleniyor, Baykal’ın vardığı yer ortada, geldiği yer ortada. Bu konuda doğru ve yalanlığı ile ilgili açıklama yapacak kişi de sayın Baykal dır. Dolayısıyla ‘sen beni kurtar, ben seni kurtarayım’ pazarlığı ahlaken de doğru değildir, siyaseten de hiçbir garantisi yoktur. Onun için bu işin en kestirme yolu, hak, hukuk, demokrasi neyse bunları bir an evvel yerine getirmek, herkesin hakkını hukukunu ona teslim etmektir.”

 

“ÇÖZÜM SÜRECİ ŞU AN TENEFFÜSTE DİYEBİLİRİZ”

Çözüm sürecinin belirlendiği şekliyle gitmediğini, ama çözüm sürecinin başlamış olması ve müzakerelerin oluyor olması nın başlı başına çok önemli bir mevzu olduğunu söyleyen BDP Diyarbakır Milletvekili Tan, “Ancak, başlayan müzakereler nasıl gidiyor, istenilen düzeyde gidiyor mu, netice verme noktasında ümitli misiniz derseniz maalesef istenilen düzeyde gitmiyor. Hatta şu an itibariyle durdu denilebilir. Siyaseten çok ümit kırıcı konuşmamak içinde buna şuan teneffüste de diyebiliriz”dedi. Çözüm süreci başlarken PKK’nın hak arama mücadelesini silah ile yapmayacağını hatta basit ifadelerle silahları Türkiye içinde bırakacağını, Hükümettin de önce hak arama mücadelesinin önünü açacağını ve demokratikleşme yaparak sonra da hakları tanıması konusunda garanti verdiğini belirten BDP’li Tan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“İMRALI’DA MÜZAKERELER VAR, bdp İLE HİÇ BİR MÜZAKERE VE DİYALOG YOK”

“Şu an itibariyle PKK silahları bıraktı. 8 ay bitti, 9 aya giriyoruz, Türkiye’de Allah’a şükür silahlar sustu. Bunu Öcalan 21 Mart Nevroz günü başlatarak, bunun stratejik olduğunu ve silahların artık sustuğunu ve hak arama mücadelesinin demokratik, siyaset ve fikirle olacağını söylemişti. Bunu kalıcı stratejik bir yol haritası olarak sunmuştu. Şimdi, hükümet 8 aydır bekliyor, ‘yarın, öbür gün, önümüzdeki hafta paket hazırlandı, hazırlanıyor, Başbakana sunuldu, Başbakan açıklayacak’ denilerek sürekli öteleniyor. En sonda biliyorsunuz Meclis tatile gireceği 1 Temmuz itibariyle feryat ettik. Tatil olmasın dedik. Acilen anayasa ile ilgili ne varsa getirin bunları geçirelim dedik. Yine alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete misali veya amiyane tabir ile Alem ettiler kulem ettiler Ekim’e ötelediler. Ekim’de ne olacak, paket ile ilgili somut bilgi olarak hiçbir şey bilmiyoruz. Çünkü, bir müzakere yok, İmralı’da müzakereler devam ederken siyasette bir müzakere yok. AKP ile BDP arasında bir müzakere bir diyalog yok. Olmayınca sadece ortada dedikudular var. Şunlar olacak bunlar olmayacak. Sedece Başbakan Kürtçe ana dilde eğitim olmayacak ve seçim barajı düşmeyecek dedi. Nelerin olacağı ile ilgili somlut bir cümle yok. Daha önce Hükümet diyordu ki, kendi ifadeleri ile tırnak içinde söylüyorum, ‘Terörle mücadele, siyaset ile müzakere’ bir defa siyaset ile şu anda bir müzakere yok. BDP ile hiçbir şekilde doğru düzgün resmi diyebileceğimiz bir ilişki yok. Kuliste çay içmek müzakere değil, bağlayıcılık yanı yok. Başbakanın şöyle bir üslubu var. ‘Beşir beyle görüşün, Sadullah beyle görüşün’. Hatta şöyle bir ifadesi var. ‘Beşir beyle Sadullah ile görüşün’. Bizde diyoruz ki; bu meselenin Sadullah, Hamdullah, Seyfullah meselesi değil, bu mesele devletin hükümetin resmi duruşu ile alakalı. Doğru düzgün bir müzakere olacak, konuşulacak ve mesafe alınacak. Bir yandan siyasetin önünü açacağım diyor, bir yandan diyaloglar basın üzerinden Murat Karayılan, Cemil Bayık ile karşılıklı atışlarla götürüyor. Silahlar susacak, sende demokratikleşme adımları atacaksın. Bunun bu kadar getirilecek götürülecek yanı yok. Bu sadece borcunu ödemek istemeyen borçlunun çamura yatmasıdır. Başbakan siyaseten çamura yatmıştır.”

