Milli ruh ekseninde Çanakkale Zaferi

Milli ruh ekseninde Çanakkale Zaferi
16 Mart 2019 17:18

Değerli okuyucular, Halkın Habercisi ailesi olarak, Çanakkale Zaferi ve şehitleri anma günü münasebetiyle, Cümle vatan şehitlerini anar. Ruhları şad, mekanları Cennet olsun olsun.

 

 

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

 

Ayrıca 15 Mart/ Cuma günü Yeni Zellanda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ki, camilerde meydana gelen saldırılarda Hakkın rahmetine kavuşanlara da,Allah’tan rahmet diliyoruz.

 

18 Mart Çanakkale şehitlerini ve deniz Zaferini anama arefesinde, Yeni Zellanda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde meydana gelen katliamların, 18 Mart 1915 Çanakkale zaferinde yenilgiye uğradıklarının intikamını almanın bir zulmüdür.

 

18 Mart Çanakkale şehitlerini ve deniz Zaferini anama arefesinde, Yeni Zellanda ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde meydana gelen katliamların, 18 Mart 1915 Çanakkale zaferinde yenilgiye uğradıklarının intikamını alamak için, Allah’ın evleri olan camilere saldırarak Müslümanları katletmeleri, zalimce bir ahlaksızlık olduğunu unutmamalıyız.

 

Onun içindir ki, içimizdeki riyakar düşmanlar da, aynı duygu ve düşünce içerisinde intikam almak için, fırsat kolladıkları kaçınılmazdır.

 

Türk Milleti’ne düşman olanların en büyük silahı, Türk Milletini, tembelliğe alıştırmak, tarımın gelişmesini engellemek ve raf-ürün giriş bedeli şartı ile üretimi engellemeye alıştırmaktır.

 

Türk tarihinde, unutulmamaması gereken büyük bir çoğunluğun bilmediği Avusturalya-Silver şehri, Brokin Hill de yaşanan o, destansı Kahramanlıkdır.

 

Savaş, bir milletin haysiyetini ve varlığını ortaya koyduğu en zor sınavdır. Yalnız silahların konuştuğu sanılan bu sınavda ancak maddi güç, manevi değerlerle beslenip desteklendiği sürece zafere ulaşılır. Savaş gibi bir ölüm kalım muhasebesinde başarı şansı döneminin Milli beraberliği koruyucu ve pekiştirici çalışmalarıyla çok yakından ilgilidir ve mücadele, çok daha önceleri, barış yıllarında kazanılır veya kaybedilir.

 

Tarihin karanlıklarına gömülü çağlardan bu yana binlerce yıllık hayatı boyunca Türk Milleti, her dönemde, sayısız zaferler kazanmasını bilmiştir. Denilebilir ki, zaferin sınırsız zevkiyle olgun maneviyat arasında, hiç bir millet, Türk kadar sıkı bir ilgi kurmayı başaramamıştır. 15 Temmuz Zaferi, “İhanet şebekeleri” ne bir derstir.

 

Ekonomik gücün eseri askeri zaferlerle ruh dünyasının, Türklerde mevcut bu ahenkli birleşmesine özellikle dikkati çekmek gerekir. Çünkü bu, bizim hangi nedenlerle savaşla dost, zafere dost, zafere tutkun olduğumuzu ve neden ölümsüz millet hüviyetiyle yükseldiğimizi gözler önüne serecek en değerli dillerden birini teşkil eder.

 

Zaferde cesaretin ön planda etkisi olduğu bir gerçektir. Ancak bu özelliğin bir toıplumu, millet bütünlüğü halinde başarıdan başarıya koşturmak için yeterli olmadığı da bir gerçektir.

 

Tarihin bütün açıklığıyla ortaya koyduğu gibi savaşlardaki civan mertliğimiz, mağlüplar karşısında asil tavrımız, buyruğumuz altına giren kavimler hakkındaki insancıl düşüncelerimiz Türklerin ne kibirlennme, ne de sömürme amacıyla değil, fakat toplumu ilerletmek ve dünya uygarlığından bütün cihanı nasipli kılmak için çarpıştıklarını ispat eder.

 

Türklerin her zaman ki başarısı da, ruhlarında gizlidir. Büyük milletimizin bu kudretini, her toplumda az çok rastlanan, cesaretten çok, o cesaretin kültür ve insancıl duygularla kaynaşmasının ürünü olan yiğitliğinden almaktadır. Türk yiğitliğinin tarihi belgelerle tespiti her zaman mümkündür.

 

Türk zaferlerini anlatırken yiğitlik, hak ve adalete dayanan yasa saygısı gibi etiketler arasında Büyük Türk Milletinin savaşcılık imkanlarını söz konusu etmek de gereklidir. Bu savaş severlikle Türkler, dünyanın her bölgesindeki savaş alanlarının şartlarına uygun tabiye sistemleri bularak ve çağın en etkili silahlarını kullanmakta tarihte yerini alan bir çok başarı göstererek ”İhanet şebekesi” bir çok ülkede kendilerine karşı kurulan direnç setlerini kolaylıkla yıkmış, düşmanlarını zaferle yenmiş, bu yolla şanla dolu, çok zengin ve çok renkli tarihlerini yaratmışlardır.

