Tanrının AKP’ye bir lütfu: CHP (son yazı)

Tanrının AKP’ye bir lütfu: CHP (son yazı)
10 Aralık 2014 09:26

Proaktif strateji geliştirmek.

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 

Umudun bu toprakları henüz terk etmediği son dönemeçlerdeyiz.

 

İşte bu dönemeçlerde artık günü kurtarma odaklı siyaset anlayışlarından sıyrılma ve proaktif stratejiler geliştirme zamanıdır.

 

Çünkü sürekli olarak referans verilen 2023 Türkiye’sinin akıbetini belirleyecek olan 2015 seçimlerine artık çok az bir zaman kalmıştır.

 

CHP’nin artık rakibinin attığı her adımın anlamını çözmesi ve arka planında nelerin yer aldığını bilmesinin gerektiği zamanlardayız.

 

Örneğin; HDP’nin 2015 seçimlerine parti olarak gireceğini açıklamasının hemen ertesinde, Anayasa Mahkemesinin %10’luk seçim barajına yönelik bireysel başvuruyu inceleyeceğini açıklaması, CHP’nin üzerinde durmaya değer en önemli politik çabalarından biri olmalıdır.

 

HDP’nin seçimlere parti olarak katılması kararının Öcalan tarafından istendiği açıklandı.

 

Sayın Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarındaki başarısına atfen, “2015 seçimlerine 550 tane Selahattin Demirtaş’la gireceğiz” açıklamasıyla ilan etti Öcalan’ın bu kararını.

 

Hakikaten de %9.8 ile Kürt siyasi hareketinin ulaşabildiği en yüksek zirve olmuştu Cumhurbaşkanlığı seçimleri.

 

Fakat o seçimlerde sadece 3 aday yarışmıştı ve Sayın Demirtaş Karadeniz Bölgesi’nde bile neredeyse her sandıktan oy çıkarabilmişti.

 

Peki ama 3 adayın yarıştığı bir seçimde % 9.8 oy alabilmişken, en az 27 partinin yarışacağı bir seçimde %10 barajını aşabileceğine nasıl inanıyor?

 

Üstelik 6-7 Ekim Kobane olayları zor kazanılmış bazı Türk oyların hızlıca kaçmasına sebep olmuşken.

 

Diğer Kürt siyasetçilerinin Sayın Demirtaş çekiciliğinde olmadıklarını da ilave edelim.

 

Yani bu durumda HDP’nin barajı aşabilmesi aslında sanıldığından bile daha zor.

 

O halde Öcalan nasıl oluyor da baraja takılma ve Kürt siyasetinin Mecliste temsil edilmeme olasılığını göze alabiliyor?

 

Yoksa Kürt siyasi hareketi gemileri yakmaya mı karar verdi?

 

Barajı aşıp Meclise girerse iktidar olma şansına bile sahip olabilir.

 

Öte yandan Meclise giremezse –ki yüksek ihtimaldir- şimdiye dek elde edilmiş bütün kazançların kayba dönüşmesi ihtimali belirecek.

 

O zaman “b” planına geçerek fiili özerklik mi ilan edecek?

 

Yoksa bu kararın arka planında aslında başka şeyler mi var?

 

Mesela Öcalan’la iktidar arasında HDP’nin baraja takılarak Meclis dışında kalması konusunda zımni bir ittifak yapılmış olabilir mi?

 

Daha açık bir ifadeyle başkanlık sistemine örtülü destek.

 

Öcalan’ın daha konforlu bir hükümlülük hayatı ve hatta bir süre sonra kısmi bir afla salıverilmesi karşılığında bir ittifak yapmak istemesi mümkündür.

 

İlave olarak; anadilde eğitim, Kürtçenin 2.resmi dil olması ve bölgesel yönetim taleplerinin bir veya bir kaçının -ama kısmen- gerçekleştirilmesi de bu ittifak kapsamına dahil edilebilir.

 

Ya da kimbilir belki de aslolan Kürtlerden ziyade Öcalan’ın kendi kişisel talepleri ve geleceğidir.

 

Peki neyin karşılığında?

 

Öncelikle AKP’nin %50 ile yakalamış olduğu zirveden inişe başladığı muhakkaktır.

 

1923 hedeflerine ulaşabilmesi için -ki bu Yeni Türkiye’nin anayasal başkanlık kurumuyla yönetilmesi modelidir- anayasayı değiştirmesi gerekecektir.

 

Çünkü bu anayasayla, istenilen siyasal hedeflere ulaşmanın imkânsızlığının yanı sıra, bugünlerin, hepsi yasal belgelerde mevcut bulunan, yolsuzluk ve yasadışı uygulamalarının hesaplarının sorulması kaçınılmaz olacaktır.

 

Bugünün galipleri yarının mağlupları durumuna düştüklerinde sorulması muhtemel hesap kabarık olacaktır.

 

O halde AKP’nin anayasayı mutlaka değiştirmeye ihtiyacı vardır.

 

Bunu tek başına yapamayacağı gibi, CHP ve MHP buna engel olmak için her türlü çabayı da göstereceklerdir.

 

Bu durumda AKP’ye destek olabilecek tek güç Kürtlerdir.

 

Kürtlerin açıktan desteği Milliyetçi oyları kaçıracağından, yöntem ancak gizli bir ittifakla hayata geçirilebilir.

 

HDP’nin seçime parti olarak girmesi ve baraja takılması AKP’ye referanduma bile gerek kalmadan anayasayı değiştirmeye yeter çoğunluk sağlayabilecektir.

 

Bu sonuç için Öcalan’a değil ev hapsi, özgürlük bile verilebilir ve Öcalan’ın Kürt hareketini ve hatta Kürt hareketinin en karizmatik kişiliğini -Selahattin Demirtaş’ı- feda etmeyeceğinin bile hiç bir garantisi yoktur.

 

Öyle görülüyor ki; siyaset şu anda bir satranç tahtası üzerindedir ve rakipler karşı hamleleri savuşturarak yeni pozisyonlar belirliyorlar.

 

Anayasa Mahkemesinin %10 seçim barajı ile ilgili bireysel başvuruyu inceleyeceğine yönelik açıklamasının, HDP’nin seçime parti olarak gireceğini açıklamasının hemen sonrasına denk gelmesindeki manidarlığı, tesadüfi olarak yorumlamak bu durumda pek gerçekçi olmasa gerek.

 

Hatta Anayasa Mahkemesinin bu başvuruyu inceleme konusundaki kararının bir üst akılla gündeme getirilmiş olduğu şeklindeki kimi düşüncelerin bu minvalde okunmasında da yarar var.

 

Sadece basit gibi görünen bu gelişmeler bile, CHP’nin 2015 seçimlerini salt bir genel seçimden ibaret görmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

 

Zira Türkiye 2015 yılında, erken 2023 finalini yapacaktır.

 

Çağların IŞIK
Twitter @caglarinisik

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?