Siyasette kitle hareketleri dinamikleri -2-

Siyasette kitle hareketleri dinamikleri -2-
24 Mayıs 2016 08:30

Yazı başlığının ifade ettiği konu üzerinde dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

 

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Kitlelerde bazı fikirlerin aniden ortaya çıkması ve eyleme dönüşmesi, bir şimşek hızında olur; fakat bu durum yüzeyseldir, görünüştedir, onun arkasında ise uzun bir ön faaliyet aramak gerekir.

 

Bir toplum geçmiş yılların oluşturduğu bir organizmadır. O da ancak ağır bir şekilde sosyal kalıtımsal bie şekilde değişir.

 

Ulusların gerçek kılavuzları gelenekleri, örf ve adetleridir; bunların ise dış şekli değiştirilebilir ancak özü aynı kalır.

 

Zaten geleneği olmayan hiçbir uygarlık yoktur.

 

İnsan var olduğu günden beri şu iki şeyle uğraşmıştır: Kendisine gelenekler zinciri yaratmak ve bunların yararlı etkilerini aşındırdıktan sonra bu gelenekleri yıkmak. Bu geleneklerin yavaş yavaş değiştirilmemesi halinde de ilerleme gerçekleşmez. Bu nedenle toplumları değiştirirken geleneklerine hakaret etmeden, kırıp dökmeden hareket etmek gerekir. Aksi halde bu muameleyi gören toplumlarda sert devrimler yapan liderlere ve onların siyasal kurumlarına nefret duyguları birikir. Siyasal tercihlerde ise bu kitleler, nesilden nesile aktarılan hikayeler nedeniyle travmaya uğramış duyguları ile hareket ederler.

 

Asıl bugün kitlelerin fikir ve düşünceleri üzerine nelerin etkili olduğu üzerinde duracağız.

 

Dünkü yazıda kitlelerin hayal gücünü incelerken özellikle hayaller kullanılarak nasıl etki altına alındığını belirtmiştik. Her zaman bu hayaller hazır değilse, bunları zihinlerde uyandırmak mümkündür ve güçlü liderler bunu hep yaparlar. Ustalıkla kullanıldığı taktirde sözcük ve formüller kitleleri adeta büyüler. Bunlar kitlelerin ruhunda korkunç kasırgalar yaratabilecekleri gibi, onları teskin de edebilirler. Sözcüklerin kudreti zihinlerde uyandırdıklarından ve gerçek anlamlarından tamamen farklı hayallerden meydana gelir. Anlamı en kötü, en eski sözcükler, bazen en fazla etkiye sahip olur. Örneğin demokrasi, sosyalizm, eşitlik, özgürlük, gibi sözcükler anlamları büyük cilt kitapların açıklayamayacağı kadar şüphe doludur. Bununla beraber bütün sorunları hallediyormuş gibi bu ve benzeri sözcüklerde sihirli bir güç vardır. Bu sözcükler bilinçdışı isteklerini ve bunların eylem alanına çıkma ümitlerini bağrında toplarlar.

 

Bazı sözcük ve formüllere karşı akıl mücadele edemez, bunlar tam teslimiyetle, büyük bir dikkatle kitle huzurunda söylenir ve derhal yüzlerce derin saygı izleri belirir ve alınlar yere eğilir. Çok Kimse büyü etkisi yapan bu sözcükleri doğanın baş edilemez güçleri ve doğaüstü kudretleri gibi düşünür. Bunlar ruhlarda büyük, fakat belirsiz hayaller yaratırlar. Bunları bir gölge halinde resimleyen belirsizlik ise esrarlı kudretini artırır.

 

Sözcüklerin zihinlerde uyandırdıkları hayallerin anlamıyla bir bağlantısı olmadığından, formüller aynı kaldığı halde, çağdan çağa, ulustan ulusa bu hayaller değişiklik gösterir. Bazı sözcüklere geçici olarak bazı hayaller eklenir; sözcükler bu hayallerin görünmesine aracı olan ve bunları çağırmak için üzerine basılan elektrik düğmelerinden başka bir şey değildir.

 

Sözcüklerin kudreti o kadar büyüktür ki, en iğrenç şeyleri kabul ettirmek için iyi seçilmiş sözcükler maksadı temin eder.

 

Uygarlığın doğuşundan itibaren uluslar daima kuruntuların etkisi altında kalmışlardır. Uluslar en çok bu kuruntuları oluşturanlar için mabetler yapmış, heykellerini dikmiş ve kurbanlar adamışlardır.

 

Uluslar için kuruntular, hayaller zorunlu olduğundan, aynı kelebeklerin ışığa koşması gibi, kendilerine bu kuruntuları sunan hatiplere koşmaktadırlar. Etkili siyasi liderler de kitleleri uydurduğu kuruntular üzerinden kendine taparcasına bağlar. Şunu bilhassa belirtelim ki, ulusların gelişiminin ana faktörü hiçbir zaman gerçekler olmamış, tersine hep yalanlar galip gelmiştir. Günümüzdeki siyasal hareketlerin başarılı olanlarının durumunu göz önüne getirdiğimizde bu tespiti çok yalın bir şekilde meydana çıkmaktadır. Toplumsal kuruntular, geçmiş zamanların bütün harabeler yığını üzerinde hüküm sürer, gelecek onlarındır. Kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamamıştır. Hoşlarına gitmeyen açık gerçekler karşısında, sahte olan eğer kendilerini cezp ederse, sahte olanı ilahlaştırarak açık gerçeklere yüz çevirmeyi daha uygun bulurlar. Kitleleri hayallere çekmeyi başaranlar onlara hakim olurlar. Kitlelerin hayallerini yıkanlar, umutlarını söndürenler onların kurbanı olurlar.

 

Kitleler akılcı değerlendirmelerden etkilenme yeteneğinde değillerdir. Yalnız kaba kuvvetten anlarlar. Onların üzerinde etkili olmak isteyen siyasetçiler, konuşmacılar ve liderler de daima onların duygularına hitap ederler, hiçbir zaman akılcı değerlendirmelerine ve mantıklarına hitap etmezler. Aklın ve mantığın kitleler üzerinde fiili hiçbir etkisi yoktur.

 

Kitleleri inandırmak için önce besledikleri duyguları anlamak, bu duygulara ortak olmuş görünmek, sonra da bu duyguları sıradan çağrışımlar uyandırarak ve sakinleştirici bazı hayaller kullanılarak bu duyguları değiştirmeye girişmek, gerektiğinde geri dönmeyi bilmek ve özel olarak, uyandırılan duyguları her zaman sezinlemek gerekir. Konuşmacı veya lider dinleyenlerin düşüncelerini değil de kendi fikirlerini takip ederse sadece bu nedenle bile nüfuzunu kaybedebilir.

 

İddia, kitlelerin ruhuna bir fikri yerleştirmek için en güvenilir araçtır. İddia ne kadar açık ve deliller ne kadar sade ve ispattan uzak olursa, hüküm o oranda etkili ve büyük olur. Bütün çağların din kitapları ve yasaları daima böyle sade iddialar ortaya koymuşlardır. Etkili liderler iddianın değerini ve kitleler üzerindeki kesin etkisini çok iyi bilirler.

 

Bununla beraber iddianın gerçekten etkili olabilmesi için mümkün olduğu kadar aynı sözcüklerle tekrar edilmesi gerekir.. Napolyon ‘’Biricik söz sanatı tekrardır’’ demiştir. İddia olunan şey tekrar edilmek suretiyle nihayet ispat edilmiş bir hakikat gibi kabul olunacak derecede beyinlere yerleşir.

 

İddia ve tekrar siyasette ve yaşamın bütün alanlarında mücadele edebilmek için en kuvvetli vasıtalardır.

 

Hayvanlar gibi insanlar da yaradılıştan taklitçidir. Taklit insan için bir gereksinimdir, yeter ki taklit kolay olsun. Örneğin modanın yayılması bu gereksinimden dolayıdır. Kitleler delil ve ispatlarla değil, modellerle sevk olunurlar.

 

İddia, tekrar ve bulaşma aracılığı ile yayılmış olan fikirlerin büyük bir kudrete sahip olmaları ‘’nüfuz’’ dediğimiz o esrarlı kudreti kazanmış olmalarındandır.

 

Gerçekte ‘’nüfuz’’ bir şahsın, bir eserin yahut bir inancın ruhumuz üzerinde yaptığı bir çeşit efsunlamadır. Bu efsunlama bizim bütün eleştiri yeteneğimizi felce uğratır ve ruhumuzu hayret ve saygı duyguları ile doldurur. Nüfuz, her hakimiyetin en kuvvetli zembereği, en kudretli aracıdır. Etkili karizmatik liderler, krallar, inançlar, kadınlar, bilginler onsuz hiçbir zaman hükmedemezler.

 

Nüfuz her zaman başarısızlıkla sona erer. Bir gün önce kitle tarafından alkışlanan lider veya bir kahraman, eğer hataları nedeniyle talihin tokadını yemişse, ertesi gün tahkir edilir. Hatta bu ters görüntü, nüfuzun önceki büyüklüğü oranında şiddetli olur.

 

Siyasette, nüfuza sahip olmak ve tartışmaya girişmeden kendisini kabul ettirmek aday için esas koşuldur.

 

Fakat adaya yalnızca nüfuz da yetmez. Seçmenler kanaatlerinin ve gururlarının beğenildiğini görmek isterler. Gururları okşanmalıdır. Aday, seçmenleri çok fazla övmeli ve en akla hayale sığmayacak şeyleri vaat etmelidir. İşçiler karşısında patronlarını sonuna kadar övmemeli ve işçileri aşağılamamalıdır. Rakip aday söz konusu olduğunda onun en rezil insanlardan biri olduğunu, bir çok cinayete karıştığının, büyük hırsızlıklar yaptığının, rüşvet yediğinin, devlet ve yetim malı yediğinin, vatana ihanet ettiğinin vs. sicilindeki tüm bozukluklarının herkes tarafından bilindiğini her yerde ve her zaman tekrar etmeli ve bunların yayılmasını sağlayarak seçmenler karşısında onun itibarını kırmalıdır. Burada ispata ve delillere gerek yoktur, eğer rakip olan aday kitle psikolojisini iyi bilmiyorsa, kendisine karşı kullanılan iftiralara, o iftiralar derecesinde sözler sarf edeceği yerde, bir takım delillerle karşılık vermeye kalkarsa, o andan itibaren kazanma şansını kaybetmiştir.

 

Adayın yazılı programındaki vaatler kesin olmamalıdır, zira muhalifleri o vaatleri kendisine karşı bir silah olarak kullanabilirler. Şifahi program da fazla abartılı olmamalıdır. En büyük yenilikler çekinmeden korkusuzca vaat edilebilir. O an için bu vaatler ve abartılar son derece etkilidir. Aday, gelecekte hiçbir taahhüdüne olanağı olmasa, bağlı olmayabilir. Her zaman görülmüştür ki, seçilen kimsenin, alkışlanan ve beğenilen programını nasıl gerçekleştireceği üzerinde durmaz, programı takip etmez.

 

Siyasette kitle psikolojisini en iyi açıklayan Batı’yı aydınlatan 20.yüzyılın en dahi adamlarından Hintli filozof ve felsefe profesörü Osho ‘’Toplum bir sürü şeklinde var olur. Onu hemen hiç sorun olmadan bir orduya dönüştürebilirsin. İşte bu yüzden Hitler tüm ülkesini bir askeri kampa dönüştürmeyi başarabildi. Toplum tam sınırda yaşar, hemen dönüştürebilirsin. Bir parça disiplinle tüm toplum bir askeri düzene girebilir. Bireysellik yoktur, çünkü birey olmaya izin toplum izin vermez, kendini ifade edemezsin. Bu aynı bir koyun sürüsü, bir koyun zihniyeti gibidir’’ demektedir.

 

Siyasetin esas unsuru olan propaganda hakkında Hitler’in propaganda bakanı Goebbelss ‘’Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi 2000 senedir aynı şeyleri söylüyor olmasıdır’’ demektedir ki, bizdeki bir kısım siyasi partilerin yerlerde sürünmesinin nedeni de bu gerçek ile dün ve bugün yazdığım kitle psikolojisinin farkında olmamalarıdır.

 

Bu siyasi parti lider ve kadroları bu körlükle gittikleri taktirde, çok yakında patır patır dökülecekler ve siyasal ejderha bunları bir hamlede midesine indirecektir!

 

 

İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!