Söyle bana tanığını söyleyeyim adaletini

Söyle bana tanığını söyleyeyim adaletini
5 Ağustos 2013 11:36

“Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim kim olduğunu” atasözünden aşırdım başlığı.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Bugün “Ergenekon Davası” diye anılan uydurma davanın kararı açıklanacak. Bu davanın en önemli dayanağı, gizli tanıkların beyanlarıdır. Gizli tanıkların çoğunun ortak özelliği sabıkalı oluşlarıdır. Ülkemizin seçkin bilim adamlarından aydınlarına, gazetecilerinden subaylarına kadar toplumda saygınlığı olan insanları bu sabıkalı tanıkların ifadeleri ile yargılanıyorlar.

Davanın ilk ihbarcısı Şevki Yiğit adında benim de hemşerim olan Oflu birisi. Yanında oğlu Ali yiğit de var. Bunlara ait bir gecekonduda, Ümraniye’deki bir adreste bulunduğu iddia edilen bombalar üzerine başlıyor dava. (Söylediklerinin yalan olduğunu Kanada’dan beri söyleyen haham kılıklı nonoş Tuncay’ı da unutmayalım) Ne var ki Özel Yetkili Mahkeme bunları tutuklamıyor. Bunları tutuklamıyor ama bunların İstanbul’daki evinde bulunduğu iddia edilen bombalardan dolayı Malatya’da görev yapan bir bilim adamını tutukluyor. Hemşerilerim bu baba oğul, bu olaydan önce kendi halinde sıradan insanlarken, taksicilik, manav çıraklığı yaparken şimdi ekonomik olarak çok rahat bir yaşam sürdükleri anlatılıyor memlekette. Sizin anlayacağınız “Ergenekon Davası” birçok insanın düzenini bozup, yuvasını dağıtmışken benim hemşerilerime düzen kurmuş oldu. AKP hükümetleri döneminde örtülü ödenek harcamalarının kat kat artması ile bu durumun bir ilgisi var mı bilmem!

Bu davada THKP-C davasından yargılanmış gizli tanıklar var. PKK davasından yargılanmış gizli tanıklar var. İşinin oto hırsızlığı olduğunu söyleyen ve “Sen hiç araba çaldın mı” diye avukatları azarlayıp mesleği ile hava atanlar var. Ablasını öldüren katil var; öldürdüğü ablasının kızını satan “godoş” var. Ömrünün önemli bir bölümünü dağlarda Türk askeri ile savaşarak geçirmiş terör örgütü yöneticisi var.

İşte bu tarz adamların tanıklığı ile adalet sağlamaya çalıştığını söyleyen bir mahkeme var. Davada uydurulan sahte belgeler, dijital veriler, kurulmadan kurulmuş gibi gösterilen örgütler, icat edilmeden önce kullanılan yazılımlar, üzerlerinde parmak izi araştırılamasın diye imha edildiği söylenen suç delilleri gibi hiçbir mantığa, ahlaka ve hukuka sığmayacak garipliklerden söz etmiyorum bile. Onları zaten avukatlar açıkladı, kamuoyu biliyor.

Bu tanıkların ifadeleri ile Genelkurmay Başkanı terör örgütü yöneticisi olmak iddiasıyla yargılanıyor ve bugün muhtemelen mahkûm edilecek. Genelkurmay Başkanı ki YAŞ kararlarıyla, Başbakan ve Cumhurbaşkanının imzasıyla o makama atanır. Genelkurmay Başkanı terör örgütü üyesi olacak, terör örgütü üyesini o makama atayanlara “Bu teröristi oraya niye atadınız” diye soru sorulmayacak. Anlaşılır gibi değil. Bizim mahkemelerimiz ki canını kurtarabilmek için korkudan azığını teröristlere vermek zorunda kalan çobanları “örgüte yardım ve yataklık etmekten” mahkûm etmeyi adli görev sayarlar. Teröristi Genelkurmay Başkanlığına atayanlara aynı suçu isnat etmeyi akıl edemediler. Edemediler çünkü Sayın Başbuğ’a isnat edilen suçun gerçek olmadığını kendileri de biliyorlar. Öyle bir suçun olduğuna inansalar Başbakanı ve Cumhurbaşkanını da “örgüte yardım ve yataklık etmekten” yargılamaları gerekir.

Görüldüğü üzere “Ergenekon Davası” adli bir dava değil siyasi bir davadır. Buradan çıkacak sonuç adalet dağıtan adil bir sonuç olmayacaktır. Mahkeme bunu bildiği için adına karar vereceği “Türk Milleti”nden kararını saklamaya, aleni olması gereken duruşmalara kimseyi almamaya karar verdi.  Onun için söyle bana tanığını söyleyeyim adaletini diyorum.
Siyasi davalar siyasetle çözülür. İçte ve dışta kamuoyuna toslayan AKP hükümeti gidicidir. Ergenekon’dan çıkış yakındır. Bunu bildikleri için baskılar artırılmaya çalışılıyor, Anayasal haklar vali emriyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Boşuna uğraşıyorlar, Mursi nerde şimdi?