‘Sandıkta hiçbir şekilde fire verilmemeli’

‘Sandıkta hiçbir şekilde fire verilmemeli’
16 Mayıs 2023 09:29

Erdoğan devlet imkânlarına rağmen %50’yi geçemedi. Kılıçdaroğlu ile arasındaki 4 puanlık fark muhalefeti umutsuzluğa sürüklese de her şey bitmiş değil. İkinci tur seçimleri için muhalefetin kitlesini yeniden konsolide etmesi gerektiğine vurgu yapan uzmanlar, “Sandıkta hiçbir şekilde fire verilmemeli” diyor.

 

 

Ülkenin kaderinin oylandığı kritik 14 Mayıs seçimlerinin ilk turu geride kaldı. Birgün’den Mehmet Emin Kurnaz’ın haberine göre tüm devlet olanaklarını kullanan, muhalefetin önde olduğu sandıklara yaptıkları itirazlarla verilerin işlenmesini geciktiren iktidar yüzde 50’yi aşmayı başaramadı. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında Erdoğan lehine 4 puanlık fark muhalefet kanadında moral üstünlüğünü düşürse de iki hafta sonra gerçekleşecek ikinci tur seçimleri için her şey bitmiş değil. Muhalefetin önümüzdeki kritik iki haftada neler yapması, kitlesini yeniden nasıl motive etmesi gerektiğini araştırmacılar ve siyaset bilimcilerle değerlendirdik.

 

 

HEMEN TOPARLANMALI

 

 

“Bizler son araştırmalarımızı Muharrem İnce çekilmeden önce yapmıştık. Bu çekilme dengeleri değiştirmiş görünüyor” diyen Bulgu Araşatırma’nın Kurucusu Semih Turan, “Öncelikle seçmeninin morali bozuk, muhalefet hemen seçmende psikolojik danışmanlık yapmalı. Ve bir an önce toparlamalı. Birincisi bu. İkincisi nerede hata yapıldığını hızlı bir şekilde masaya yatırıp bu dönem aynı hatayı yapmaması gerekiyor. Ve bunu da kampanyayla şekillendirirken birinci turda yaptığı kampanya dışında bir kampanya modeli tercih etmeli” değerlendirmesini yaptı.

Muhalefetin seçmene nerelerde ulaşamadığını tespit etmesi gerektiğine işaret eden Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonuçta evet Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalındı. Yani kartlar yeniden dağıtılıyor. Özellikle AK Parti 2018’de aldığı oydan 7 puan eksildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu oyu almış olabilir ama genel başkan olduğu parti yüzde 35 aldı. Yaklaşık 15 puan AK Parti’ye oy vermeyip de başka partilere oy veren seçmenlerden aldığı bir oy var. O seçmen aynı şekilde sandığa gidip de Erdoğan’a oy verip vermeyeceği belirsiz. Kılıçdaroğlu’na oy vermiyorsa bile belki Erdoğan’ı desteklememe anlamında bir tavır geliştirebilir. Bu argüman önemli.”

“AK Parti yüzde 49, Erdoğan yüzde 49,5 alsaydı çok tartışmak gerekli olmayabilirdi ama başka bir tablo var” diyen Turan, “Oyun yeniden başlıyor. İkinci turun bence psikolojisi de ortamı da çok farklı olacak. Bunu iyi kullanmak lazım. Bir de Sinan Oğan mevzusu var. Biliyoruz ki bu Oğan’ın kendi oyu değil. Muharrem İnce’den kopanlarla, iki ittifaka da oy vermeyecek seçmenlerden evrilen bir oy bu. Bunu da iyi değerlendirmek lazım. O seçmenin de hassasiyetlerine bakmak lazım” diye konuştu.

 

 

24 SAAT BİLE KRİTİK

 

 

Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç da öncelikle muhalif seçmenin yaşadığı motivasyon kaybı ve yılgınlığı tersine çevirebilecek hamlelere ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Siyasette 24 saat bile çok uzun bir süredir klişesinin ne kadar doğru olduğunu yakın zamanda birçok kez deneyimledik. İktidar tüm cephanesini boşalttı ve şimdi ekonomik yıkımla baş edecek silahları yok elinde. Bu 2 haftada ekonominin nasıl ilerleyeceğini kendilerinin de kestirebildiğini düşünmüyorum. Buralara yüklenmek önemli olacak. İkincisi, Erdoğan kendine çözünmeye uğratması oldukça güç bir sosyolojik kütle yarattı. Muhalefetin rekabet ettiği şey bir siyasi programın ötesinde şahsi karizmayla özdeşleşmiş bir sosyal grup. Bu grubun zayıf, kırılgan unsurlarını hızla tespit edip önceliklerine yönelik radikal hamleler yapmak gerekiyor. Milliyetçilik ve terör propagandası bu kitlelerde etkili oluyor. Bu etkiyi bir miktar aşındırmak bile tablonun bir anda alt üst olmasına neden olabilir. Ayrıca muhalif seçmeni yılgınlık ve karamsarlıktan kurtarıp yeniden sandığa götürebilmek meşakkatli bir görev olarak muhalefetin önünde duruyor. Öte yandan iktidar kanadındaki rehavet de iktidar seçmeninin sandığa gitme motivasyonunu azaltabilir, bu da bir avantaj olacak. Artık her saniyenin değeri var. Çok zorlu ve hareketli bir iki hafta yaşayacağız.”

 

 

SEÇİM SONRASI DA ÖNEMLİ

 

 

Türkiye’de siyasetin uzunca süredir sandığa indirgendiğine dikkat çeken akademisyen Fatih Yaşlı’nın değerlendirmesinde ise şu ifadeler yer aldı: “Madem şu saate kadar sandığa indirgenmiş bir siyasetle karşı karşıyayız. On dört gün içerisinde de yeni bir sokak siyasetini, alternatif bir siyaseti öremeyeceğimize göre hiç olmazsa işte 28 Mayıs günü son kez sandığa bir kez daha yüklenip burayı zorlamak lazım. 28 Mayıs’taki sonuçlardan itibaren de zaten Türkiye’de o klişe tabirle bütün bir siyasette, kartlar yeniden karılacak. 28 Mayıs’tan sonra bu ülkede, ‘ne yapmalı’ sorusunu tekrar soracağız. Ama bu soruyu şu 13 güne sıkıştırmak mümkün olmadığı için şu an elimizdeki yapabileceğimiz en iyi şey kitleyi bir kez daha sandığa taşımak. Asla file vermemek. O sandığa taşınan kitlenin üzerine de seçime katılmayanlardan, kendince boykot yapanlardan, tepki gösterenlerden oy eklemek. Ama hiç olmazsa 49’a 51 gibi bir oranla çıkıp 28 Mayıs sonrasına bir birikimin sonraki sürece devredilmesi gerekiyor.”