Suriyelileri tepemize çıkardılar, şimdi de…

Suriyelileri tepemize çıkardılar, şimdi de…
13 Ocak 2019 19:05

AKP hükümetinin ortaya koyduğu gündemlerle değil, genellikle Türkiye’nin gerçekleri ve ağır sorunlarla ilgili olarak makalelerimi yazarım ancak geçen hafta sonu bir yazarımızın makalesini okurken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sı ilin valilerine gönderdiği seçim genelgesinde ‘’Povakatif davranışlarla Suriyeli vatandaşların ve farklı etnik ve kültürel kimlikler üzerinden asayiş olaylarının(hırsızlık, taciz gibi) toplumsal olaylara dönüşmemesi için gerekli tedbirler planlanacak ve bu tür olaylara fırsat verilmeyecek.’’ Şeklinde bir ibare gördüm, daha sonra da genelgenin tamamını internetten bularak okudum, tam olarak ne demek istediklerini anlamak için.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Vardığım sonuç itibariyle sadece oy kullanan Suriyelilerin rahatsız olmaması için Suriyelileri eleştirmek yasağı getirilmek isteniyor doğru bir öngörü olabilir ama iş bunun daha ötesinde.

 

2011’den itibaren Türkiye’ye akın akın gelen Suriyeliler artık öyle bir duruma geldiler ki, RTE’nin kendilerini Türkler’inde çok üstünde tutan bir konuma getirerek şımarttığını, bedava bir yaşam sürdüklerinin, devlet yetkililerinin, yargının aşırı korkuları yüzünden bu milyonlarca sürüye bir şey yapmadıklarının çok bilinçli olarak ayırdına vardılar geçen yıllar içinde.

 

Mesken, gıda, taşınma, elektrik su ve bilumum tüm gereksinimleri parasız karşılanan, okuyan çocuklarına Türk çocuklarından daha fazla burs verilen ve sınavsız olarak üniversiteye giden, dükkan açtıkları zaman tüm masraflardan ve her türlü vergiden muaf tutulan bu Suriyeli Arap sürüsünün artık çok şımardığını, son senelerde dehşet verici kriminal olaylara karıştıklarını, cinsel taciz ve tecavüz, hırsızlık, esnafa canavar sürüsü halinde baskın yaptığını, zaman zaman Türkleri çok vahşi şekilde katlettiklerini ve yaraladıklarını, sokak ve caddeleri sık sık savaş alanına çevirdiklerini, terör örgütü ÖSO’nun paçavra sözde bayrağı ile başta İstanbul olmak üzere çok yerde azgın gösteriler yaptıklarını artık Türk ulusunun her bireyi çok iyi bilmekte ve bu nedenle zaman zaman Türklerle Suriyeli Araplar arasında gerek bireysel gerekse toplu olarak sokak kavgaları olmaktadır.

 

İşte AKP hükümeti ve onun lideri Türk ulusunun bu rahatsızlığının son derece ayırdındadır.

 

Bu nedenle konunun yazar çizer, gazeteciler ve aydınlar tarafından dillendirilerek daha fazla gündem yapılarak inişe geçen oylarının önüne set çekmek istiyorlar.

 

Halbuki öncelikle Suriyeli Arap sürülerinin ülkemizden derhal çıkarılması ve hiç olmazsa şimdilik suça bulaşanlara ödün verilmemesi gerekmektedir.

 

Şunu unutmayalım ki, RTE ve AKP siyasal arenadan 5 milyon sığınmacı Arap sürüsü yüzünden silinecektir ama onlar bunun ayırdında değillerdir.

 

İşi provokatif nedenlere bağlayıp ülkenin aydınlarını susturmak istiyorlar.

 

Elbette provokasyona ülkesini ve milletini seven her aydın şiddetle karşıdır ama gerçekleri halka anlatmak gerekiyor ve bu da asla bu çirkin sözcükle ifade edilemez.

 

Yasaklarla ve zorla bir ulusa hiçbir şeyi kabul ettiremezsiniz.

 

Yasaklar istinap haddini doldurduktan sonra toplumsal patlamalara neden olur.

 

Anadolu toprağı dışında yaşayan Araplar bu ülkenin mayası ve hamuru ile yoğrulmadıkları için asla bize uyum sağlayamazlar.

 

Bunun nedenini açıklamak istiyorum.

 

Arapların İslam öncesi cahiliye dönem dedikleri dönem ile İslam sonrası dönemde de değişmemiş olarak toplumsal yaşamlarını ortaya kısaca koymamız gerekmektedir.

 

Toplumsal yaşamlarına göre Araplar ikiye ayrılıyordu ve bugünde böyledir.

 

Bunlar çöllerin iç kısımlarında yaşayan ‘’bedevi Araplar’’ ve şehirlerde yaşayan ‘’hadari Araplar’’ olarak adlandırılıyor.

 

Bu iki Arap topluluklarının ortak özellikleri mutlak surette geniş bir kabileye(aşiret) mensup olmalarıdır.

 

Ve, her Arap birey mutlak surette kabilenin istek ve çıkarları doğrultusunda hareket etmeleridir.

 

Eğer kabilenin çıkar ve politikaları dışında icraatta bulunursa bir Arap birey, ona en büyük ceza olarak kabilenin mensubiyetinden uzaklaştırılması ve kullandıkları toplu güç dahil hiçbir şeyinden yararlanamamasıdır.

 

Arabistan’da yaşam koşulları zor olduğu ve kısıtlı üretim nedeniyle kabileler birbirleri ile sürekli savaşır ve ani baskınlar yaparak mallarını, karılarını kızlarını, iş görecek erkeklerini talan ederlerdi.

 

Bu toplumsal davranış İslam geldikten sonra dine sokulmuş, öyle ki ayet ve hadislerin konusu olarak  Gasp edilen mallara ‘’ganimet’’, kaçırılan kadın ve kızlara ‘’cariye’’, kaçırılan erkeklere ise ‘’köle’’ deniyordu ki bu adlandırmalar aynen cahiliye döneminde de kullanılıyordu.

 

Kaç asırda bu fikir oluşmuştur bilmem ama sürekli birbirlerine baskın yapıp talan yapan Arap kabileler rahat bir nefes alabilmek için ‘’haram aylar’’ dedikleri bir kavram uydurmuşlar ki bunlar ‘’Recep, Zülkade, Zilhicce, Muharrem’’ aylarıdır.

 

İslam’a da aynen aktarılan ve yasak, kutsal aylar olarak nitelenen bu aylarda Arap kabileler birbirlerine saldırmaz, bilhassa ticaret yapmak ve Hacca güvenlik içinde gitmek için serbestçe dolaşırlardı.

 

Ama ‘’haram aylar’’ çıktıktan sonra kabileler arası savaş, talan son sürat yapılırdı.

 

Kuran ayetlerine geçen bu olguda ‘’…haram aylar bittikten sonra o kafirleri bulduğunuz yerde öldürün…’’ gerçeği ortadadır.

 

Yiyip içme, dışkılama, düzüşme, başka kabilelerden mal talan etmek, karılarını kızlarını kaçırma dışında bir zevkleri olmamıştır tarihin seyri içinde ve hep kabile kültüne bağlı olarak hep toplu hareket etmişlerdir.

 

Kabile anlayışı tıpkı bir sürü anlayışıdır, akılları ile değil içgüdüleri ile hareket ederler.

 

Daha sonra Arapların yayıldığı her coğrafyaya kabilecilik anlayışı aynen gitmiştir çünkü İslam’da bu Arap geleneğini aynen devam ettirmiştir.

 

Dünyanın neresinde olursa olsun Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyet te doğup demokrasi terbiyesi almayan ve seküler eğitimden geçmemişlerse Araplar sığındıkları ülkelerde bile sürü içgüdüsü ile hareket ederler.

 

Arapların toplumsal yaşamının bir yönünü çok kısa olarak bu nedenle anlattım ve bunu Türkiye’ye uyarlamak istiyorum.

 

Basından sık sık okuyoruz Arapların çıkardıkları kriminal olayları.

 

Yukarıda açıkladığım gibi bu olayları hep sürü içgüdüsü halinde yapıyorlar ve Türklere toplu halde saldırıyorlar.

 

Tek bir prototip örnek vermek istiyorum, geçenlerde bir eczaneye toplu baskın yaptılar ve personele fena halde dayak attılar ki nedeni bulunmayan bir ilacın yerine eşdeğer bir ilaç vermesidir.

