Milli duruş ve 18 Mart

Milli duruş ve 18 Mart
16 Mart 2017 15:23

Değerli Okuyucularımız Türk tarihindeki şanlı Kahraman Türk askerinin Çanakkale’de kazanılan zafer, savaşın ve tarihin akışını değiştirmiştir. Siz değerli okuyucularımızla, bu Milli zaferi paylaşmak istiyorum. O destan; Birinci dünya Savaşında yazılan Çanakkale destanıdır.

 

 

 

Numan ALADAĞ H&H YORUM

 

 

 

Kendilerini ”Dünyada emsali görülmemiş galibiyetlerin mümessilleri…” sananlar, Türklük hamuru ve İslamlık şuuru ile yoğrulmuş Türk Mehmetçiğinden Çanakkale de öylesine bir ders aldılar ki, bu mağlubiyetin acısını asla unutamayacaklardır.

 

 

 

Yıl 1914, Birinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam etmekte… Düşmanlar hep birlik olup başta Avustraliya da Anzaklar olmak üzere çeşitli bölgelerden topraklarımıza girmek için sürüler halinde saldırmakta… Mehmetçik de, Vatan için, Millet için, Kur’an ve Din için ruh ve İman kuvvetiyle savaşmakta, kızgın çöllerde, karlı dağlarda tarihe geçmiş olağanüstü davranışlarıyla (Menkıbe) yazmakta…

 

 

 

Bu esnada düşmanlar İstanbul’u da düşünerek Müslüman Türk Milletini can evinden vurmak maksadıyla Çanakkale önlerine geldiler. Boğazı vurup geçtiler mi, hayalleri, Türklerin işi tamam demekti. Kendi silahlarının gücüne, donanmalarının kudretine, askerlerinin çokluğuna ve ekonomik güçlerine öylesine güveniyorlardı. Öyle ya; böylesine kudretli bir donanma karşısında Türkler basit silahlarla ne yapabilirlerdi ki?…

 

 

Değerli okuyucular! Kurumlu (Mağrur) düşmanlar Çanakkale’ye taarruz ederken bu düşünce de idiler. Bu düşünce ile boğazdan içeri girmek istediler, Fakat Cenab-ı Allah’ın yardımıyla Kahraman Mehmetçiğin karşısında geri dönmek zorunda kaldılar.

 

 

Birkaç kez zorladılar, boylarının ölçüsünü aldıktan sonra tekrar döndüler. Ummadıkları bu savunma karşısında hayrete düşüp şaşırdılar. Onlar Türk askerini diğer sömürge askerleri gibi sanmışlardı. Onların ırki inatları varsa, Kahraman Türk askerinin de düşmanı boğazdan geçirmeme konusunda Kur’an-ı Kerim okumasını bilenler Kur’an, bilmeyenler de Kelime-i Şahadet getirerek İslami azmi vardı.

 

 

Düşmanların boğazda ki, verdiği büyük kayıplarla mağlubiyeti kabul ederek geri çekildiler. Çünkü biliyorlardı ki, Çanakkale boğazı kendilerine mezar olacaktı. Canlarını boğazın dışına zor attılar. Dünyanın en büyük donanması, en büyük darbeyi, gücünü küçümsedikleri Müslüman Türk askerinden yemiş olarak… Nasıl kaçıyordu.

 

 

Büyük Türk Milletinin göz bebeği Kahraman Mehmetçikleri elde süngü, bu Mübarek toprakları beklerken hangi düşman İstiklalimize göz dikebilir, Ay-Yıldızlı Bayrağımızı o yüce burçtan indirebilir?

 

 

Büyük Türk Milleti gerektiğinde bu gün de, yarın da Vatan topraklarının bölünmez bütünlüğünü bozmaya çalışan ”İhanet şebekesi” Ekonomik ve anarşik terör düşmanlara layık olduğu dersini vermeye ve haddini bildirmeye hazırdır.

 

 

Kanın rengini Ay-Yıldızlı Bayrağımıza vermiş, canlarını Aziz Vatanımız uğruna feda etmiş olan Vatan şehitleri; bu Milli değerlerimizin, korunmasını, Allah’a inanarak Vatan sevgisini, dayanışmayı, birlik-Beraberlik duygularını, daima hafızamızda tutmalıyız.

 

 

AVUSTURALYA’DA İSİMSİZ İKİ KAHRAMAN TÜRK

 

 

