Propaganda teknikleri ile ilgili düşünceler!

Propaganda teknikleri ile ilgili düşünceler!
8 Mayıs 2018 18:30

Türkiye olarak çok önemli bie seçime doğru gidiyoruz; bu seçimin sonucunda ya milletçe batacağız. ya da 16 yıllık RTE ve AKP depreminden ve bununn yıkıntılarından kurtulacağız.

 

 

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Şunu yuksek sesle ifade edelim ki, bir propaganda tanrısı olarak RTE, propagandanın baştanrısı Hitler yöntemini çok detaylı olarak her zaman olduğu gibi seçim meydanlarında dövüp dolanıyor.

 

Rakipleri ise çok zavallı bir şekilde ve propaganda teknik bilgilerinden yoksun olarak RTE’nin karşısında ezik büzük durumdalar.

 

 

Bu propaganda tekniklerini RTE danışmanları vasıtasıyla-yabancı danışmanların devrede olduğundan kuşku duymuyorum-en üst düzeyde öğrendiği ve uzun yıllardır uygulamaya koyarak rakiplerini Türk kabadayılığı jargonunda ifadesini bulan deyimle hacamat ettiği ve bu defada aynı sonuca ulaşacağı çok açık görülüyor.

 

Bu makaleyi yazmama beni iten neden, geçen gün ve sürekli olarak Muharrem İnce’nin daha maç başlamadan havlu atmasıdır.

 

Bakın nasıl?

 

Tüm cumhurbaşkanı adayları ile görüşme bağlamında RTE ile de Saray’da-ben özel ad olarak değil de, cins adı olarak kullanarak her zaman başı küçük harflerle kaçak saray diyorum-görüşebileceğini söyledi ki bu durum tam anlamıyla bir çelişki oluşturdu, çünkü cumhurbaşkanı seçildiğinde kaçak sarayda oturmayacağını, Çankaya’ya çıkacağını ve orayı en kaliteli bir üniversite yapacağını söylemişti.

 

Şimdi, Muharrem İnce’nin bu talebi, gerçekleştirmek istediği hususla tam çelişki halindedir.Diğer taraftan verdiği demeçte cumhurbaşkanı olduğu taktirde ‘’devr-i sabık’’ yaratmayacağız dedi.

 

‘’Devr-i sabık’’ Osmanlıca bir sözcük, doğrudan bugünkü Türkçemize çevirdiğimiz zaman ‘’önceki dönem’’ anlamına gelmektedir ama 1950’lerde ki Demokrat Parti iktidarında siyasal bir anlam kazanmıştır.

 

İktidara gelen Demokrat Parti, ‘’devr-i sabık’’ yaratmayacağız derken, bizden önceki CHP iktidarından hesap sormayacağız anlamında kullanılmıştır ama ‘’tahkikat komisyonu’’ gibi unsurları gözönüne aldığımız zaman çok çetin hesaplar sordukları yakın siyasal tarihimizle ilgili çok iyi biliniyor.

 

Muharrem İnce ‘’devr-i sabık’’la ilgili olarak ‘’Devr-i sabık ihtilalin ve ihtilalcilerin işidir, biz bunu yapmayacağız ama kanunsuzlukları da sorgulayacağız…’’ mealinde bir şeyler söyledi ki, ‘’devr-i sabık’’la ‘’kanunsuzlukları sorgulayacağız aynı anlama gelir.

 

Muharrem İnce bu defa çelişkisine ek olarak ‘’korku sinyali’’ yani RTE’den korktuğunu seçmene çok açık olarak veriyordu ki, bu durum tabir caizse kendi ayağına kurşun sıkmak ve seçimi ta başından kaybetmektir.

 

Tevekkeli, bundan bir önceki makalemde ‘’devr-i sabık’’ yaratılması gerektiğini ben yazmıştım.

 

Yukarıda kısaca açıkladığım gibi ‘’devr-i sabık’’ın yasal ve ahlaki hiçbir sorunu bulunmamaktadır ve bilakis gelecek hırsız talancılara, vatan ve millet hainlerine örnek olması bakımından Türk varlığını korumak anlamına gelir ve yoksulların, mazlumların haklarının savunulmasıdır.

 

Sen ‘’devr-i sabık’’ yaratmazsan sağ hükümetler gelir, şark kurnazlığı ile adlandırmadan yapar.

 

Zira bunu yukarıda değindiğim gibi Demokrat Parti yaptı ve RTE en kallavi şekilde ‘’devr-i sabık’’ yaratarak ülkenin mal varlıklarını yabancılara peşkeş çekti, Türk ordusunun subay ve generalleri ile. Aydınları, gazetecileri kodese tıkadı ve halen daha da çok sayıda olarak bu vatan evlatlarını zindanda tutmaya devam etmektedir, tekrar seçildikten sonra da daha sei şekilde adını koymadan ‘’devr-i sabık’’ yaratacağı kesin görünmektedir.

 

İşte Muharrem İnce’nin yüksek korkuya dayalı olarak söylediği ‘’devr-i sabık’’ yaratmayacağız beyanatı kendisini bitirmişti, diyebiliriz.

 

Her şeya rağmen muhalefetin cumhurbaşkanı ve milletvekili adayları için kısmen kuramsal ama çok etkili bazı bilgiler aktarmak istiyorum ki bunların hepsi değişik ulularda uygulanmış ve sonuç alınmıştır.

 

Propagandanın baştanrısı Hitler’i dinleyelim:’’Propaganda gayet sınırlı konulara temas etmeli ve bunları devamlı bir şeklde tekrarlamalıdır.Dünyada ki diğer işlerde olduğu gibi bundada sebat ve ısrar başarının en önde gelen koşuludur..Propaganda her şeyi kanıksamış kimselerin peşine düşmemelidir.Aksi halde propagandanın muhteviyatı, şekli ve ifadesi halkın üzerinde faaliyet gösterecek yerde, yalnız edebi salonlara devam eden kimselere etki eder.İşte bubdan vebadan kaçar gibi kaçmak gerekir.Propaganda halkın anlayabileceği bir seviyede ve entelektüel düzey konuşmayı en sınırlı zekadaki kişinin zekasıyla uyumlu olmalı.Sonuç olarak, en geniş kitleye ulaşmak isteniyorsa entelektüel düzey tamamen en alt seviyede tutulmalıdır.Propaganda en çok coşkular üzerinde etkili olması amaçlanmalıdır.Ve akıl çok sınırlı bir yer tutmalıdır.Halka konuşurken aşırı entelektüel isteklerden kaçınmalıyız.Büyük kitlelerin kavrayışı çok sınırlı, akılları küçük ama unutma yetenekleri çok küçüktür.’’-yani basit ifadeleri unutmazlar-

 

Hitler’’in propaganda bakanı felsefe doktoru olan Goebbels’i dinleyelim:’’Propagandanın anlamıtekrar ve daha çok tekrardır.En kalın kafalı bile anlayıncaya kadar tekrar et.Propaganda bir savaş aracıdır,bir savaş silahıdır.Propagandanın özünde insanların bir fikre öylesine içtenlikle, öylesine yaşamsal şekilde kapılmalarını sağlamak yatar ki, en sonunda o fikre tamamen teslim olurlar ve bir daha asla kaçamazlar.Amacımız doğruları söylemek değil, insanları etkilemek.Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır.Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız insanlar o kadar fazla inanırlar.Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının nedeni 2000 yıldır aynı şeyleri söylüyor olmasıdır.’’

 

‘’İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Frankfurt Okuly’nu oluşturan filozoflar Hitler’in bu kadar büyük bir halk kitlesini nasıl etkilediğini düşünürken keşfettikleri şey şu olmuş:Bir insana yalan bile olsa bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve onu kendi fikriymiş gibi benimsemeye başlar,’’ bilgisi POLİTİKA DERGİSİ’nin eski bir sayısında kayıtlıdır.

 

Yine Goebbels’in söylediği ‘’Yargı devlet hayatının efendisi olamaz, devlet politikasının hizmetkarı olmalıdır,’’ sözü RTE ve AKP bağlamında size neleri anımsatıyor?

 

Ve, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in güdülere hitap etme ve propaganda şiarlarının vazgeçilmez bir unsuru, tekrarlardır.Neredeyse birkaç gğnde bir ‘’Hiç durmadan damlayan su, taşı bile deler’’ vecizesini not eder.Bakanlığı döneminde, Gobbels’in belli başlı propaganda araçlarından biri, bayrak asma kampanyalarıdır.Özellikle kritik dönemlerde, ‘’halkı havaya sokmak’’ ve ‘’havayı değiştirmek’’ istediğinde, bu yönteme başvurur.Günlüklerinde şöyle bahseder Goebbels bu yöntemden:’’Berlin bayrak takındı’’, ‘’Berlin bayraklarla süslü…’’, ‘’Şehir bayrak denizi…’’, ‘’Tüm Almanya bayrak denizi…’’, ‘’Üç gün bayrak asılması için genelge yayınlıyorum, anında Berlin bayrak denizi.’’

 

Çünkü bu adamlar yüzyıllar öncesinden büyük sosyolog ve uygarlık tarihçisi İbn-i Haldun’un MUKADDİME adlı yapıtında ‘’Çok sayıda bayrak kullanmak, renklerini çoğaltmak ve yükseklere kaldırmaktan amaç da kalplerde korku yaratmaktır, başka bir nedeni yoktur!’’ der.

 

Psikoloji biliminin babası Sigmund Freud şunları söyler: ‘’Kitleler asla gerçeğin peşinde koşmanıştır.Yanılsamalar isterler ve yanılsamasız yapamazlar.Gerçek olmayanları gerçeklerin üstünde tutarlar; gerçeklerden çok gerçek olmayanların etkisinde kalırlar.Bu ikisi arasında ayırım yapmama eğilimi oldukça yüksektir…’’

 

Avrupa ve Amerika’yı derinden etkilemiş 20.Yüzyıl’ın önemli filozofu Hintli felsefe profesörü Osho’yu dinleyelim: ‘’Propagandanın tüm mekanizması tekrarlar üzerine kuruludur.Politikacılar belli şeyleri tekrarlamayı sürdürür.Onları sürekli tekrarlarlar ve senin dinleyip dinlemediğinle de ilgilenmezler.Dinlemek önemli değidir, çünkü sadece tekrarlayacak olurlarsa yavaş yavaş ikna olursun,kabul edersin, bunu mantıkla akılla yapmazlar, sadece tekrar yoluyla hipnotize olursun.Hitler’in özyaşam öyküsü olan ‘’Kavgam’’ kitabında bir yalanı gerçeğe dönüştürmenin basit bir süreci olduğunu yazar:Bu da tekrar etmektir.Hitler bunu kendi deneyiminden biliyordu.Eğer belli bir şeyi sürekli tekrarlarsan-sigara içersen, her gün içmeye devam edersen-bu bir hipnoza dönüşür.O zaman bunun gereksiz, yararsız, aptalca sağlığa zararlı bir şey olduğunu bilsen bile hiçbir şey yapılamaz çünkü o artık otohipnoza dönüşür.’’

 

Filozof Osho çok önemli başka bir boyuta şöyle değiniyor:’’Toplum sürü şeklinde var olurOnu hemen hiç sorun olmadanbir orduya dönüştürebilirsin.İşte bu yüzden Hitler tüm ülkesini bir askeri kampa dönüştürmeyi başarabildi.Mao tüm ülkesini askeri kampa dönüştürmeyi başarabildi.Toplum tam sınırda yaşar, hemen dönüştürebilirsin:Bir parça disiplinle tüm toplum bir askeri düzene girebilir.Bireysellik oktur, çünkü bireye izin verilmez; kendini ifade edemezsin.Bu aynı bir koyun sürüsü, bir koyun zihniyetidir.’’

 

Osho çok önemli bir öneride bulunuyor:’’Toplum sadece ormanın ortasındaki bir açıklıktı.Gerçek değildir, insan eliyle yaratılmış bir şeydir.Tüm yasalar insan eliyle yaratılmıştır, senin ‘’erdem’’ adını verdiğin, ‘’günah’’ adını verdiğin her şey sadece insan eliyle yaratılmıştır.’’Erdem’’in ne olduğunu bilmiyorsun.’’Erdem’’ sözcüğün Ltincesi olan ‘’vırtue’’ sözcüğü çok güzeldir, ‘’güçlü’’ anlamını taşır.’’İyi’’ demek değildir; ‘’virile’’ yani ‘’güçlü’’ kökeninden gelir.Güçlü ol, kendini ifade et ve kendi ayaklarının üzerinde dur.Sürüye kurban olma.Düşünmeye başla ve kendi yalnız yolundan git; bir koyun olma.’’

 

Propagandanın psikolojik bir savaş olduğu kesindir ve bu konuda Doğu Pernçek, TÜRK ORDUSU KUŞATMAYI NASIL YARACAK adlı yapıtında şunları söylemektedir:’’’Psikolojik savaş, adı üzerinde savaştır.Psikolojik harekata karşı koymak savaşın bir cephesidir.Kendisine kurşun veya top mermisi veya füze atılan bir ordu ne yapmak durumundaysa, psikolojik harekatın hedefi olduğu zamanda aynı durumdadır.Savaşın biricik kuralı, savaşmak ve düşmanı imha etmektir.’’

 

Propaganda politikanın başlıca silahıdır ve onun mermileri de sözcüklerdir.

 

Bir İtalyan atasözü ‘’Sözcükler taş gibidir, iz bırakır, kalıcıdır, yıpratıcıdır, yaralayıcıdır,’’ der.

 

Bu bağlamda politikacılar rakiplerine bir düello niteliğinde gerekli yanıtı vermedikleri taktirde toplumun gözünden düşerler ve sçimi kaybetmeleri mukadder olur.

 

Yukarıda Muharrem İnce’nin RTE’den korku sinyalleri ile ilgili düşüncelerimi yazmıştım.Bunlara ek olarak ki, yukarıda sözcüklerin etkisi ile ilgili tespite çok uygun olacak.RTE Muharrem İnce ile ilgili bugünkü grup toplantısında ‘’gariban’’, ‘’karikatür tip’’ gibi ettiği laflara ki, toplumda kendisini zavallı gösterip güçsüzlenmesini sağlamak için yapmıştı.Buna karşılık Muharrem İnce ‘’Gariban olmak şaibeli olmaktan iyidir, gariban olmak şaibeli para sahibi olmaktan iyidir.Doğru söylüyorsun, ben gariban kamyon şoförü rahmetli Hacı Şerif’in oğluyum’’ diyerek yanıt vermiştir ve gerçekten toplumda değer kaybetmiştir.Zaten RTE’nin amacı toplumun nefretini onun e diğer rakiplerinin üstüne salmaktır ki, bunda da başarılı oldu, çünkü insan kitleleri güçsüzleri sevmezler.Ama Muharrem İnce çok okkalı, delici, yaralayıcı yanıtlar verseydi hiçbir olumsuzluk olmazdı.’’Şaibe’’ sözcüğünün birkaç anlamı olmakla beraber, en yaygın anlamı ‘’şüpheli’’ anlamına gelmektedir.Yani Muharrem İnce verdiği yanıtları şüphe kılıfı ile değil de, kesin bir dille söyleseydi kendisi karlı çıkacaktı.Örneğin ‘’Gariban olmak milletin malını haram yollardan yemekten daha iyidir’’ ve ‘’Karikatür tip olsaydım, hastalıktan bozulan suratımı her gün yağlı boya gibi makyaj yaptırırdım,’’ vs, vs…

 

Afrika eski devlet başkanı Mandela:’’Cesaret korkunun yokluğu değil, korkuya rağmen bir şeyler yapabilmektir!’’ der.

 

Ve, korkan politikacılar hep kaybedecektir.

 

 

Dr. brahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!