Okul kaçkınları Tayyip’i kurtaramaz

Okul kaçkınları Tayyip’i kurtaramaz
14 Haziran 2013 17:59

BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın genel ve yerel seçimlerde Türk insanının önemli bir kesiminin cahilliğe dayalı duygusallığından yararlanarak, akla, zekaya, belleğe, yeteneğe değil de yoğun bir şekilde duygulara hitap ederek seçimleri büyük bir zaferle kazandığını hepimiz biliyoruz.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Buna dayalı olarak sanatçılarla kişisel olarak ve toplu halde zaman zaman görüşerek seçmen üzerinde önemli olumlu etkiler bırakarak onları da bu hususta bir hayli kullanmıştır.

Ama şimdi sosyolojik bir hususu tespit etmek zorundayız.

Öncelikle Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN “Sanattan yoksun bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş gibidir” sözünü anımsatarak sanatın bütün dallarını ve bu dallara ait tüm sanatçıların ne kadar önemli olduğuna yürekten inanıyorum.

Türkiye de Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar geçen 90 yıllık süre içerisinde okumuşluk seviyemize uygun olarak ki, bu seviye hala daha ilkokul 5.sınıftır; sanat ve gerçek sanatçı kavramı tam olarak yerine oturmamıştır.

Bu nedenle Türkiye’de iki çeşit sanatçı vardır; biri gerçek sanatçıdır; bunlar eğitimlidir, entelektüel birikimleri hayli yüksektir. Diğeri ise “Alaylı”dır; yeteneklerine güvenerek küçük yaşlarda okullarını yarıda bırakarak ki kimi orta terk, kimi lise terktir;  bir yığın olumsuz maceralı yaşamdan sonra genellikle sahnelerde yer etmişler, bilhassa da olumsuz davranışları ile sürekli dikkatleri üzerlerine çekmişler ve bilhassa milyonlarca cahil halk yığınları üzerinde oldukça etkili olmuşlardır.

Duygular üzerinden “Medine dilencileri”  gibi cahil kitleleri peşinden sürüklemek için bu tür “Alaylı” sanatçı dediğimiz kişileri kullanan Recep Erdoğan şimdi de etrafını saran eğitimli milyonları dağıtmak için kullanmaya kalkarak kendini kurtarmaya çalışıyor.

İşte burada o kadar yanılıyor ki, eğitimli bir kitle bu “Yalancı dolma”yı asla yutmaz.
Şu veri “Sosyal Psikoloji”nin önemli bir tespitidir ki, eğitimsiz kitleleri duygularından esir edebilirsiniz ama eğitimli kitlelere bu numaralarınız kesinlikle sökmez.

Yani bir “Koyun sürüsü”nü çaldığınız kavalla istediğiniz doğrultuda yönlendirebilirsiniz ama bilinçli eğitimli kitle o kavalı çalan “Sanatçı” müsveddesinin elinden alır bir tarafa fırlatır.
Recep Erdoğan kendisini hedef alan ve kuşatan % 50 lik kitleyi, oy aldığı % 50 lik kitle ile fevkalade karıştırıyor ki, bu da onun bilimsel paradigmadan ve kitap okuma kültüründen ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Tabii ki, cahil ve çıkarcı danışmanları da kendisini gerek bilgi eksikliği gerekse hortumlama kanalları kesileceği korkusu ile sonuna kadar aldatıyorlar.

Her türlü bilgiden yoksun ve kavrama kapasitesine dayalı olarak Recep Erdoğan’da bu zokaları yutuyor.

Şu gerçeği yazmak zorundayız ki, bir ülkeyi yöneten başbakanın her konuda bir ortalama bilgisinin olması gerekir ki,danışmanlarının önüne koyduğu bilgilerin yarar ve zararları konusunda açık bir düşünceye sahip olabilsinler.

“Türk Milleti”nin şu anda en büyük şanssızlığı Başbakan’ın bilgi fukarası olması ve bu nedenle de hem kendisini hem de “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni tehlikeye atmasıdır.

Şimdi neyi öngördüğümüze gelelim.

Eğitimli bir kitleyi, hele bu kitlenin öncüsü dinamik ve her türlü bilgi ile donanımlı,iletişim yeteneklerini oldukça geliştirmiş bir gençlik teşkil ediyorsa “Okul kaçkını, koyun sürüsüne kaval çalan” “Alaylı sanatçılar”la durduramazsınız.

Üstelik bu tür ciddi toplumsal olayları sadece sanatçılarla ve “Gösteri temsilcileri’’ ile görüşerek de önleyemezsiniz.

Ya ne yapılmalı idi?

Ben Başbakan’ın yerinde olsaydım, öncelikle bu toplumsal olayların dinamiğini anlamak ve çözüm yollarını bulmak için bilim insanları, düşün insanları, yazarlar, gazeteciler, tüm siyasal partilerin önderleri ve kurmay heyeti ile hiç çekinmeden görüşür önerilerini alırdım.

Sosyologlar, sosyal psikologlar bu olayları en iyi değerlendirebilecek bilim temsilcileri olarak gerek bizim üniversitelerin en seçkin sosyologları gerekse yabancı üniversitelerin ünlü sosyologlarını dinler, bilgi alırdım.

Ayrıca bana muhalif bütün siyasi parti liderlerini ,muhalif gazeteci yazarları, muhalif gerçek eğitimli entelektüel birikim sahibi sanatçıları dinler görüşlerini alırdım.

Örneğin, Recep Erdoğan bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Devlet Bahçeli’yi, Doğu Perinçek’i ve bu zevatın kafası çalışan kurmay heyetini, Sabahattin Önkibar’ı, Emin Çölaşan’ı, Emre Kongar’ı, Melih Aşık’ı, Necati Doğru’yu, Arslan Bulut’u, Bekir Coşkun’u,Kurtul Altuğ’u, Mehmet Faraç’ı, Cüneyt Arcayürek’i,Levent Kırca’yı, Müjdat Gezen’i,Ferhan Şensoy’u,Edip Akbayram’ı, Arif Sağ’ı vs, her meslekten, her kesimden onlarcasını dinler görüşlerini ve çözüm önerilerini alması gerekir.

Ben aslında bu makalede  bir devlet adamının kritik durumlarda ne yapması gerektiğine ait bazı noktaları anımsatmaya çalıştım.

Gelinen bu durumda Recep Erdoğan’ın istifa etmekten başka hiçbir çaresi bulunmamaktadır gelişen süreç sonunda “Yüce Divan”da yargılanacağı kesindir.

“Türkiye Cumhuriyeti’’ tarihinde ihanet cürümleri işleyen tek başbakan Recep Erdoğan’dır.
Durmuş olan PKK terörünü etnik yaraları kaşıyarak tekrar alevlendirip binlerce asker ve güvenlik kuvveti personelinin şehit olmasına sebep olan o.

Ülkemizi “Terör örgütü” elebaşıları ile görüşüp bölünme noktasına getiren o.

“Türk Milleti”ne ve onun sembolü durumundaki temsilcilerine defalarca hakaret eden o.

Uusal bayramlarımızı yasaklayarak ve Cumhuriyet düzeninin temellerini bozucu uygulamalarıyla, Cumhuriyet devletini topyekun ortadan kaldırmak isteyen o.

Bölücü anayasa çıkarmak isteyen o.

“Anayasa Mahkemesi”nin 2008 de verdiği kararla AKP’ye “Laiklik karşıtı hareketlerin odağı” hükmü verilmiş ve o tarihten beri boynunda “Suç yaftası” bir parti Türkiye’yi yönetmektedir ki, bu durumda yaptığı hiçbir icraatın anayasal ve yasal geçerliliği yoktur.

Yani bu tarihten itibaren sattıkları,aldıkları,özelleştirdikleri,terfi ve atamaları, çıkardığı yasalar ve kararnameler ile bunlara uygun yaptığı icraatların vs,hiçbir anayasal geçerliliği yoktur.
Yakın bir zamanda “Milli Hükümet” geldiği zaman bu icraatların tümünü “Anayasa Mahkemesi”nin o hükmüne dayanarak yok hükmünde sayacak, her şeyi aslına geri gönderecektir.

Öyle ki, yaptığı özelleştirmeler de hükümsüz sayılacak “Okus pokus”la ele geçirilen “KİT”ler yandaşların ellerinden alınacaktır.

Herkes bunu böyle bilmeli.

Recep Erdoğan’da şunu bilmeli ki, yurtsever direnişçi kitleye polis şiddeti ile karşılık vermek kendisini asla kurtaramayacaktır; tek yapacağı iş teslimiyetini belgeleyen istifa dilekçesini götürüp Cumhurbaşkanı’na vermesidir.

Ey Recep Erdoğan kafandaki “Battal Gazi Hikayeleri”ni çıkarıp içini özümsenmiş demokrasi bilgileri ile doldurmadıkça sen bu ülkede başbakanlık yapamazsın.

Tekrar ediyorum “Okul kaçkınları” ile de kendini kurtaramazsın.

Çünkü karşındaki milyonların hepsi aydınlık beyinlere sahip; oy topladığın koyun sürüsü değil.
Yani kısaca fırtınaya karşı üfürükle gitme.

Tüm vatansever aydın Atatürkçü ulusalcı-milliyetçi yurttaşları “Sosyal Medya”dan irtibatlarını asla koparmamaya ve Tayyip istifa edinceye kadar “Demokratik –hukuksal eylemler”de bulunmaya davet ediyorum.

15 Haziran Cumartesi Ankara Kızılay’daki ve 16 Haziran Pazar Taksim’deki demokratik eylemler güç gösterisi bakımından çok önemli.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!