Tayyip-Büyükanıt ikilisi demokrasimizi iğdiş etti

Tayyip-Büyükanıt ikilisi demokrasimizi iğdiş etti
10 Aralık 2012 11:00

27 Nisan 2007 e-bildirisi, Cumhuriyet tarihimiz içerisinde demokrasimizi çökerten en rezil ve olumsuz etkileri Devletimizin modern ve Atatürkçü yüzünü karanlığa dönüştürecek kadar etkileri diğer darbe ve muhtıralarla kıyaslanmayacak kadar büyük ve soysuzdur.

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Bu soysuz e-muhtırayı hazırlayan o tarihteki Genelkurmay Başkanı olan Org. Yaşar Büyükanıt 17 Kasım 2012’de TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede ”Herşeyden önce en son söyleyeceğim şeyi başta söyleyerek başlamak istiyorum, 27 Nisan Bildirisi asla ve kata bir muhtıra değildir” diyor.
 

Hemen bir tespiti ortaya koyalım ki, ifadesine başvurulan veya ifadesi alınan tüm suçlular başta neden ve niçinlerini ortaya koymadan, delilleri öncelikle kullanmadan inandırmak istedikleri sonucu ortaya koyarlar.
 
Neden?
 
Çünkü hem büyük korkuları ve bu korkunun sonuçlarından biran önce kurtulma aceleleri vardır.
 
Suçluların bu yöntemini görevleri gereği ifade alan polis yetkilileri çok iyi bilir.
 
Ben o tarihte Meclis’teyim, Anavatan Partisi milletvekiliyim.
 
Ve cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla Anavatan Partisi Meclis’te kilit parti durumunda.
 
Tüm gözler bizde.
 
Üstelik ANAVATAN – DYP birleşmesi gündemde o günler.


 
Ve yapılan kamuoyu yoklamasıyla şu tespit yapılmış ki, bu birleşme yapıldığı taktirde daha ilk planda % 18 oy alınıyor.
 
Bu oranın, seçim sathına girildiğinde en az % 25 olacağını hesap ediyoruz.
 
Siyasetten biraz anlayan her insanın, bunun böyle olacağını kestirmesi hiçte zor değildir.
 
Ama gel gör ki, kazın ayağı hiç te öyle değildir.
 
AKP’yi iktidara getiren ”emperyalist küresel güçler” siyaset mühendisliği yapacaklardır.
 
Çünkü ANAVATAN – DYP birleşmesi sonucu oluşturulan siyasal yapı ”ABD taşeronu” AKP’ yi tamamen çökertiyor ve ilk seçimlerde iktidardan uzaklaştırıyor.
 
Bunu önlemek için ne gerekir?
 
İki unsurun yerine getirilmesi gerekir.
 
Bunlardan birisi ANAVATAN – DYP birleşmesini önlemek, diğeri müslüman Türk halkını öfkelendirip bilevlendirerek AKP’ ye yönlendirmesini sağlayacak askeri bir muhtıra yayınlatmak.


 
Önce 27 Nisan  e-muhtırası’ nı ele alalım.
 
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Büyükanıt bunun bir muhtıra olmadığını söylüyor.
 
Büyükanıt kocaman bir şark kurnazlığı yapıyor ve insan zekasıyla alay ediyor.
 
Hemde öyle bir şark kurnazlığı ki bir metafor yapacak olursak, necasete şeker diyecek kadar olayı saptırarak insan zekasıyla alay ediyor.
 
Şimdi o, e-muhtıra’nın 27 Nisan 2007 gece yarısına az bir zaman kala Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde, adaylık süreci ile 23 Nisan öncesi yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı ve din bezirganlığı olarak nitelendirdikleri olayların vahim derecede olduğu ve bunun rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği yer almış, bununla birlikte TSK’ nın yasalar ile kendine düşen görev ve yetkileri kullanmaktan çekinmeyecekleri de dile getirilmiştir.
 
Ben böyle bir zekaya hayran kaldım doğrusu.
 
