Oh biz de rahatladık

Oh biz de rahatladık
4 Haziran 2012 11:31

İleri demokrasinin dalgaları art arta gelmeye devam ediyor. En son dalga 28 Şubat Darbesi için patladı.

Hilmi SARAL H&H YORUM

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, emekli üst düzey subayları ifadeye çağırdı. Elbette çağıracak. Darbelerin panzehiri demokrasidir. Bizde darbe heveslileri çok olduğu için “sade” demokrasi yetersiz kalmaktadır. Zorunlu olarak “ileri” demokrasi uygulaması yapmaktayız.

Hükümetimiz bunun gereği olarak tedbirlerini artırdı. Uzun yargı sürecini kısaltmak amacıyla “avukatsız savunmayı” düzenleyen tasarıyı meclise sundu. Artık, davalar daha kısa sürede sonuçlanacak, uzun tutukluluk sürelerinden kimse şikâyet edemeyecektir.

Silivri’deki yargılamalarda bunu uygulamaya koymuştuk zaten. Bazen avukatları, bazen sanıkları duruşmadan men cezasına çarptırarak savunmayı engelliyor, süreyi kısaltıyoruz. Buna itiraz eden avukatların çoğunu da sanık yaptık, yargılıyoruz. Hele CD’lerin düzmece olduğunu, belgelerin sahteliğini söyleyenleri hiç mi hiç duymuyoruz.

İleri demokrasimizin bu tavrını anlamaktan aciz İstanbul Barosu yöneticilerine de günlerini gösterme zamanı geldi. Onlara da mahkemeye avukat göndermemenin ne demek olduğunu göstereceğiz. Soruşturmayı başlattık bile.

Darbelerle mücadelede çok kıskanç davranıyoruz. Bizden başkasının bu mücadeleye omuz vermesi canımızı sıkıyor. Onun içinde tedbirlerimiz var. 12 Mart 1971 askeri darbesini bizden başkaları protesto etti de hemen cezalandırdık onları.

Biliyorsunuz, 12 Eylül darbesinin idam ettiği Erdal Eren ve Mustafa Pehlivanoğlu için Başbakanımız iki gözü iki çeşme ağlamıştı. Tam 12 Mart darbesinin işkencede ve idam sehpasında öldürttükleri için ağlayacaktı ki başkaları daha önce davrandı Sayın başbakanımızdan. İleri demokrasimiz hemen harekete geçti.

İbrahim Kaypakkaya’yı anan dört genci 120 yıl hapse mahkûm ettik. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anılmasının suç olduğunu Yargıtay 9. Daire Kararına bağlattık. Böylece darbe mağdurlarına üzülme, onları anma konusunun sadece Başbakanımıza ait olduğunu bazı aymazlara belki anlatırız.

İleri demokrasi dalgaları böyle art arta gelince Başbakanımızın canı sıkıldı. “Bu dalgalar toplumun huzurunu kaçırıyor. Bu dalgalarla bu ülke boğulur.” diyerek dalga boyunun kendi boyunu aştığını açıklamış oldu.

Başbakanımızın canı sıkılınca bizim görevimiz onu rahatlatmak olmalı. Ana muhalefet partimizin Başbakanı Rahatlatmaktan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap hemen görev başı yaptı.

“Kamuoyu yoklamalarına göre yarın seçim olsa yine AKP dört seçmenden ikisinin oyunu alacak gibi görünüyor.” dedi. Başbakanımızın yüreğine su serpti, onu rahatlattı. Zaten, “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez”miş.

Ohhh, biz de rahatladık.