 

Karşılaşmalar çok kez, güç yönünden, dengesizlik içinde olmuş, fakat düşmanların bilmedikleri savaş aletleri ve gene onların beceremedikleri savaş taktikleri sayesinde az sayıda Türk, ruh ve İman kuvvetiyle kalabalık düşman ordularını perişan etmeyi başarmıştır. Azın çoğu yenmesi, yani niceliğin niteliği kovması, Türk Zaferler Tarihinin değeri, üzerinde ısrarla durulması gereken çok önemli bir özelliğidir.

 

Büyük Türk Milletinin, ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı raf ve ürün bedeli şartı ile hayal edenler, Türk Ordusu, Türk Ulusu kadar eski bir geçmişin sahibi olduğunu unutmayıp, aşağıda yazdıklarımızın gerçeklere ve tarih de yeri silinmeyecek stratejik önem taşıyan bu bilgilerin paylaşımını iyi okuyup anlayarak, Türk Milletine iftira ve ekonomik terör zihniyetleriyle, zulm etme düşüncesi olan ”İhanet şebekeleri” nin, ilk önce Türkün kim ve ne olduğunu bütün tarih göstermiştir. Ekonomik terör mimarları, dikkatlice Türk tarinini inceleyip ve bir an önce raf ve ürün giriş bedeli şartıyla, anarşik-ekonomik oluşturma ahlakı ile, zulm etme düşüncelerinden vazgeçmelidirler.

 

Türk Milleti hakkında Alphonse De Lamartine’nin özdeyişinde, Türk Milletine düşman gözüyle bakmak isteyenlerin ders alması gerekir: ”Türkler, bir ırk ve Millet olmak haysiyetiyle yeryüzünün en şerefli insanlarıdır. Bütün içgüdüleri asilanedir, aşırı coşku içinde yaşayan duygulu bir millettir. Onların yurdu efendiler diyarıdır; kahramanlar şehitler ülkesidir. Bence insanlığa şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.” bu özdeyiş, çıkarcı ve bencil zihniyetinde olanlara ders olmalıdır.

 

Değerli okuyucularımız,
Çanakkale Zaferi, Müslüman Türk’ün şanla dolu tarihine yeni bir destan ilave etmiştir. 1914 Yılında Australia-Silver şehrine yerleşmiş Türk asıllı iki Osmanlı çalışarak hayatlarını kazanmaktadırlar. Çanakkale Savaşı sırasında Halifeleri’nin İngilizlere karşı Sancak-ı Şerifi çıkardığını ve bütün Türk ve İslam alemini cihada çağırdığını öğrenirler. Bu sırada Çanakkale cephesine sevk edilmek üzere Avusturalya’nın her bölgesinde asker toplama seferberliği başlamıştır.

 

İki isimsiz Kahraman Türk, şehrin valisinin karşısına çıkıp şöyle bir öneride bulunurlar:
”Halifemiz size karşı savaş ilan etmiş. Türk geleneklerine ve tarihine göre bizim de buna icabet etmek namus borcumuz ve vazifemizdir. Fakat biz sizin bu kadar zamandır ekmeğinizi yedik. Bırakın gidelim. Sizinle cephede savaşalım. Burada size karşı bir harekette bulunmayı nankörlük sayıyoruz.” Vali gülmüş ve iki isimsiz kahraman Türk’ün taleplerini reddetmiş:
”Bizi tehdit mi ediyorsunuz? Haddinizi bilin, edebinizle oturun yerinizde” İsimsiz Kahramanlar da: ”Eh ne yapalım, bizden günah gitti” diye söylenerek uzaklaşmışlar.

 

Hemen neleri varsa hepsini satmışlar. İki makinalı tüfekle bol cephane edinmişler. Sonra?

 

Sonra da Çanakkale’ye gönderilmek üzere limana sevkedilecek olan Anzak askerlerini taşıyan trenin geçeceği dar bir boğaza gidip mevzilenmişler. Namazlarını kılıp helallaştıktan sonra, kazdıkları siperlere yerleşmişler.
Üzerinde elde dikilmiş bir Osmanlı Bayrağının dalgalandığı bu siperlerin hizasına gelince, raylar üzerine yığılan taşlar treni durdurmuş ve o tren, yedi yüz Anzak askerinden, kimisini ölü ve yaralı olarak orada bırakmak zorunda kalmış.

 

Etraftaki tepelerde Osmanlı kuvvetini arayan Australia ordusu, bütün bu savaşı verenin sadece iki şehit Kahraman Türk olabileceğine çok zor inanmış. Neredeyse bizim bugünkü aydınlarımız kadar gafil olan ve Türk İslam kültürünün ruhundaki hakimiyetini bilemeyen İngiliz valiye de, o iki Kahraman Türkün Mübarek na’aşlarını selamlamaktan başka yapacak bir şey kalmamış.

 

Queensland Başkenti Brisbane de 18 Mart kutlamaları ve Numan Aladağ resimleri

 

IMG_20150315_131311 IMG_20150315_220534 IMG_20150315_221516 IMG_20150315_221604 IMG_20150315_221630

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun