OHAL Anayasası mı?

OHAL Anayasası mı?
29 Temmuz 2016 11:23

Türkiye’nin atlattığı 15 Temmuz darbe girişimi, en karanlık gecelerimizden biri olarak tarihteki yerini almıştır. Ayrıntılar ortaya çıktıkça, darbeci çetenin devleti ele geçirecek güce ulaştıkları anlaşılıyor. Bu çetelerin 1970’li yıllardan beri devlette yer alma süreci, nedenleri ve sonuçları, bilimsel yöntemlerle ele alınacaktır. Umarız gerekli dersler çıkarılır.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

Ülkenin içine sürüklendiği bu kaos ortamında, Anayasa değişikliğinin de dillendirilmesi ilginç olmuştur. Umarız olağanüstü halin egemen olduğu bu dönemde düşünülen Anayasa değişiklikleri, olağan, hukuk devletini, demokrasiyi ve insan haklarını önceleyen değişikliklerle sınırlı kalır. Türkiye, olağanüstü bir dönemde, olağan Anayasa yapma becerisini gösterir.

 

İçinde bulunduğumuz bu olağanüstü dönemde, gündeme getirilen Anayasa değişiklikleri nedeniyle, kaygılarını ve uyarılarını dile getiren kuruluşların başında Önce Demokrasi Girişimi gelmektedir. Sözcülüğünü Anayasa hocası Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun yaptığı Önce Demokrasi Girişimi, uyarı ve çağrılarını şöyle sıralıyor;

 

– Anayasa değişikliği için partiler arası uzlaşma ve yeni Anayasa için Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yeniden masaya oturması yönündeki açıklamalar, olumlu adımlardır. Ancak Anayasa çalışmaları için bilgi, yol ve hedef kirliliğinin aşılarak, doğru bilgi, demokratik yöntem, hukuk devleti ve haklar toplumu hedefi üzerine yoğunlaşılmalıdır.

 

– Türkiye toplumunun bugünü ve geleceği için yaşamsal önemdeki Anayasa değişikliği, özgür bir tartışma ortamında mümkündür. Basın özgürlüğü ve medya çoğulculuğunun olmadığı bugünkü ortam, çoğulculuktan uzaktır.

 

– Anayasa çalışmaları elbette önemlidir. Ancak öncelikle yürürlükteki Anayasa’ya saygı duyulmalıdır. Mevcut Anayasa’ya uyulmadan ve saygı duyulmadan yapılacak değişikliklerin de bir anlamı olmayacaktır.

 

– Yapılacak değişiklik ve/veya yenilemeler, yürürlükteki Anayasa’dan daha ileri düzeyde olması ölçüsünde meşru olur. Örneğin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kısıtlayan veya ölüm cezasını öngören bir değişiklik kabul edilemez. Böyle bir değişiklik, (gerek iş mevzuatımız ve gerekse tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereğince) meşru olmayacaktır.

 

– 15 Temmuz darbe girişiminde, devlet yönetiminde hukuktan, laiklikten, demokrasiden, liyakat ilkesinden ve yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini kullanacakları bir siyasal iklimden uzaklaşılmış olmasının payı belirleyici olmuştur. Türkiye toplumunun sürüklendiği bu derin krizden çıkış; hukukun, liyakatin ve demokrasinin asgari standartlarının geçerli kılınması ve anayasasızlaştırma siyasetine son verilmesi ölçüsünde mümkündür. Bu nedenle OHAL hemen kaldırılmalıdır. Olağanlaşma için Anayasa’ya saygı yeterlidir.

 

– Yapılacak Anayasa çalışmaları saydam bir biçimde yürütülmeli, bu çalışmaya bütün siyasal partiler kadar, Anayasa çalışmalarına büyük emek harcayan sivil toplum örgütlerinin de katılımının yolu açılmalıdır.

 

– Anayasa çalışmaları, “kırmızı çizgiler” şeklinde belirlenen ön koşullarla değil, hukuk devleti ve haklar toplumu amacıyla yürütülmelidir. Böyle bir hedef, Anayasa çalışmaları eşliğinde “toplumsal barış” yolunda ilerlemeye de katkı sağlayacaktır.

 

Anayasalar, toplumsal sözleşmelerdir. Yapılacak sözleşmenin, toplumun tüm katmanlarını kucaklaması ve evrensel değerlere uygun olması gerekir. Aksi takdirde, düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı, toplantı ve örgütlenme haklarının yasaklandığı, katılımcı ve çoğulcu olmayan böyle olağanüstü bir dönemde yapılacak değişiklikler; dönemsel, tepkisel ve konjonktürel olmaktan öte bir anlam taşımayacaktır. Türkiye’nin Anayasa alanındaki birikimi ve potansiyeli, mevcuttan çok daha iyisini yapmaya müsaittir. Yeter ki istensin…

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

[email protected]

 

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü