Erdoğan’ın pazar sabahı havalimanında Öcalan ve PKK ile müzakerelere yönelik açıklamasından: “Tabii, burada hedeflerle gelinen durumu karıştırmak yanlış olabilir. Açıklıyorum, silahlar bırakılmadan bizim bölücü terör örgütü ile mücadeleyi kesmemiz söz konusu değil. Tabii, İmralı’nın vermiş olduğu mesajların çok önemli olduğunu yine istihbarat örgütünün bize aktardığı bilgiler çerçevesinde ediniyoruz.”


Safile USUL H&H YORUM

Arınç’ın hafta sonu Bursa’da yaptığı konuşmadan: “İmralı ile Hükümet değil, istihbarat örgütleri görüşüyor.”
 
New York Times’dan: ABD’li üst düzey bir yetkilinin New York Times’a verdiği bilgilere göre, Hillary Clinton ve yine görevini yeni bırakan CİA Direktörü David Petraeus Suriye’deki muhalifleri silahlandırmak istiyordu fakat buna, verilen silahların El Kaida tipi örgütlerin eline geçmesi ve ABD’nin gitgide sıcak bir savaş içine çekilme ihtimali nedeniyle karşı çıkıldığı için, bunu yapamadılar. Clinton New York Times’ın bu konuya ilişkin sorduğu sorulara cevap vermedi ve sessiz kaldı. Keza, Petraeus da New York Times’ın bu konudaki sorularına cevap vermedi.
 
Yorumum:
 
1-Erdoğan ve Bülent Arınç’ın bu hafta sonu peşpeşe İmralı ile görüşenin Hükümet olmadığı vurgusunu yapmaları AKP içinde bir değerlendirme yapıldığı ve İmralı görüşmelerinin siyasi sorumluluğuna karşı mesafe almaya yönelik bir karar alındığına delalet.
 
2-Erdoğan’ın pazar sabahı havalimanında, “Hedeflerle gelinen durumu karıştırmak yanlış olabilir.” sözleri PKK ve İmralı ile müzakerelerden sonuç bekleyen kamuoyuna yönelik ve onların umutlarını yıkmamaya çalışmak ile bu işten hemen sonuç alınmasının mümkün olmadığına vurgu yaparak, kendi pozisyonunun sonuçsuzluğunu kapatmaya yönelik.
 
3-ABD’de ağır basan eğilimin Suriye muhaliflerini silahlandırmaya soğuk bakılması olması, ABD kamuoyunun ve seçmenin genelinin sıcak savaşsal çelişkilere karşı olduğunu ve ABD’nin Suriye’de artık çok temkinli bir pozisyona geçtiğini tekraren gösteriyor. Bu durum da, Esad ve onun yanında yer alan PKK güçlerinin önümüzdeki dönemde daha da rahat bir silahlı pozisyonda kalacaklarına ve bu durumu Türkiye’den siyasal kopuş için kullanmaya çalışacaklarına delalet. Hükümet de bu durumu ve Öcalan ile müzakerenin bir sonuç getirmeyeceğini görüyor ancak bir yandan Öcalan ile görüşmeleri istihbaratın üzerine yıkarak, bir yandan da genel seçimlere kadar sanki PKK silah bırakabilirmiş gibi bir umudu canlı tutmayı hedefliyor.
 
Bu arada…
 
Eğer, “Hükümet PKK ile görüşmelerden sonuç alır ve bu, başarı olarak onun hanesine yazılır, biz de geri durmayalım.” diye düşünenler varsa çok yanılıyorlar. Hükümet bir sonuç elde edemeyecek ve çok zorlanıyor. Muhalif olarak seçmen oyuna talip olanlar bu süreçte Hükümet’e hiç yanaşmamalı ve onu bu konuda tamamen kendi kararları ve uygulamaları ile başbaşa bırakmalı. Hatta bu konunun içine hiç girmemeli çünkü Hükümet hezimet aldıkça mesela CHP’yi hedef tahtasına oturtarak onu günah keçisi yapmak için dili ağzında bekliyor. CHP bu konularda şöyle veya böyle tek kelime ettiğinde, kamuoyunda, bu işin sorumlusu CHP’ymiş gibi bombardımana başlıyor ve seçmenin aklı karışıyor. Hatta seçmen, “Öcalan ile müzakereyi CHP istedi ve yaptırdı” olarak dahi algılayabilir. Hükümet algı istismarı konusunda çok faal ve istekli. Basit seçmen algısı üzerinde çok yoğunlaşılmalı ve seçmen hangi tartışmayı nasıl algılayabilir hususuna önem verilmeli.
 
DAVUTOĞLU SAVAŞA MI SUSAMIŞ?
 
Dışişleri Bakanı Davutoğlu Suriye’ye yönelik olarak, “İsrail sizi bombaladı, bir çakıl taşı dahi atmadınız İsrail’e” şeklinde laflar etti geçen gün.
 
Sanırım Dışişleri Bakanı olarak yaşadığı hezimetler onun aklını bastırıyor.
 
Ve de, Türkiye Cumhuriyeti ona savaş yaşatmadığı için savaş tecrübesi de yok.
 
Ama, bir dışişleri bakanına savaş körükleyici laflar yakışmaz. Önce bunu öğrensin. Hatta, içindeki hezimet yemiş egoyu terbiye için destek alsın.
 
Madem başarısızlığı tescil edilmiş sanılmasın diye kabine değişikliğinden etkilenmedi ve bakan olarak kaldı, bir savaş körüklememe terbiyesi desteği almasında acilen fayda var.