Birisinin ırzına tasallut olacaksın, sonra da sorguya çekildiğinde bu asla ırza yönelik bir eylem değildi diyeceksin.
 
Bu bayatlamış hatta çürümüş numaraları ilkçağ insanları bile yutmaz.
 
Yapılan neydi aslında?
 
Genel seçim yaklaşmıştı artık; AKP’ nin önünü kesecek ANAVATAN – DYP birleşmesi önlenmeli ve kötü yönetimi neticesi oyları iyice azalan ”Küresel Güçler” in işbirlikçisi bu iktidarın önü açılmalıydı.


 
Bunun yolu Genel Kurmay Başkanı’ na bir muhtıra yayınlatmak olmalıydı.
 
Bu nasıl sağlanırdı?
 
Tabbi ki önüne konulacak aleyhinde ki dosya, belge ve kasetlerle.
 
Bu dosya, belge ve deliller ABD’nin elindeydi ve kullanmak üzere Erdoğan’a verildi.
 
Şimdi gelelim işin bamteline.


 
Hani yazılıp çizildi ya hep, Tayyip Erdoğan Dolmabahçe görüşmesinde, Büyükanıt’ın önüne aleyhinde ki dosyaları koydu ve onu susturdu.
 
Külliyen bu doğru değil.
 
Bu dosya ve deliller e-muhtıra’dan önce önüne konuldu ve kendisi bu muhtırayı vermeye mecbur edildi. Benim kanaatim bu.
 
Nedenine gelince, o günler için neler söylüyor ve bu sözleriyle kapana düşer gibi yakalanıyor.
 
Diyor ki Büyükanıt: ”Bu bildirinin hazırlanmasında kendi yetkimi kullandım. Bu bildirinin yayınlanacağından kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanına bilgi vermedim, o zaman işin şekli değişirdi”.
 
Görüyor musunuz kendi ağzıyla adamcağız nasıl yakalanıyor ve burada doğruyu söylüyor. “İşin şekli değişirdi” diyor’.
 
Bu cümleyi nasıl okuruz?
 
Yani diğer komutanlar, AKP’nin oylarını artıracağı için bu zehir zemberek muhtıraya engel olurlardı.
 
Adam kendini kurtarmak için işi oldu bittiye getiriyor.
 
Adam kendi kişisel hatalarını gizlemek için koskoca bir milletin yaşamını tehlikeye atıyor.
 
Bakın bu adam, başka bir demeci ile de yakayı ele veriyor.
 
15 Haziran 2009′ da Fikret Bila’ ya diyor ki ”Dolmabahçe görüşmesi devlet işidir”.
 
Bu ”Devlet işi” tabiri, bir devletin normal ve yasal yollarla çözülemeyecek bir işi yasa dışı çözme anlamına gelir.
 
İşte buradan da anlıyoruz ki AKP’yi güçlendirecek ve önündeki engelleri kaldıracak bir ‘‘siyaset mühendisliği” yapılmış ve Büyükanıt bu işte ”başrol oyuncusu” olmuş şantajla.
 
Birde utanmadan ve yüzü kızarmadan Komisyon’da verdiği ifade de diyor ki ”Emekli bir asker olduğum için bazı düşüncelerimi kamuoyuna yansıtmakta biraz cimri davranırım”.
 

Vah vah devlet sırlarıyla dolu ne büyük ve mübarek adamsın.
 
Ya şu sözü: ”Başbakan’a sorun, bunun bir muhtıra olmadığını o da söyleyecektir”.

 
Güldürme milleti Büyükanıt Efendi; bozacının şahidi olarak şıracıyı gösterme.
 
Birde Komisyon’da diyor ki: ”27 Nisan bildirisi AK Parti’ nin oylarını artırmadı”
 
Bütün suçluların psikolojisi ”vallahi billahi ben yapmadım” sözüdür öncelikle.
 
Bu jipi bana Devlet değil Milli Savunma Bakanlığı aldı diyen Büyükanıt’ın ya sağlığı yerinde değil ya da bu milleti enayi görüyor. Başka ne diyeyim?
 
Şimdi gelelim meselenin özüne.
 
Büyükanıt’ a gerçek anlamda dosyalar önüne konularak hazırlattırılan e- muhtıra bir ”Bizans Oyunu”n dan ibaretti, sadece AKP’nin oylarını artırmak ve onun önünde tek engel görünen ANAVATAN-DYP birleşmesini önlemekti.
 

Allah ve tarih Büyükanıt’ı affetmeyecektir.
 
Bugün Atatürk’ ün cumhuriyetini dönüştüren ve ve aydınlarımızla Türk Ordusu’ nun komuta kademesini içeri tıktıran ”küresel güçlerin taşeronu”  AKP hükümeti Büyükanıt’ın sayelerinde dimdik ayaktadır.
 
Bugünler gelip geçici, milletlerin yaşamında bir an bile değil; şuna inanıyoruz ki Büyükanıt ve mizansen ortakları bir iktidar değişikliğinde adil Türk mahkemelerinde mutlaka yargılanacaklardır.
 
Şimdi  iki şark kurnazı  milleti enayi yerine koyarak Dolmabahçe sırlarından bahsediyorlar; Tayyip diyor ki ‘’Bu sır benimle mezara gider, Büyükanıt açıklarsa bende açıklarım‘’.


 
Bunların hepsi  numara, Dolmabahçe görüşmesini Türk Milletini uyutmak için tertip ettiler.
 
Yoksa yukarıda ki satırlarda da izah ettiğim gibi aralarında ki sırlar, e–muhtıra öncesine dayanır.
 
Dolmabahçe görüşmesi ‘’seyyar esnaf tezgahı‘’ numarası.
 
ANAVATAN-DYP birleşmesi o günün siyasal kargaşası ve Büyükanıt’ın darbe tehditi nedeniyle gerçekleşmemiştir.
 
Birleşme için her iki parti genel başkanları protokolu imzalamış ama daha sonraki olumsuz gelişmeler ve ‘küresel güçler” in dizaynı ile bu gerçekleşmemiştir.
 
O dönemin tanığı ve bir Anavatan Partisi milletvekili olarak bu konudaki bilgilerimi ve düşüncelerimi açıklıkla yazacağımdan emin olabilirsiniz.
 
Ama genel birşey söylemek istiyorum ki herhangi bir siyasal örgütün sözde bir lideri olursa, çıkarları herşeyin üstünde gelirse, ”küresel güçler’‘ ve onların ”yerli taşeronları” her zaman bunları ”havuç ve sopa yöntemi” ile istedikleri gibi kullanırlar.
 
Yukarıda ki ifademden kimse üstüne bir şey alınmasın sadece genel bir bilgi verdim.
 
O günlerde Anavatan Partisi’ nin 20, DYP’ nin 3 milletvekili Meclis Genel Kurulu’ nda AKP’ ye karşı verdikleri soylu mücadeleye rağmen ”küresel güçler”in ”havuç-sopa yöntemi’‘ne maruz kalan çıkarcı,korkak ve şeref kavramıyla tanışmamış kişiler tarafından o gün için harcanmışlardır.
 
TBMM tutanakları AKP zulmüne karşı yüzlerce mücadele kaydı konuşmalarımızla doludur.
 
Söylenmedik bir söz bile bırakmadık.
 
Tarih, 2007′ de Anavatan Partisi’ ni, kendi çıkarları için seçime sokmayan zihniyeti lanetle anacaktır.


 
Ülkenin çıkarları Anavatan Partisi’ nin seçime girmesini gerektiriyordu, 20 yurtsever milletvekili bu nedenle partiye katılmıştı, Mehmet Ağar’ a ve mizansen arkadaşına yem olmak için değil.
 
Ama Ağar ve mizansen arkadaşı o günler rol gereği kamuoyu karşısında rol gereği horoz dövüşü yapıp rahat nimetlerinin başına geçtiler.
 
Her mücrim zamanı gelir ”yargı” önünde hesabını verir; hele ilahi adalet içinde mutlak bir şekilde hesabını verir.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!