 

“KONGRENİN GELECEĞİ, TÜRKİYE’NİN TAKINDIĞI, ABD VE İNGİLTERE’NİN TAKINACAĞI TAVRA BAĞLI”

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Kürt Ulusal Kongresinin mutlaka yapılması gerektiğini, Kürtlerin öncelikle bir araya gelerek dertlerini konuşması gerektiğirni ve sonra da derman araması gerekteğini ifade ederek, “Bu iş bu kadar basit olsaydı hadi Kürtler oturup konuşsunlar diyeceğiz. Ama, bugün dengelere baktığımız vakit, bugün Irak’ta fiili olarak etkili olan ABD ve İngiltere, sayın Barzani, Talabani’nin partisi , diğer partiler, PKK ve Türkiye Cumhuriyeti var. Burada bir konsensüs çıkmadığı müddetçe Kürt Ulusal Kongresinin tarihi uzuyor. En son Başbakan olumsuz tavır sergiledi ve tehdit anlamına gelecek cümlelerle Barzani’ye bu işten hoşnut olmadığını söyledi. Kongrenin geleceğini bizde yüzde yüz bilmiyoruz. PKK ve Mesut Barzani’nin partisi arasındaki sorunların da çözülmesi lazımdır. Bence onlardan da ziyade Ulusal Kongrenin geleceğini, Türkiye’nin takındığı tavır ve ABD ve İngiltere’nin takınacağı tavırlar olacaktır“diye konuştu.

 

“KÜRTLERİN EN BÜYÜK TEHLİKESİ PYD VE BARZANİ ÇATIŞMASIDIR”

BDP’li Tan, Türkiye’nin başta Suriye Kürtlerinin statü sahibi olmasını istemediğini, Kürtlerin orada oluşturmaya çalıştıdığı düzeni bozmak istediğini ileri sürerek, “Kürtler, El Nusra ve El Kaideye cephe açmamış ki. Türkiye emrindeki grupları oraya saldırtması statü elde etmemelerine yönelikti. Baktı çözüm olmadı, bir yandan Salih Müslim’i Türkiye’ye çağırdı. Doğru bir yaklaşımdı. Mecbur kalarak yapmış olsa bile doğru bir yaklaşımdır. Kürtler için de Suriye’de en büyük tehlike Kürtler arası çatışmadır.Kürtlerin yeni Suriye ve Türkiye ile çatışması veya anlaşmamasını hiç arzu etmiyoruz ama bu tehlike değil, asıl tehlike Kürtlerin kendi arasındaki çatışmadır. Erken iktidar mücadelesine PYD veya Barzani güçleri girerse bu çok büyük bir tehdittir. Kürtler birlikteliklerini sağlarsa Türkiye ve Dünya da er geç tanımak zorundadır. Kürtlerin oradaki en büyük tehlikesi, YPD ve Barzani çatışmasıdır. Bunu asla istemiyoruz”diye konuştu.