ODTÜ öğrencilerinin onurlu, demokratik direnişi halka cesaret aşıladı

ODTÜ öğrencilerinin onurlu, demokratik direnişi halka cesaret aşıladı
24 Aralık 2012 00:34

Korku, bireyler ve topluluklar için çok tehlikeli bir baş belasıdır.


İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Tüm despot yöneticilerin halka yaptıkları zulümler, onların korku hastalığı zaafiyetinden yararlanmaları yüzündendir.
 
Halbuki aslında korku denilen bir fenomen yoktur, o sadece bir sanrı(vehim)dır.
 
Korkuyu insanın beyni üretir ve hep bilinçaltına atar; zamanı gelince üstbilince çıkarır ve kendini koruma adına kullanır.
 
Bu korku duygusu evrimsel gelişimine koşut olarak insanın genetiğinde, DNA’sında vardır.
 
Çünkü ilk insanlar hep vahşi doğadan ve orada oluşan korkunç olaylardan hep korkmuşlar ve bunların perde arkasında hep üstün bir gücün varlığını aramışlardır.
 
Dolayısıyla, vehmettikleri bu üstün güce hep boyun eğmişler ve kendilerini koruma adına sinmişlerdir.
 
İnsanoğlunun dünya üzerinde milyonlarca seneden varoluşundan, ta ilk primatlardan beri bu korku dediğimiz sanrı böylece onun genlerine yerleşmiş oluyor.
 
İşte tüm zalim, faşist, firavun ve Neron karekterli devlet yöneticilerinin kişisel ve ailesel çıkarları adına, halkı bir koyun sürüsü gibi güderek yönetmesinin ana silahı, insan topluluklarının korku dehlizinden yararlanmaları yüzündendir.
 
Faşist yöneticiler neden boynumuza binerler?
 
Biz dizlerimizin üstüne çöktüğümüz için.
 
Ayağa kalktığımız an boynumuzdan inerler; bundan hiç kuşkunuz olmasın
 
Çünkü biz ayaktayken o zalimler boynumuzda rahat duramazlar.
 
Herkes bunu fiziksel şekliyle göz önüne getirirse çok daha iyi anlar.
 
Ayrıca bu zalim yöneticiler uzağımızda oldukları için bize büyük görünürler, yanlarına yaklaştığımız zaman ne kadar küçük olduklarını anlarız.
 
Tarihsel ve sosyal genlerinde zulme isyan ruhu olan ODTÜ öğrencileri, Tayyip Erdoğan’ın ”Göktürk 2” uydusunun uzaya fırlatılışı nedeniyle üniversite yerleşkesinde demokratik yasal haklarını kullanarak, uyguladığı despot yönetimi çok onurlu bir direnişle protesto etmişlerdir.
 

Bu onurlu direniş dalga dalga diğer üniversitelere ve halka yayılmıştır.
 
On yıldır Türkiye’yi ”korkutma ve yıldırma” psikolojisi ile babasının çiftliği gibi yöneten Tayyip Erdoğan iyileşmesi olası olmayan derin siyasal bir yara almıştır.
 
Neden?
 
ODTÜ’lü öğrencilerin bu soylu demokrat çıkışları artık Tayyip Erdoğan’ın Türk Milleti’nin etrafında oluşturduğu korku duvarını yıkmıştır; tıpkı Berlin duvarının yıkılışı gibi.
 
ODTÜ rektörü Prof.Dr.Ahmet Acar’ın, ”Öğrencilerin iddiası polisin öğrencileri kıstırıp dövdüğü. Bu yanlış. Suç işleyen tutuklanır. Polis ceza uygulama mercii değildir. Başbakan geldi, polis geldi diye bir itirazımız yok. Vali’den randevu istedim, olayların tırmanmasına müsade etmeyeceğiz” çıkışı çok onurlu ve diğer üniversite rektörlerine örnek olması gereken cesur bir davranış.


 
Bu değerli rektörün bu onurlu tutumu nedeni ile 1970’lerde terör ortamındaki üniversite yıllarımı hatırladım.
 
Derslere ve sınavlara girerken tek tek polis aramasından ve üst baş konrrolünden geçerdik; ama bu uygulamayı sırf öğrencinin onuru zedelenmesin diye Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde ‘’Farmasötik Teknoloji’’ hocamız ‘’Gülhane Askeri Tıp Akademisi İlaç ve Eczacılık Direktörü’’ General Prof.Dr.Enver İzgü yaptırmazdı ve polisi öğrencilerin yanından uzaklaştırırdı.
 
3000 kişilik polis ordusu ile ODTÜ’ye düşman üzerine gider gibi giden Tayyip’e bir örnek olması için hocamızın bu insani ve gençlerin onurunu, ülkemiz geleceği açısından her şeyin üzerinde tutan soylu davranışını bir anekdot olarak anlattıktan sonra bu olayın ülkemiz açısından tahliline devam edelim.

Bu olayın ertesi günü hiç şüphem yok ki Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla polis o öğrencileri evlerine erkenden baskın yaparak tutuklayıp götürüyor.
 
Tıpkı bir zamanlar ”Ergenekon mağdurları’‘na yapılan faşist muamele gibi.
 
Zulme yasal demokratik gösteri ateşi her yere sıçramıştır.
 
Bu haksız tutuklamalara karşı ODTÜ’lü öğrenciler tekrar gösteri yapmışlar ve taşıdıkları bir pankarttaki ‘‘ÖĞRENCİME VE ARKADAŞIMA DOKUNMA GÖZALTILAR SERBEST BIRAKILSIN-ODTÜ ÇALIŞANLARI VE ÖĞRENCİLERİ” ifadeleri çok demokratik bir çıkışın tezahürleridir, ki, her tarafa yayılma eğilimi gösterir.
 
Ayrıca Mersin Üniversitesi öğrencileri bu tutuklamalara karşı başlattıkları demokratik eylemleri ile taşıdıkları pankarttaki ”ŞİMDİ HER YER ODTÜ TÜM GÖZALTILAR SERBEST BIRAKILSIN” ifadeleri, yılmak yok, yola devam ruhu taşımaktadır.


 
ODTÜ’lü öğrencilere yapılan faşist baskılar ve haksız gözaltılara karşı Kocaeli Üniversitesi öğrencileri de demokratik eylem yapmış ve bunlardan 5’i gözaltına alınmıştır. Bu durum başta gençlik olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin Tayip Erdoğan’ın faşist yönetimine dayanılmaz noktalara gelindiğinin en açık işaretidir.
 
Tayyip Erdoğan katıldığı bir TV programında ODTÜ’lü öğrencilerin bu onurlu demokratik eylemleri nedeniyle ”ODTÜ’de yaşanan olaylar, sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa bu ülke batmış. Bunu yapanlar bu ülkenin genç mühendisleri, orada gururlanmamız gerekirken bunlarda bu heyecan yok. Ne öğretim üyelerinde var ne öğrencilerde var. Kaldı ki bakıyorsunuz kimi başka üniversitelerden gelmiş, kimi terör örgütüne üye” ifadeleri demokrasi ile yönetilen bir ülkenin başbakanına yakışmaz.
 
Adam gütmek için koyun sürüsü istiyor.
 
Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte, burası krallık rejimi değil.
 
Demokrasiye inanıyorsan, bunlara katlanacaksın. Yok eğer o demokrasi dediğin şey sana göre tramvaysa o zaman başka.
 
O zaman insanlar tıpkı ODTÜ’de olduğu gibi yasal demokratik gardlarını alırlar.
 
Bir de, “Bunların bir kısmı terör örgütüne üye” diye iftira ediyor.
 
Gayesi kömür ve erzak paketi dağıtarak oy aldığı seçmeni kandırmak.
 
Onları kandırsan bile Türkiye’nin en zeki öğrencilerinden oluşan ODTÜ’lüleri kandıramazsın beyefendi.
 
ODTÜ’lüler ve diğer tüm üniversite öğrencileri kömür ve erzak dilencileri gibi, değerli Bekir Coşkun’nun ifadesi ile göbeklerini kaşımıyorlar.
 
Bu IQ’sü yüksek öğrenciler beyinleri ile hareket ediyorlar ve şunu çok iyi biliyorlar: üniversite öğrencilerinin başlattıkları demokratik yasal eylemler bulaşıcıdır; başladığı andan itibaren hedefe varıncaya kadar bitmez ve faşist hükümetleri yönetimden uzaklaştıracak kudrettedir.
 
Tayyip Efendi bu konuşmalarından bir gün sonra yine bir yerde meşhur o şeffaf camından yaptığı bir konuşmada “Yetiştirdiğiniz öğrenciler böyleyse sizin gibi profesörlere yazıklar olsun, biz de üniversitede okuduk, böyle bir şey yapmadık’’ diyor.
 
Beyefendi sen üniversite mi gördün? Okuduğun okul,’ ’Sultan Ahmet İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’’ idi ve devam mecburiyeti olmayan, o zamanki öğrencilerin çoğunluğu bir işte çalışan ve okula sınavdan sınava gelen, hocalarının çoğunluğu da akademik kariyeri olmayan lise öğretmeni seviyesindeki okutmanlardı.
 
Profesörlüğün ne kadar değerli bir olgu olduğunu profesörlerden ders dinleyen üniversite mezunları bilir ancak.
 
Tabii ki, 1980 öncesinden yani 1970’li yıllardan bahsediyorum. Sen de okula devam etmiyor, İETT’de çalışıp maaşını tıkır tıkır alıp, özel okuldan dönme okuluna sınavdan sınava gidiyordun.
 
Adam profesör nedir kıymetini nereden bilecek, işte o büyük adamlara bol keseden savuruyor.
 
Ne yapalım, ilim irfan meselesi.
 
ODTÜ’lülerin bu onurlu ve haklı demokratik tepkileri nedeniyle söylediği ”ODTÜ’de protesto edenler iflah olmaz ulusalcılardır” ifadeleri bu topraklardaki Türk karşıtlığının tescilli belgesidir.
 
Evet bu ülkenin gerçek sahipleri sapına kadar ulusalcıdır.
 
Yunus Emre dizelerinde şunları söylüyor:
 
”Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
 
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir”
 

Evet o Molla Kasım gelmiştir.
 
Onlar ODTÜ’lü öğrencilerdir.
 
Bu yasal demokratik direnişler ayrıca sadece üniversitelere değil tüm halk katmanlarına bulaşmıştır.
 
Her tarafta demokratik gösteriler yapılıyor; Anadolu kentlerinde bile.
 

Örneğin, Sivas Demir Çelik Fabrikası’nda maaşlarını alamayan işçiler bile demokratik eylem yaptılar.
 
”Et kokarsa tuz basılır, tuz kokarsa ne basılır?”
özdeyişinin demokrasilerde tek yanıtı vardır, o da ”yasal demokratik eylemler”dir.
 
AKP hükümeti şiddetli yasakları,ağır yoksullukları ve milleti enayi yerine koyucu apaçık hortumcu yolsuzlukları ile bu ülkede tuzu bile kokuttu.
 
Kokan tuza etkili yasal demokratik yanıt, demokrasi sınavı tarihi zenginliklerle dolu ODTÜ’den geldi ve yayılıyor.
 
Tayyip aşırı despot duyguları ile demokrasinin vazgeçilmez ana ilkelerinden olan “kuvvetler ayrılığı prensibi’’nden şikayeti bana Goethe’nin “Cahilliğin eyleme geçişinden daha korkunç birşey yoktur’’ sözünü hatırlatıyor.
 
Bu nedenle cahillik eyleme geçmeden, yüksek zekalıların hedefe varıncaya kadar hiç korkup çekinmeden yasal demokratik tepkilerini tüm topluma yayarak ortaya koyması gerekir.
 
Şunu herkes iyi bilmeli ki, en süper öğretmenler ortaya koyduğumuz tavır ve hareketlerdir.
 
Bilgi ve fikir yoksunu toplumlar söylem ve sözcüklerle değil, demokratik eylemlerle yönlendirilir ve faşist hükümetlere hadleri bildirilir.
 
Bize Anadolu’nun kapılarını açan ve bu topraklar için büyük milletimize söylediği, “Size öyle bir vatan aldım ki, ebediyen sizin olacaktır’’ diyen Selçuklu sultanı Alparslan’a elbette biz de “Bu ülke BOP eş başkanına terk edilemeyecek kadar kutsaldır’’ mücadelesini yapma sözünü veriyoruz.
 
“Sürdürülebilir ve yayılabilir yasal demokratik eylem atakları’’ her zaman bir ülkeyi ve bir milleti faşist yöneticilerden kurtarıcı olmuştur.


 
Nerede hareket orada bereket.
 
Bu bereket 23 Aralık’ta gericiler tarafından devrim şehiti Kubilay’ın katledilmesi yıldönümünde yüzbinlerce cumhuriyetçi, Atatürkçü, ulusalcı, milliyetçi, devrimci, ülkücü Türk aydınının kadını,erkeği ve gençleri ile birlikte atan tek yürek ve yoğunlaşmış vatan sevgisi ile Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları püskürtülmüştür.
 
Bunların şimdi bu muhteşem tablo karşısında kara kara düşündüklerinden ve bavullarını toplayıp kaçma planları kurduğundan adım gibi eminim.


 
22 Aralık’ta ‘’Öncü kadın örgütleri’’nin Hatay’da yaptıkları Suriye ile savaşa hayır mitingi de Türk Milleti’nin tek ses ve tek yürekle bir araya gelip emperyalistlerin savaş çığırtkanlığını yapanlara apayrı bir gözdağı idi.
 
Durmak yok,yasal demokratik haklarımızı ‘’şehir meydanları’’nda büyük coşkularla kullanmaya devam.
 
Ta ki, ulu önder Atatürk’ün ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ emanetini Batılı ve ABD işbirlikçilerinden devralıncaya kadar.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!