Önce adını koyalım; İmralı süreci mi, ihanet süreci mi?

Önce adını koyalım; İmralı süreci mi, ihanet süreci mi?
5 Mart 2013 01:50

Son zamanlarda iki sözcükten nefret eder oldum.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Birisi ”İmralı”, bir diğeri de ”süreç” sözcükleri.
Nefretimin nedenini gayet iyi anladınız.

Dünyanın hiçbir tarihsel döneminde, hiçbir devlette terörün, terör örgütü ve onun elebaşısı ile görüşülerek çözüme bağlandığı görülmemiştir.

Peki bizde neden terör örgütü ve elebaşısı ile müzakere edilerek bu iş çözülmeye çalışılıyor?
Veya Türkiye Cumhuriyeti Devlet mi çözülmeye çalışılıyor?

BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın yaptığı her şeyin içinde bir hinoğlu hinlik var.
Adam küresel güçlerle derin muhabbeti sonucu geldi iktidar koltuğuna oturdu.

ABD ve küresel güçlere iktidarı elde etmek ve onu emr-i hak vaki oluncaya kadar devam ettirmek için vermediği ödün kalmadı.

Bu ödünlerin onun için hiçbir önemi yok; çünkü babasının kesesinden gitmiyor.

Bu vatan toprakları Türk Milleti’nin atalarının kanları ile alındı ve işgal edildiğinde de yine o kanlarla kurtarıldı.

Şimdi esas konuya geçelim.
BOP Eşbaşkanı ve güruhunun ”İmralı süreci” dedikleri, aslında ”İhanet süreci” betimlemesiyle adlandırılması gereken bu içine zıkkım çıkacası sürecin ”Teröristbaşı” ile kravatlı anarşistlerin ilk görüşmelerinden sonra basına sızan görüşme tutanaklarından anlıyoruz ki, Hükümetle aralarında her şeyi konuşmuş ve karara bağlamışlar.

Bu ihanet kararlarını nereden anlıyoruz?

İşte o tutanaklarda ki, süper seri katil Öcalan’ın ”Eski yaşam alışkanlıklarını topyekun bırakmak gerekir. Neden, çünkü bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, meşrutiyet, cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli. Bu hepsinden daha derinlikli olacak” diyor ki, BOP Eşbaşkanı ile tamamen anlaştığının en belirgin özetidir.

Aracı kim?
Hakan Fidan.

Öcalan’ın verdiği mesaj gayet açık.

Teröristbaşı o kadar mutlu ki, aracı rolündeki ”Hakan Fidan yalnız bırakılmamalı” diyor.
Ve Cemaat’ın Recep Erdoğan’a yapacağı darbeyi de önlediğini söylüyor.

Bu söz bir deli saçması mı sizce?
Asla, Teröristbaşı çok kurnaz ve zeki.
Bilakis bu söz ,BOP Eşbaşkanının kendisine bu konudaki teşekkür mesajının sonunda bilinçli söylenen bir sözdür.

Bu ihanet sürecinde BOP Eşbaşkanı ile süper seri katil Öcalan arasındaki muhabbet tabir yerindeyse aracı kurum vasıtasıyla çok gelişiyor.

Şöyle ki, ABD dostu ve işbirlikçisi Recep Erdoğan son gezisinde Balıkesir’de kendisine bir terör gazisi ”Terörle mücadelede bebek katilinin muhatap alınmasından son derece rahatsızız” sözlerini sarf edince hiddetlenerek (Zaten kendisi Türk ve gazi, şehit karşıtıdır doğal olarak) ”Önüne gelen herkes gazi şehit derneği kuruyor. Bu istismar edilirse saygıda kalmaz. Bir arkadaş bebek katiliyle masaya oturmak diyor. Bu aynı kafadır. Dünyanın neresine giderseniz gidin istihbarat mensuplarıyla bu tür görüşmeler var. Bu işler olmazsa barış gelmez. Benim istihbarat görevlim gidecek, görüşecek tabi. Biz anaların gözyaşı dinecek diyoruz. Başka türlü bunu durduramazsın” şark kurnazlığı sözleriyle yanıt veriyor.

Bu yanıtta gazilere hakaret ve onları hor görme var.

Kendi oğlu Bilal’in teröristler tarafından sakat kaldığını, gözünü veya bacağını bir kaybettiğini düşünsün.

Canın hiçbir bedeli yoktur ama söz konusu Türk gazisi ise, onunda BOP Eşbaşkanı’nın gözünde bir değeri yoktur.

Bu yanıtta bir telaş var.
Bu yanıtta, bu ihanet sürecinin sonunda kendi akibetinin hoş olmayacağını görüyor.
Bu yanıtta büyük bir korku alameti görülüyor.

”Korkunu ecele faydası yoktur” diyerek ve ”Başkasını enayi yerine koyan en büyük enayidir’‘ gerçeğini belirttikten sonra bu gazimize verilen yanıtı analiz edelim.

BOP Eşbaşkanı, ABD işbirlikçisi Recep Erdoğan ”Dünyanın her tarafında istihbarat örgütleri görüşür, terör örgütleriyle” diyor ki, külliyen yalandır.
Sen kime yutturuyorsun be adam.

Askerde, yedek subay eğitiminde iyi bir, istihbarat dersi aldık.
İstihbaratın nasıl yapıldığını ve yasal sınırlarını iyi biliriz Bay Eşbaşkan.
Bu ülkede istihbaratı bilen oldukça çok sayıda uzmanlar var.
İnsan biraz utanır, yüzü kızarır.
İstihbarat örgütleri, terör örgütleri içine ajan sızdırır ve böylece bilgi alınır.
Alınan her bilgide hemen öyle değerlendirilmeye konulmaz; elde edilen ham bilgiler elemelerden geçirilerek kullanılan bilgi haline getirilir.

Bir istihbari ham bilgi kullanılabilir istihbarat bilgisi haline gelinceye kadar, bir sürü aşamadan geçer.

Üstelik sen terör örgütü ile görüşmüyorsun, onunla müzakere masasına oturuyorsun.
Başka ülkelerde bu suçun cezası çok ağırdır.

Hem göster bakalım hangi devlet terör örgütü ile resmen istihbarat örgütünü görüştürmüş.
Ama atma, doğruyu söyle, yalanını yüzüne vuracak çok istihbarat uzmanı var.

Bay BOP Eşbaşkanı bu adına ”İmralı süreci” dediğin, bana göre adı ”İhanet süreci” olması gereken süreci yol yakınken bırak.
Sonuç hüsran olur, altından kalkamazsın.

Şunu tekrar haykırayım ki, bu süreç sonunda Türk Milleti ağır bir yara alırsa, o yaralı haliyle kendisine ihanet edenleri ayakları altına alır ve hamam böceğini ezer gibi ezer.

BOP’un kıdemli Eşbaşkanı, yine Balıkesir’de ”Hayat risktir, siyaset risktir. Bunun bedeli ne olursa olsun milletimizin refahı için, huzuru için her şeyi yapacağız” diyor ki, bu ifadeler sadece ve sadece kendini kurtarmaya matuf sözler.

”Hayat risktir’’ derken aslında bunu kendisinin yapmaya mecbur olduğunu belirtiyor.
Neden?

Çünkü, ”Küresel efendiler” kendisi hakkında hiç iyi düşünmeyebilirler ki, zaten öyledir.
Recep Erdoğan’ın tüm çabası, terörün çözümü noktasında değil, kendi akibetini tehlikelerden nasıl kurtarabilir derdinde.

Adam o kadar ”Şark kurnazlığı” yapıyor ki, bir taraftan dünyanın her tarafında istihbarat örgütleri, terör örgütleriyle görüşür diyor, bir taraftan da milletimizi enayi yerine koyarak bırakın istihbarat örgütünü, milletvekillerini bile teröristbaşı ile görüştürüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu boşuna demiyor, yürüyen yalan makinesi, adama.

Hem sen, şimdiki MİT başkanın, eski Başbakanlık müsteşar yardımcın Hakan Fidan’ı daha bu göreve getirmeden önce Oslo’daki görüşmelere göndermedin mi?

Peki o zaman Hakan Fidan istihbarat elemanı mıydı?
Bu katıksız yalanları nasıl söylüyorsun.
Yahu birazcık insana saygın olsun, Allah’tan kork!

BOP Eşbaşkanı’ın sulugöz yardımcısı ‘’Bu İmralı sürecinden artık geri dönemeyiz. Öcalan’ın istekleri yerine getirilmeyecek istekler değil’’ diyor.
Bunlar deli saçması sözler.

Siyasal akibetlerini kurtarmak için aldıkları geri dönülmez kararı yansıtıyor.
Çünkü, bu ihanet süreci başarısızlıkla sonuçlanırsa ki, şimdiden belli öyle olacağı, Türk Milleti’nin gözü önünden nereye saklanacaklarının hesabını yapıyorlar.
Bir bataklığa saplandıklarının farkındalar onlarda.
Küçük bir olası, akibetlerini kurtarma ümidi taşıyorlar.
Belki balık kavağa çıkınca kurtulabilirler.

Adamdaki vurdumduymazlığa bak sen, teröristbaşı ülkeyi resmen bölüyor, o ‘’Öcalan’ın istekleri yerine getirilmeyecek istekler değil’’ diyor.

Senin babanın çiftliği mi bu topraklar, öyle boş keseden dağıtıyorsun be adam.
Utanmazların resmen terör örgütü ile müzakere masasına oturduklarının en büyük delili, seri katil Öcalan’ın ‘’Devlet’in elinde tutsaklar var, PKK’nın elinde tutsaklar var. PKK’nın elindeki tutsaklar umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar’’ sözleridir ki, ihanet sürecinin açık belgesidir.

Teröristbaşı tutsak sözcüğünü kullanarak kedisini Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşısında bir devlet başkanı gibi lanse ediyor.

Öcalan’ın bu hali, ihanet şebekelerinin eseridir.

Bakın BOP Eşbaşkanı ve güruhunun çılgınlığına bakın ki, Abdullatif Şener ‘’İmralı’da yapılan görüşmeler Başbakan tarafından verilen talimatla yapılıyor. Görüşmeleri Hükümet adına yapanlar da Başbakan Vekili sıfatıyla ve Başbakan adına yapılıyor. Şu anda İmralı, Cumhurbaşkanlığı köşkünden daha fazla basının odak merkezi haline dönüşmüştür. Hatta Başbakanlıktan daha fazla, Parlamento’dan daha fazla ve daha güçlü bir şekilde Türkiye gündeminin merkezi haline gelmiştir. Bunu ülke olarak, bu ülkenin aydınları, medyası, sivil toplum kuruluşları olarak düşünen herkesi masaya yatırıp farklı boyutlardan değerlendirmek gerekir’’ diyor ve çok önemli bir uyarıda bulunuyor ki, çok anlamlı buluyorum ben.

Yakından tanıdığım Abdullatif Şener dürüst ve namuslu bir devlet adamıdır.

Abdullatif Şener’in bu uyarılarını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü düşünen milliyetçi-ulusalcı her yurtsever dikkate almalıdır.

Bakın Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı bir araştırma da, ‘’Türk kökenliler’’in % 84’ü ‘’Örgüt ve Öcalan ile görüşme yapılmasının PKK’nın güçlenmesine hizmet ettiğini’’ düşünüyor.

Bu anket sonucundan BOP’un Eşbaşkanı ve hempasının ders alması ve çekinmesi lazım.
Recep Erdoğan sürekli olarak yüksek oy oranı ile merkezi ve yerel iktidarı almasına aldanmamalı.

Bazen uluslar da, yıllar süren bir ‘’Akıl tutulması’’ olur ama aniden uyanırlar; şok olaylar karşısında.

‘’Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde yakalanır’’
özdeyişini Bay Recep Erdoğan hiç unutmasın.

Hiçbir ihanet süslenmiş yaftalamalarla örtülemez.
Hiçbir hain, kurnazlıkla kendini gizleyemez.
Türk Milleti, büyük bir millettir.
Büyük milletler sağduyu ve sabırla hareket ederler.
Ama hareket ettiğinde, ihaneti ve ihaneti kundaklayanları ezer geçerler.
Herkes bunu böyle bile.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!