ODTÜ’nün YÖK hakkında 27 Kasım’da verdiği görüş

ODTÜ’nün YÖK hakkında 27 Kasım’da verdiği görüş
27 Aralık 2012 00:04

ODTÜ Senatosu 27 Kasım 2012’de yeni YÖK Kanunu hakkında görüş bildirmiş.

Safile USUL H&H YORUM

Bunu internet sitelerinde okudum ve o görüşün girişini size aktarıyorum.
 

“1.1 Halen yürürlükte olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, geçen 30 yılı aşkın süre içinde yapılan pek çok değişikliğe rağmen 12 Eylül döneminin üniversitelere bakış açısını taşımaya devam etmektedir. Bu kanun, bir yandan Yükseköğretim Kurulu eliyle üniversite özerkliğini zedeleyen hiyerarşik bir yapı oluşturmuş; öte yandan da üniversiteleri sadece lisans eğitimi veren kurumlar olarak gören tektipleştirici yaklaşımı ile devlet üniversitelerinin çeşitliliği önüne engeller koymuştur. Geçen sürede hızla kitleselleşen yükseköğretim sistemimiz içindeki kurum sayısı 188’e ulaşmış, diğer yandan da lisansüstü eğitim ve araştırmanın ülkemizde ağırlık kazanmasıyla üniversitelerimiz arasında önemli farklılaşmalar ortaya çıkmıştır. Üniversite özerkliğinin ve kurumsal çeşitliliğin artması yönünde yoğunlaşan baskılar karşısında, 2547 sayılı kanunun temsil ettiği merkeziyetçi anlayış mevcut yükseköğretim sisteminin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek duruma gelmiştir.
 
1.2 YÖK tarafından hazırlanan “Yükseköğretim Kanunu Taslağı”, 2. maddesinde doğru bir değerlendirme yaparak, yükseköğretimin temel ilkelerini akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, rekabet ve kalite ilkeleri olarak tanımlamaktadır. Ancak, birçok maddesinde ciddi çelişkiler de barındıran taslak, takip eden maddelerinde ortaya koyduğu anlayış ve yaklaşım itibariyle bu ilkelere zıt düşmekte, 2547 sayılı kanunun merkeziyetçi ruhundan ve baskıcı felsefesinden kaynaklanan olumsuzluk ve yetersizlikleri gidermekte hayal kırıklığı yaratmaktadır.
 
1.3 Taslak, temel ilke olarak benimsediğini ifade ettiği üniversite özerkliğini tamamıyla kısıtlayan bir yükseköğretim sistemi getirmeye adaydır. Taslakta YÖK’ün yerini alması önerilen Türkiye Yükseköğretim Kurulu’nun (TYK), YÖK’ten daha merkeziyetçi ve baskın konuma geldiği açıktır.
 
1.4 Taslakta üniversite özerkliğini kısıtlayan maddeler olduğu gibi, yasa ile düzenlenmeyen tüm konular TYK kararlarına ve yönetmeliklerine bırakılmaktadır. TYK, resen vereceği kararlarla ve her konuda düzenleyeceği yönetmeliklerle, üniversitelerin kısıtlı olan özerkliklerini büsbütün daraltacak, kendi yönetimlerinde söz sahibi olmalarını engelleyici tercih, hüküm ve uygulamaları getirebilecek yetki ve görevlerle donatılmaktadır. Yükseköğretim kurumları, akademik konularda alınacak kararlardan başlayarak; yönetim ve teşkilatlanma, personel ve istihdam ve mali konularda tamamen bu merkezi yapının düzenlemelerine bağlı kılınmaktadır.
 
1.5 Yasa taslağı, üniversite özerkliğini güvence altına almamaktadır. Üniversite özerkliği yasa ile düzenlenmeli; her hangi bir TYK yönetiminin tercihine bırakılmamalıdır. Kaldı ki, yasa ile düzenlenmeyen özerkliklerin yönetmeliklerle üniversitelere verilmesi hukuken de mümkün değildir; bugüne kadar olan YÖK uygulamaları da bunu açıkça göstermektedir.
 
1.6 YÖK’ün zaten çok fazla olan yetkilerinin önemli bir kısmının üniversitelere devri beklenirken, bu yeni üst kuruluş yetkilerini devretmediği gibi, mevcut Üniversitelerarası Kurul’un (ÜAK) bütün görevlerini üzerine almakta ve bağımsız olması gereken yükseköğretim kalite kurumunu da kendi bünyesinde oluşturmaktadır. ÜAK’nın da kaldırılmasıyla üniversiteleri temsil eden yetkili hiç bir kuruluşun kalmadığı sistemde, doçentlik sınavları gibi akademik konular bile doğrudan TYK tarafından düzenlenmektedir. Taslakta tanımlanan çok geniş bir bürokratik yapılanma ile TYK, bir “yükseköğretim bakanlığı” yapısına bürünmekte ve benzer yetkilere sahip olmaktadır.
 
1.7 Mevcut YÖK’ün bir kısım yetkilerini devralması gereken “üniversite konseyi”, taslakta önerilen yapılanmasıyla üniversitenin zaten çok sınırlı olan özerklik alanını kontrole yönelik bir dış müdahale aracı olarak kurgulanmaktadır. Oysa ki, gerçek anlamda üniversite konseyi, değişik bileşenlerin görüş ve önerilerinin de üniversiteye yansıtılacağı, üniversite özerkliğini güvence altına alan bir yapı olmalıdır.
 
1.8 Taslağın 2. maddesinde belirtilen ve bugün şiddetle ihtiyaç duyulan devlet üniversitelerinin çeşitliliği ise, maalesef sadece sözde kalmakta; taslakta gerçek anlamda bir çeşitlilik modeli ortaya konulmamaktadır. Farklı eğitim, araştırma ve hizmet misyonlarına sahip devlet yükseköğretim kurumlarının misyonlarına uygun şekilde yapılanmalarının güvence altına alınması gerekirken, yasa taslağında düzenlenen en belirgin çeşitlilik boyutu olarak ‘özel’ yükseköğretim kurumları getirilmektedir. Yükseköğretim sektörüne devlet kaynakları dışında yatırım yapılmasını amaçlayan vakıf üniversiteleri varken, şirket yapısına sahip, kar amaçlı özel üniversite modelini getirmenin mantığını anlamak olanaksızdır.
 
1.9 SONUÇ: Taslak, 2547 sayılı yasanın olumsuzluklarının ve yetersizliklerinin bile gerisinde kalan merkeziyetçi bir anlayış getirmektedir. Maddeleri arasında tutarsızlıklar olan ve gereksiz ayrıntılara da giren taslağın iyileştirilmesi için öncelikle 2547 sayılı yasanın ruhunu ve lafzını koruyan yaklaşım terkedilmelidir. Eğer Anayasa ve mevcut yasa değiştirilecekse, bu taslağın 2. maddesinde bahsedilen hususları gerçekten temin edecek özlü ve esnek bir “çerçeve” yasanın hazırlanması ve işleyişin gerçekten özerk, kendi yönetiminde birincil derecede yetki ve sorumluluk sahibi olacak üniversitelere bırakılması gereklidir. Taslağa yansıyan temel yaklaşım ve ruh değişmeden maddelerin tartışılması bir anlam taşımayacaktır.”
 

Demek ki, neymiş. Her kuşun eti yenmezmiş. Bazıları da böyle mütaala verir, Bologne kriteri gibi yazarmış.


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz