Şimdiden önlem  alıyor

Şimdiden önlem alıyor
4 Mart 2013 00:06

Başbakan Erdoğan İmralı tutanaklarının yayınlanmasına kızmak için 3 gün bekledi.


Safile USUL H&H YORUM

Milliyet İmralı tutanaklarını 28 Şubat, Perşembe sabahı yayınladı.
 
Erdoğan’ın Balıkesir’de tutanakları yayınlayan Milliyet’e gürlediği gün ise, 2 Mart, Cumartesi idi.
 
Erdoğan bu 3 gün içinde basına başka demeçler de vermişti ve bu kızgınlığını dile getirmesine vesile olacak bir sürü pas sorunun da muhatabı olmuştu.
 
Ama o cumartesiyi bekledi.
 
Neden?
 
Çünkü, kanımca, cumartesi günü doğrudan halka hitap ediyordu ve amacı halka, “Ben işi iyi götürüyorum ama başkaları bozuyor.” mesajı vermekti.
 
Ki, ilerde kamuoyunda bu yolla sorunun çözümünün olmayacağı görüldüğünde, “Ben tam yapmıştım ama basın ve sabotajcılar bozdu. Yoksa ben yapmıştım.” diyebilsin.
 
İsterseniz bu sözümü bir yere not alabilirsiniz, Erdoğan birgün bu işin suyu çıkınca başkalarını suçlama yoluna gidecek ve, “Ben yapardım ama onlar bırakmadı.” diyecek.
 
Milliyet’in haberine gelince, kısaca…
 
Tipik bir gazetecilik olayı.
 
Gazeteler ve gazeteciler bu tür önemli ve kamuoyunda merak edilen konularda herkesten önce bir haber bulmak için yaşarlar ve bu onların mesleğinin en tabii doğasıdır.
 
Herkesin merak ettiği haberi bulan gazeteci de muradına ermiş gazetecidir.
 
Gazetecilik itaatin kutsal olduğu tarikat tekkesi değil, modern bir toplumsal aygıttır.
 
İRLANDALI’NIN BİSİKLET TEORİSİ

 
İngiltere’nin Kuzey İrlanda sürecinde Blair’in başmüzakerecisi olan Jonathan Powell müzakere teknikleri konusunda BDP’ye öğütlerde bulunmuş.
 
Öğütlerinin bir maddesi ise, şu anda Türkiye’de olanların neden sonuçsuz kalacağını en iyi şekilde gösteriyor…
 
O madde şunu diyor…
 
“Eğer devlet ya da terör grubu askeri olarak bir zafer kazanacağına inanırsa müzakereler hiçbir zaman başarıya ulaşmaz. Bu şekilde düşünen taraf müzakere sürecini taktik avantaj olarak kullanmaya kalkar ve içinden çıkılmaz bir süreç yaşanır.”

 
Bu madde PKK’nın şu anda içinde bulunduğu durumu özetliyor.
 
PKK askeri olarak daha da büyük zaferler kazanacağını ve Ortadoğu dengelerinin buna eskisinden çok daha uygun olduğunu düşünüyor. Nitekim, PKK’ya yakın Fırat Haber Ajansı’na 1 Mart’ta konuşan üst düzey bir PKK’lı, “Kürt halkı Ortadoğu’da bir denge konumundadır. Herkes kendi siyasetini ve diplomasisini bu güce göre yürütüyor.” diyor ve Ortadoğu dengelerinin Kürtler için şu ana kadar hiç olmadığı kadar avantajlı olduğunu söylüyor.
 
Ki, BDP’li Ertuğrul Kürkçü de yine Vatan’a verdiği demeçte, “Öcalan bu süreci dinamik ve akan bir süreç olarak görüyor. Her olumlu kazanımın sonraki kazanımları besleyeceğini ve kolaylaştıracağını düşünüyor.” diyor.
 
Ve, tabii, sadece Öcalan değil, PKK da bu süreci dinamik ve bir adımın bir sonraki adımın başlangıcı olacağı bir durum olarak görüyor.
 
İşte bu nedenle de şu anda yürüyen olay İrlandalı’nın bisiklet teorisinin, “Askeri avantaj imkanı taşıdığına inanan tarafla müzakere sonuçlanmaz.” olayının ta kendisi.
 
KANDİL’İN ELİNDEKİ REHİNLERİ BIRAKMASI

 
Bu kapsamda Kandil esasen Hükümet tarafından gelen talepleri karşılamaya milim niyetli değil, hatta ellerindeki rehinleri de bırakmaya karşı soğuktu ve bu yönde konuşuyorlardı birkaç gün öncesine kadar.
 
Ancak BDP’li heyetin, “Bir iyi niyet jesti yapmanız elimizi kolaylaştırır.” şeklinde baskı yapınca ikna oldular…
 
Ki, Kandil de müzakereyi baltalayan taraf olarak görünmeyi kendi açısından riskli görüyor.
 
Çünkü, Kandil Kürt nüfusun algısında kötü bir yer edinmekten kaçınıyor.
 
Ama, kendi bildiği yoldan gitmeye devam ediyor, bunu yaparken de bazı adımları taktik olarak yumuşaklık görüntüsüne oturtuyor.
 
Asıl stratejisi ise, Hükümet ile müzakere değil, askeri gücünü Ortadoğu dengelerinde daha da artırarak devlet erkine altyapı oluşturmak.
 
Bu konuyu daha başka yönleri ile gündemi geldikçe yazarım sonra.
 
MÜSLÜM GÜRSES

 
“Adını sen koy”
, çok sevdiğim bir şarkısıydı.
 
Müslüm Gürses de bizim toplumsal ve kültürel bölünmüşlüğümüzün bir simgesiydi.
 
Hem de, hem herkes severdi şarkılarını hem de saklardı bunu.
 
Kendimizi saklamak zorunda çok kaldık biz toplum olarak.
 
Ki, bunun bize ağır maliyetleri oldu.
 
Neyse, ben yazıyı daha fazla uzatmayayım.
 
Müslüm Gürses’in şarkıları öksüz kalmaz nasıl olsa, kendisi öksüz kalmış olsa bile.
 
Allah gani gani rahmet eylesin.


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz