Özürlü barış ve akil adamlar

Özürlü barış ve akil adamlar
4 Nisan 2013 13:43

21 Mart Nevruz Bayramından beri ulus olarak sevindirik delisi olduk.

 


 


 


 


Hilmi SARALl H&H YORUM


 


 


Gazetelerde televizyonlarda bir bayram havası var ki sormayın gitsin. Nasıl bayram etmesinler?  Önder  Apo mu desem,  Sayın Öcalan mı desem, okuttuğu mektupla ülkede barış rüzgarları estirdi. Artık analar ağlamayacakmış, kan akmayacakmış, silahlar gömülecek mi, alınıp gidilecek mi çok belli olmadı ama bir süre patlamayacakmış.


 



Barış güvercinleri Sayın Erdoğan’la Sayın Öcalan anlaşmışlar, barış süreci tamamlanacakmış. Siz sakın ola otuz bin yurttaşımızın katledilmesine neden olan bölücü başı Apo ile bu Öcalan’ı karıştırmayın! Suriye’de savaş kışkırtıcılığı yapan Erdoğan’la bu Erdoğan da aynı kişi değil! Onlar başka, bunlar barış meleği, barış!


 


 



 



Biz barış geldi diye sevinirken bir sevindirici haber de İsrail’den geldi. Mavi Marmara olayı nedeniyle özür dileyen İsrail, tazminat da ödeyecekmiş. Küskünlük zaten yakışmaz kankalara. Bastırdı Obama, diz çöktü Netanyahu. Gururlandık hepimiz. Bilbortları gururumuzu anlatan afişlerle donattı Belediye Başkanımız İ. Melih Gökçek. Milli gururumuz okşandı diyeceğim de şu “milli” sözcüğü başıma iş açar mı diye korkuyorum.


 


 


 



 


İsrail’in özür dilemesinden bu kadar sevindiğimize göre “Çuval Olayı”nda neden ABD’lilere özür diletmedik diye aklıma takıldı. Öyle ya, dünya jandarması bizden özür dilese fena mı olurdu? Gerçi Sayın Erdoğan, “Ne notası, müzik notası mı” diyerek dalga geçmişti  ABD’ye nota verelim diyenlerle. Sayın Abdullah Gül de “Büyük devletler özür dilemez” diyerek ABD’yı savunmuş, bizim küçük devlet olduğumuzu da ilan etmişti. Ama asıl açıklamayı ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfelt yapmıştı: “Askerinizin başına çuval geçirme olayı hükümete karşı değil, hükümetin emrini dinlemeyen bazı unsurlara karşı yapılmıştır.” Bu açıklamaları alt alta okuyunca ve devam etmekte olan “Ergenekon”, “Balyoz” ve “Askeri Casusluk” davalarını düşününce, tutuklanan subaylarımızın kim tarafından, niçin tutuklandıkları anlaşılmış oluyor. Çuval olayı hükümet yetkililerimizle önceden kararlaştırılmış ve uygulanmış özel bir operasyonmuş. Erdoğan, Gül ve Rumsfelt aynı saftadırlar. O nedenle ABD!den özür beklemedik, beklemiyoruz da.


 



Olsun, İsrail’in özür dilemesi yeter bize diye avunuyorduk ki İsrail, “Suriye konusunun aciliyeti” nedeniyle özür dilediğini açıkladı ve arkasından Gazze’yi bombaladı. Tam bu sırada basına bomba gibi bir haber düştü. Başbakanımız “One minute” olayından sonra İsrail’le kavgalı, dargın dururken oğlu Ahmet Burak Erdoğan’ın gemileri  İsrail limanlarına vızır vızır sefer yapıyormuş! Babasının kavgalı olduklarıyla ticaret yapanlara bizim kültürümüzde iyi gözle bakmaz, onu iyi sözlerle anmazlar ama bu onların aile içi sorunu deyip geçelim.


 



Bizimkilerin Müslümanların yanında görünüp İsrail’i destekledikleri böylece ortaya çıkmış oldu. Zaten Irak’ta, Tunus’ta, Libya’da Mısır’da ABD’nin istediği gibi hareket edip Müslümanlara karşı durmamışmıydık?


 


 




ABD ile darılmayı hiç aklımızdan geçirmedik. İrail’le de barıştık. PKK ile el sıkıştık. Sıkıştık ama bunu millete anlatmakta sorun var. Onun için aklı yaptıklarını anlatmaya yetmeyen hükümetimiz “akil adamlar”a başvurdu! Sanatçı, artist, şarkıcı, sivil toplumcu, gazeteci…vb’den oluşan akil adamlar listesi hazırladı. Yaptıklarını anlatmaktan aciz hükümetimiz bunlar aracılığıyla halkımızı ikna edecekmiş.



Atalarımız ne demişler: Yalancı şahidini yanında taşır.



Bakalım inandırabilecekler mi?



[email protected]