Avusturaliya-Silver şehri-Broken Hill savaşı: İki isimsiz Kahraman Türk, Avusturalya da çalışarak hayatlarını idame ediyorlarmış. Çanakkale Savaşı başlayınca, iki Türk şehrin valisine gider, derki sayın valim; halifemiz size karşı seferberlik ilan etmiş, izin verin de gidelim kendi Vatanımızda sizinle Savaşalım, burada sizin ekmeğinizi yiyiyoruz. Vali der ki, adabınızla oturun oturduğunuz yerde, bizi tehdit mi ediyorsunuz. İki Kahraman Türk, eh bizden günah gitti diyerek vali’nin makamından ayrılırlar. Sonra her şeylerini satıp cephanelik edinirler. Gemi ile Türkiye’ye sevkedilecek Anzakları limana götüren tren’nin geçeceği vadiye barikat kurup yığım yaparlar. İki Türk, elde dikme Osmanlı Bayrağını dikerek Namazlarını kılıp helallaştıktan sonra Anzakları taşıyan tren barikatları geçemeyerek durur. İki Türk hemen ateş etmeye başlar ve daha sonra Avusturalya askerleri gelir, iki Kahraman ile çatışınca Şehit olurlar. Vali teftişe gelir ve çevreye sorar; bu işi iki kişi mi yaptı diye hayret eder. Çünkü kayıpları az değil. İki yüz (200)’e yakın ölü, beş yüze (500)’e yakın da yaralı oluyor.

 

 

Yıl Ocak 1998 Australia-Queensland Eyaleti-Başkent Brisbane-Toowmba şehri-Glenvale köyü: Bu köyde, Euston caddesi Bundary sokak’ta arabamızın tekeri patladı, teker değişme esnasında 83 yaşında bir ihtiyar geldi, size yardımcı olabilir miyim; teşekkür ederiz deyince, arabanın önünde ki, Türk Bayrağını görüp heyecanlanarak, o o siz Türk müsünüz? Evet Türk’üz, Bundaberg de ikamet ediyoruz deyince, bugün benim misafirimsiniz babam Çanakkale’ye gitti ve daima Türklerin insancıl yardımlarını ve misafirperverliğini anlatıyordu dedi. Kendisini tanıttı ismim: Weltwovhe Dale Chevallier’dir dedi.Weltwovhe’nin çiftliğinde bir akşam misafir olduk. Chevallier, akşam yemekten sonra dedi babamın hatıra defterinden size bir hatırasını anlatayım: ”Savaşta bizleri en fazla etkileyen durumlardan biri de, Türk askerlerinin centilmenlikleri olmuştur. Bir koyun açıklarında ki hastane gemimiz, Türk topçusu tarafından daima büyük bir dikkatle sahip çıkılmıştır. Zaman zaman savaş gemilerimiz hastane gemisine yaklaşınca, Türk topçuları, kızılhaç işaretini taşıyan hastane gemisine zarar vermemek için hemen ateşkes ilan ediyorlardı. Türklerin bu davranışları ve benzeri olaylar, Anzak’ların üzerinde derin bir saygı ve sempati uyandırıyordu. Anzak’ların pek çoğu düşünce ve kanaatini de ifade ettiğimden emin olarak belirtmek isterim ki, Vefakar Türk askerinin karşımızda değil, bizim de onlarla aynı safta olmasını canı gönülden arzu ederdim. O dehşet verici savaş içinde biz Anzaklar, Türk askerini ”Coni Türk” olarak tanımış ve duygulanarak hayranlık duymuşuzdur.

 

 

Kalbimle ifade edeyim ki, inşallah Türkiye ile Avustraliya arasında sağlam ve kalıcı bir dostluğun kurulması ve sürdürülmesidir.”

 

 

Başta Hollanda olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinin Ermeni Diasporasına verdikleri destekler sürdüğü müddetçe, her Türk vatandaşının, o ülkelerin Türkiye de faaliyet gösteren, tüm ticari kuruluşlarına ambargo uygulamalıdır ki, akılları başlarına gelsin. Eğer o ülkelerin ürünlerine ilgi göstermezsek, Türkiye’nin yeni şeyler üretilmesine vesile olacaklardır. Ve böylece Türkiye’nin bu sayede sanayi ötesi toplum bir ülke olması kazanılmış olacaktır. 1970 li yıllarda bazı ülkeler Türkiye’ye petrol ve stratejik önem taşıyan bazı ürünlere ambargo uyguladılar. Türk bilim adamı, mühendisi, teknisyeni ve sanatkarı bir çok yeniliklere imza attı. Örneğin: Benzin-mazot ambargosuna karşı, ocak tüpleri ile vasıtaların yakıt sorununu giderdiler. Özetleyecek olursak, Büyük Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü bozma hayalinde olan, Ermeni Diasporasına destek veren Avrupa ülkeleri, Türk tarihini, Çanakkale Zaferini, 1974 Kıbrıs Barış harekatını ve Avusturalya-Silver-Brokhen Hill savaşın da ki, iki isimsiz Kahraman Türk’ün tarihini iyi okusunlar. Maddi gücüyle hiç bir ülke, ticari kurumsallar ve bireyseller, Türk Milletine karşı zafer elde edememişlerdir. 1960 yıllarda, Alevi sunni, 1970 li yıllarda, sağ sol, 1980 li yıllardan günümüze kadar Kürt Türk ayrımı tezleri denendi ama, hiç birisinde de netice alınmadı. Kürtçe şivesiyle konuşan Türk vatandaşlarımız; Önce, Çanakkale Zaferinde ve 1974 Kıbrıs Barış harekatında, atalarının payı var mı yok mu okuyup, iyi araştırsınlar. Avrupalı Zalimlerin amacı, münafıklık zihniyetleriyle Türk Milletini tembelliğe alıştırıp ekonomik krize sürüklemektir. T.C Kimliğini taşıyan hiç bir Türk vatandaşı, bu oyunlara gelmeyeceklerdir.

 

 

MÜHENDİS BİNALİ YILDIRIM’a ÇAĞRI:

 

 

Hollanda ve Almanya’nın yaptıkları terbiyesizliklere karşı, Türkiye de ki, mucit vasfı olan bilim adamlarına, mühendislere, teknisyenlere ve sanatkarlara, ellerindeki projelerini harekete geçirmek için, Başbakan Binali Yıldırım’ın, önce bir mühendis olarak, sonra Başbakan olarak, acilen bu Milli seslenişine eğer ki, sadakatla bağlı ise: ”Gün Dostunu Düşmanını Tanıma Günüdür” ve ”Ya İstiklal Ya Ölüm” seslenişleri ile, Türk tarihine adını yazdırmanın tam zamanı değil midir? Binali Yıldırım, Başbakan olur olmaz, Türk Milletine seslenişleri ile ruhunda taşıdıklarını söylemiştir. ”İyiliği kötülüğüne galip olan iyidir. Kötülüğü iyiliğine galip olan kötüdür.” Bazı okuyucularımız, diyeceklerdir ki, ekonomi ile yazdıklarının Çannakkale Zaferi ile ne ilgisi var sorusu kafalarına takılır. Güçlü bir ekonomi ve savunma sanayi modernleşmeden, Zaferleri nasıl kazanacaksın? Buyurun cevabını siz verin. Acilen mucitlerin projeleri harekete geçirilmelidir.

 

 

Ey haddini bilmeyen Zalim Hollanda-Almanya ikilisi: Alphonse de Lamartine diyor ki: ”Türkler, bir ırk ve millet olmak haysiyetiyle yeryüzünün en şerefi insanlarıdır. Seciyeleri pek temiz ve yücedir. Şecaatleri bozulmaz bir kudret halindedir. Dini ve Vatani faziletleri her tarafsız ruha saygı ve hayranlık verir. Soylulukları alınlarında ve işlerinde yazılıdır. İyi kanunları, ve daha aydın hükümetleri olsaydı dünyanın en birinci milleti olmak hakkını kazanırlardı. Bütün içgüdüleri asilanedir, aşırı coşku içinde yaşayan duygulu bir millettir. Onların yurdu efendiler diyarıdır; kahramanlar şehitler ülkesidir. Bence insanlığa şeref veren böyle bir milletin düşmanı olmak, insanlığın düşmanı olmaktan farksızdır. Böyle bir lekeden Allah beni korusun.”

 

 

Martin Luther diyor ki: ”Ey Almanlar; bırakınız, Türkler, Almanya’yı istila etsinler. Hakkın, adaletin ne olduğunu Türkler, size öğreteceklerdir.”

Voltaire diyor ki: Türkler, kazandıkları Zaferi, ruhlarda ve nesillerde yaşatmayı biliyorlar. Demek ki, yalnız Türkleri değil, onların tarihini de yenmek lazım.”

 

 

Çanakkale Zaferi, Müslüman Türk’ün şanla dolu tarihine yeni bir destan ilave ettiğini tarih de ki yerini almıştır. Hollanda-Almanya ikilisi başta olmak üzere tüm Vatan hainlerini etkisiz hale getirmek için, Silifkeli merhum muhabere Orgeneral Hamza Günalp diyor ki: ”Düşmanlarınızı silahla öldürerek zafer elde edemezsiniz. Düşmana karşı galip gelmenin en başarılı yolu, o ülkeyi ekonomik dar boğaza sürüklemektir. O zaman, düşman ülke sizinle uğraşmaya zaman bulamaz. Düşman, karnını doyurmanın yollarını arar.” Onun içindir ki, Türk Milleti olarak, Utanmaz ve Allah korkusu olmayan Hollanda-Almanya ikilisine, en güzel ders: Her iki ülkenin Türkiye de ki, gıda, içecek, dondurma, temizlik ürünleri başta olmak üzere ve diğer ürünlerine ilgi göstermemektir.

 

 

TÜRKİYE’DEKİ TÜM BELEDİYELERE ÇAĞRI:

 

 

Hollanda ve Almanya cadde ve sokak isimlerini iptal etmeye davet ediyorum.

Bu vesileyle Çanakkale savaşına katılan Vatan şehitlerini, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Rahmet, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Kaynakça: Vatan Millet ve Bayrak sevgisi Kültür Bakanlığı 1996

Türk Ordusu Ankara Ticaret Odası Hazırlayan: Mehmet Özel 2000

Numan Aladağ’ın, Avusturalya notları.

 

 

 

Avusturalya- Queensland-Brisbane’de Numan Aladağ 18 Mart törenlerinde

1

2

3

4

5

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Aziz Atam, ruhun şad mekanın cennet olsun
‘CUMHURİYET’, bizi biz yapan ortak değerimizdir
Hicri yılbaşında huzur ve bereket bizimle olsun