Silivri Mahkemesi’nde sevindiğim karar

Silivri Mahkemesi’nde sevindiğim karar
12 Ağustos 2013 12:08

Eski yerli filmlerde sıkça rastlanan konulardan biriydi: Film kahramanı genç kadın ya da adam neden sonra kendini yetiştiren ailenin öz evladı olmadığını öğrenir.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Onlar tarafından evlatlık alınmış ve yetiştirilmiştir. Çocukluktan beri düşman bildiği kişi ise onun öz babasıdır. Şaşırır kalır, ne yapacağını bilemez.

Son zamanlarda halkımız bu film kahramanı gibi şok üstüne şok yaşamakta, neye inanacağını bilemez durumda, bütün değerlerini yeniden sorgulamaktadır.

Nasıl olmasın ki? Son otuz yıldır ülkemizin gündemini her gün meşgul eden terör konusu Silivri Mahkemesi kararıyla açıklığa kavuştu. Kavuştu ama şimdiye kadar bildiklerimizin hepsinin yanlış olduğu söylenerek bilinç ve duygu dünyamız alt üst oldu.

Biz şimdiye kadar ülkemizdeki terör olaylarını önceleri Apocular olarak bilinen daha sonra da PKK adını alan bir terör örgütü yapıyordu diye biliyorduk. Bu örgüt genç- yaşlı, Türk- Kürt, demeden insanlarımızı öldürüyor, köyleri basıyor, karakolları tarıyor, yolları kesiyor, sağlık ocaklarını, okulları ateşe veriyordu. İş makinelerini kundaklıyor, işçileri kaçırıyordu. Bu yüzden televizyon ve gazeteler örgütün liderine “Bebek katili” sıfatını takmıştı.

Son zamanlarda hükümet yetkililerimiz bu konuda ağız değiştirdi. Başlarına saksı mı düştü nedir bilinmez. Bu söylemlerden kaçınır oldular. Artık Abdullah Öcalan “Bebek katili” değil, “Barış havarisi” oldu. Ülkemizde barışı sağlamak için her hafta hükümetimiz elçiler gönderiyor ona ve o ne diyorsa bir dediği iki edilmiyor. Artık bu ülkede “Analar ağlamayacaksa” bu Abdullah Öcalan sayesinde olacaktır. Zaten Öcalan, gençliğinde “Cuma namazlarına da gidermiş” Öyle diyor Bülent Arınç. Hiç Cuma namazına giden biri terörist olur mu!? Değil mi ama…

O halde ülkemizdeki terör faaliyetlerinin başka bir sorumlusu olmalıydı. Silivri mahkemesi bu sorumluyu buldu işte! TSK’nin Genelkurmay Başkanı da dahil olmak üzere üst düzey komuta kademesi, bilim adamları, gazeteci ve yazarlar “Terör örgütü üyesi ve yöneticisi” olmaktan en ağır cezalara çarptırıldılar. Çarptırıldılar ama “Türk Milleti” adına karar veren mahkeme kararını milletten gizlemek için herkese açık olması gereken duruşmanın yapıldığı salonun üstünden bile kuş uçmasını yasakladı! Duruşma salonuna kimse yaklaştırılmadı. Silivri tarlaları en son Osmanlı- Rus Savaşı’nda böyle bir muharebeye şahit olmuştu. Polis ve jandarma kendi halkını tarlalarda sürek avına çıkmış gibi kovalıyor, ekinler ateşe veriliyordu. Bu son eylem Osmanlı-Rus savaşında bile görülmemişti.

Mahkeme kararlarını açıklayınca çok sayıda insana “müebbet, ağırlaştırılmış müebbet, yüz on yedi yıl, kırk yıl, on yıl”.. gibi cezalar yağdırıldığı görüldü. Birden çok müebbet ve üstüne yüz yıl gibi cezalar verilenler de. Müebbet zaten ölene kadar demektir. Bu Silivri mahkemesi reenkarnasyona inanıyor ki bir insana birden çok müebbet hapis cezası veriyor. Birinci ceza ölünce biteceğine göre ikinciyi kim çekecek? Hem bunun üstüne verilen diğer yüz yıl ne oluyor? Silivri mahkemesi hızını alamadı insanları “ahret”te de mi cezalandırıyor? Ahretteki hükmü Allah vermez mi? Bunlar oraya da mı el attılar?

Gene de benim Silivri mahkemesine çok yakıştırdığım bir karar çıktı 5 Ağustos günü: Osman Yıldırım’ı beraat ettirdiler! Osman Yıldırım kim mi? Hani şu ablasını öldüren ve ablasının kızını pazarlayan sabıkalı “gizli tanık-9” var ya o. Danıştay Davası’nda Alpaslan Aslan’la mahkum olmuştu ya, Cumhuriyet Gazetesi’ni de o bombalatmıştı. İşte bu Osman beraat etti, ben buna çok sevindim. Sevindim çünkü mahkeme onu diğer değerli insanların arasından çekti çıkardı da onların bununla ilgisinin olmadığı anlaşılmış oldu. Ha mahkemenin ilgisi mi var demek istiyorum, hayır. Sadece savcı ona “Osmanım” diye hitap ediyor onu biliyorum. O kadar.

Film kahramanımız acı gerçeği öğrenmiş yaşadığı şoku kısa zamanda atlatmıştır. Bu Ramazan Bayramını millete zehir edenlerin PKK’lıları Kato Dağı’nda nasıl bayram ettirdiklerini televizyonlarda görmüştür. Orada çekilen zılgıt ve halaylar, “APO” yazılı ateşler, kulağı ve gözüyle düşünmeye alışkın halkımızı uyandırmıştır. Kimse mahkemeyi tartışmıyor, herkes olan biteni Başbakan Erdoğan’a bağlıyor.

Bir Karadenizli balıkçı bu olayları şöyle yorumladı: “Kürtlerden bir karı aldı, memleketi Kürtlere peşkeş çekti.  Başbuğ’u terörist, Öcalan’ı kahraman yaptı. Biz bunları görmüyor muyuz.?”