 

Esnafa toplu baskınlar, Türk gençlerini toplu halde katletme ve yaralamalar, hırsızlıkları, Türk kadın ve kızlarına taciz vakaları yukarıda anlattığım Arap toplumsal yaşamının yansımalarıdır.

 

Araplar çöl ve iklim koşulları nedeniyle bedava yaşamaya alışmışlar, en büyük zevkleri olarak da kabilecilik toplumsal yaşamları nedeniyle sürekli düzüşmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir ki Suriyeli sığınmacıların bugüne kadar ülkemizde 500 bin çocuk doğurmalarının nedeni budur.

 

İki hususu daha burada aktarmak istiyorum.

 

Türkler Müslüman olduktan sonra yani bin yıldır Araplara hizmet etmiş ve canlarını feda etmişlerdir.

 

Sadece Atatürk ve onun ilkelerini benimseyen hükümetler buna ara vermiş ama RTE ile bugün gördüğümüz gibi bu fedailik ve kölelik tekrar yaşama geçirilmiştir.

 

Bu nedenle kültürel ve biyolojik genlere dayalı olarak Araplar ‘’Türkler bizi beslemeye, bakmaya ve korumaya’’ mecburdur anlayışı egemendir.

 

Aslında Türkleri Müslüman olarak görmediklerini teolojik olarak çok iyi biliyoruz zira Kuran’da geçen ve adına ‘’Yecüc Mecüc’’ dedikleri bir tuhaf canlı türünün Türkler olduğuna dair hadisler olduğunu İslam’ın kendi kaynaklarından biliyoruz ve bu kavim saldırılması gereken bir hedef olarak gösterildiği için Emeviler döneminden başlamak üzere çok kanlı baskınlar yapılarak on binler halinde katledildiklerini biliyoruz ki bu savaşlar 300 yıl sürmüştür ama o hadisler nedeniyle Araplar asla vazgeçmemişlerdir.

 

İkinci husus Araplar Türk erkeklerini ‘’kodoş’’, karılarını kızlarını ise cariye olarak algılarlar ve bu nedenle sık sık taciz olaylarında bulunurlar.

 

İşte böyle hastalıklı 5 milyonluk sürü ülke sathına yayılmış ve içgüdüsü ile hareket eden bu güruhun korunması adına Türk aydını provokasyon olur bahanesi ile susturulmak istenmiştir.

 

Öncelikli olarak Suriyeli Arapların üzerindeki pozitif ayrımcılık korumasını kaldırarak o sürüyü bir an önce ülkelerine postalayın.

 

Sürü toplumlar Atatürk Türkiye’sinde barınamaz.

 

Türkiye babanızın çiftliği değil ki Ortadoğu’nun içgüdüleri ile hareket eden güruhla dolduruyorsunuz.

 

5 milyonluk Arap çöplüğü yerine bu ülkeye çok iyi maaşlar vererek 10 bin Japon biliminsanı getirip üniversitelerimizi güçlendirseydiniz şimdi çok farklı bir düzeydeydik.

 

Üstelik Japonlar etik olarak çok yüksek bir konumda bulunmaktadırlar, akıl ve bilimin kuralları ile hareket ederler, Araplar gibi kriminal suç davranışlarından çok uzaktırlar.

 

Bu devasa göçmen çöplüğü ile ülkenin geleceğini karattınız.

 

Bunun vebali çok ağırdır ve bir gün Türk yargısının önüne muhakkak çıkarılacaksınız.

 

RTE’nin cumhurbaşkanı sıfatıyla imzaladığı her yasa, kararname ve anlaşmalar geçersiz olduğu gibi, atadığı bakanların yaptıkları icraatlar da geçersizdir, çünkü diploması olmadığı için kendisinden sonra yaptığı her icraat geçersiz sayılarak iptal edilecektir.

 

Bu bağlamda vatandaş yaptığınız ve bundan sonra da yapacağınız tüm Suriyeliler vatandaşlıktan çıkarılarak ülkelerine derhal gönderilecektir.

 

Tabii ki, milyonlarca sığınmacı Arap da yoğun çalışmalarla sınır dışına postalanacaktır.

 

Türk ulusuna tarihin hiçbir döneminde kendi içinden bu kadar ihanet yapılmamıştır.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!