Obama'nın sözüyle test edilen Başbakan, Müslümanlara sözünü dinletemedi

Obama'nın sözüyle test edilen Başbakan, Müslümanlara sözünü dinletemedi
17 Eylül 2012 07:55

Yanında eşi, kızı ve sevenleriyle çıktığı, Azerbaycan'dan başlayan, doğu, kuzey ve batıdaki yakın komşu ülkeler gezisinin Bosna Hersek durağında (Saraybosna Üniversitesi'nde) yaptığı konuşmada “Bosna Hersek'in nüfus artış hızı çok düşük. Bunu, Bosna Hersek'in artırması lazım ki, genç ve dinamik bir nüfusa Bosna Hersek sahip olsun. Bu bakımdan, hocalarımızın da desteğine ihtiyacımız var. Ben Türkiye'de '3 çocuk' diyorum ama burada en az 5 çocuk olması lazım. Ailelerde bunu başarmak lazım” diyerek, emperyalistlerin çıkar kavgalarında savaşıp ölecek “Müslüman çocukları üretip çoğaltma” ödev ve görevinin gereğini yapan Başbakan'ın, “Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” demesine bakmayın…

 
Baki KARAKOL H&H YORUM

Başbakan'ın böyle bir söylemi var ama böyle bir amacı yok. 4+4+4 ucubesi de sizi yanıltmasın…
 
Başbakan'ın ve “yol arkadaşları”nın hiç biri “dindar” ve “kindar” değiller. Çünkü… “Dindar” ve “kindar” eğitiminden geçmediler, geçirilmediler. İsteselerdi dahi, “dindar” ve “kindar” eğitiminden geçemezlerdi, geçirtilemezlerdi. Şimdi de isteseler, “dindar” ve “kindar” olamazlar. Hele…
“Dindar” ve “kindar” kuşak (nesil) yetiştirmeleri hiç olası değil. Çünkü… Dün olduğu gibi, bugün de, İslam'ı ve Müslümanları arzu ettikleri biçimde kullanan, yönlendiren emperyalistler izin vermez. Çünkü… Gerçek anlamda “dindar” ve “kindar Müslüman kuşak”, emperyalistler için, emperyalist çıkarlar için çok büyük tehlikedir. Emperyalistler, böyle bir tehlikeyi böyle bir tehlikeyi öngördükleri için Müslüman coğrafyasında “dindar” ve “kindar” adı altında, “itaatkâr nesil” yetiştiriyorlar.  
 
Başbakan ve yol arkadaşları, emperyalistlerin bu projelerinin ürünüdürler. 4+4+4 ucubesiyle, kendileri gibi “itaatkâr nesil” yetiştirmek görevini “icra”(!) ediyorlar.
….
 
Başbakan ve yol arkadaşları emperyalistlerin “İtaatkâr Nesil Projesi”nin ürünü oldukları için, “itaat” ettikleri insan ve insanlardan gelen “emir” içeriğindeki “istek”leri yerine getiriyorlar.  
 
Başbakan ve yol arkadaşlarının yapmamak, karşı görüş sunmak gibi bir seçenekleri yoktur. Olamaz da… Çünkü… “İtaat ekini”ne (kültürüne) aykırıdır. Çünkü… “İtaat ekini”nde, “itaat edilen”e, “itaat etmek” vardır.
….
 
Emperyalistlerin siyasi vitrinleri ve sözcüleri ABD Başkanı Barack Obama, 15 Eylül 2012 Cumartesi günü Türk basınına düşen haberden öğreniyoruz ki… İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e hakaret eden ABD yapımı filmden ötürü, Libya'da Büyükelçisi ile üç çalışanının katledilmesi olayı üzerine Başbakan'ı arıyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney de yaptığı açıklamayla “arma”yı doğruluyor ve şöyle diyor:
 
“Başkan Obama, Türkiye lideri Başbakan Erdoğan'a kişisel bir mesaj göndererek, şiddete karşı bir konuşma yapmasını rica etmiştir. Başkan Obama'nın bu isteği, Başbakan Erdoğan'a, Ukrayna gezisi sırasında iletilmiştir. Sanırım siz de, Başbakan'ın bu isteği yerine getirdiğini görmüşsünüzdür. Başkan Obama, bu tür açıklamaları ve liderlerin kişisel düzeyde attıkları adımları çok takdir etmektedir.”
 
Her şey, yoruma herek kalmayacak kadar açık, net!..
 
Başbakan, Obama'dan gelen “istem(!) üzerine, Kiev'de (13 Eylül 2012 Perşembe), Mısır Kahire ve Libya Bingazi'deki ABD elçiliklerine yönelik saldırıları “terör eylemi” olarak niteledi ve “Amacı ne olursa olsun, bizim, bu tür eylemleri tasvip etmemiz mümkün değildir” dedi. ABD büyükelçisinin öldürülmesini kaygı verici buldu, şiddetle kınadı, “Terörün dini, milleti yoktur” sözünü bir daha söyledi. Yetinmedi… Bosna Hersek Saraybosna'da, gazeteciler sorunca, “Tunus ve Sudan'da, Amerikan elçiliklerine yapılan saldırılarla ilgili gerekli açıklamayı yaptım, Müslümanlara provokatif eylemler içinde yer almamaları çağrısında bulundum. Ve bizim kutsallarımıza hangi dinin mensubu olursa olsun, bir saldırı olsa, buna, bizim karşılık vermemiz şiddetle olmamalı. Fikri ve düşünce planında her tür, bu noktadaki tepkilerimizi ortaya koyabiliriz. Ancak tabi burada bir sebep netice ilişkisini göz ardı etmemek gerekir. Bu tür kutsal değerlere saldırıda bulunanlar da kim olursa olsun, bunların da, bulundukları ülkelerde gerekli karşılığı cezayı görmeli ve bu tür anlayışlar mahkûm edilmelidir” dedi. “Edilmemesi halinde, tabi bu tür tahrikler, ne yazık ki meydana geliyor. Fakat ben, Müslümanların bu tür tahriklere de gelmemeleri istikametinde sabırlı olmaları tavsiyesinde bulunuyorum. Çünkü Müslüman'ın sabrı da, yeri geldiği zaman çok önemli bir cevaptır. Çünkü sabrın sonunda da, biz inanıyoruz ki zafer vardır” sözcük ve tümcelerini ekledi.
….
 
Kızacaklar ama… Başbakan'ın, “itaat” ettiği yerlerden, kişi veya kişilerden gelen “yap” hükmündeki “istemi(!)”, dayatması, emri, gün içinde ve istenildiği biçimde, istenildiği içerikte yerine getirildi. Ancaaak… Amaca ulaşılamadı. Yani… Başbakan, başarılı olamadı. İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e, ABD yapımı “hakaret filmi”yle ayağa kalkan (Kimse darılıp gücenmesin, Müslüman dünyasındaki bu tepkinin ve benzer tepkilerin, CIA işi olduğunu düşünüyorum. Müslüman dünyasında, emperyalizme direnecek, karşı koyacak duyarlılık ve donanımda kitlelerin olduğuna, daha yüz yıllar boyu olacağına inanmıyorum…) Müslümanların hiç biri, Başbakan'ın bu seslenişini, çağrısını duymadı, duymak istemedir, duyduysalar da duymazdan geldiler. Müslüman ülkelerinde, -Türkiye de içlerinde- Cuma'dan sonra yaşananlar uslarda…
….
 
İslam dünyasında, Başbakan'ın sözünün dinlenmediğini, dinlenmeyeceğini emperyalistler, siyasi vitrinleri sözcü Başkanı Obama da biliyordu! Bir testti. Başbakan'a, Başbakan'a umut bağlayan kimi Avrupalılara “yaşatılarak” gösterildi. Açık anlamı: “Sanala inanmaya gerek yok. Türk Başbakan'ı, Ortadoğu'da ve diğer Müslüman ülkelerde, sözü dinlenmeyen, gelecekte de dinlenmeyecek biri. Türk Başbakanı ile buraya kadar. Türk Başbakan'ı, ülkesinin sınırların içinde kalarak, bölgesel aktörlüye kalkışmasın…”dı. Başbakan ve Başbakan'dan yana umutlu kimi Avrupa ülkeleri, bunu kabullenirler mi, bilemem.
 
Kaldı ki… Başbakan'ın “kabullenmek”ten başka seçeneği yok. Yani… Başbakan, her “itaatkâr”ın yaşamak zorunda kaldığını, kalacağını yaşayacak…
….
 
Unutmayalım ki… Hıristiyan dünyasının, İslam Peygamberi Hz. Muhammed'e saldırısı yeni değil. “Hakaret” içerikli karikatürleri anımsayalım. Amaca ve zamanlamaya odaklanmamızı öneririm. “Hakaret”lerin öncesinde ve sonrasında çok kötü şeyler oluyor. Milyonlarca insan ölüyor, binlerce ev, bark yıkılıyor, her şey yerle bir oluyor…  
….
 
Emperyalistler, “hakaret içerikli” film, karikatür, yazı vb operasyonlarıyla, “itaatkâr kul” yapmayı başardıkları Müslümanları kışkırtıp sokaklara dökerek, elçilerini, vatandaşlarını öldürterek… Kendi ruhanî dünyasında kalmayıp “dinde reform” öncesi gibi “yönetim”de yer almak isteyen Kilise'yi de, “Böyle bir İslami tehlike var” iletisiyle korkutmak, “dinde reform” öncesi özlemi bastırmak istiyor. Paylaşmış olayım…
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?