Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu: Çok önemli bir görev üstlendiğimin farkındayım

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu: Çok önemli bir görev üstlendiğimin farkındayım
11 Mart 2023 09:08

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün depremde hasar gören Malatya’yı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun geceyi de deprem bölgesinde bir çadırda geçireceği öğrenildi. Burada canlı yayına bağlanan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, “Çok önemli bir görev üstlendiğimin farkındayım. Kararlılıkla, azimle, tercihlerimizi ülkeden yana vatandaştan yana kullanırsak, aşamayacağımız sorun yok” dedi. Adıyaman Valisi Mahmut Çuhalar’ın ‘affını istemesi’ hakkında ise Kılıçdaroğlu, “Sayın Vali’nin istifa etmesini olağan karşıladım. 50 bine yakın insan öldü, kimse istifa etmedi, bari ben istifa edeyim deme erdemini göstermiştir. Bu erdemi ne sarayda, ne de sarayın bakanlarının hiçbirisinde görmedik” diye konuştu; “50 bin kişi hayatını kaybetti, bir Allah’ın kulu sorumluluk almadı. 50 bin kişinin ölümünden kim sorumlu?” sorusunu sordu.

 

 

 

CHP lideri Kılıçdaroğlu, deprem bölgesi ziyareti kapsamında, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Malatya’ya geldi. Depremin vurduğu ilçelerde incelemelerde bulunan Kılıçdaroğlu’nun geceyi de bir çadırda geçireceği belirtildi. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sosyal medya hesabından açıklamada bulundu. Kılıçdaroğlu’nun kalacağı çadırın görüntüsünü paylaşan Özel, “Saraydaki Cumhurbaşkanından deprem bölgesinde çadırda kalan Cumhurbaşkanı’na.” ifadelerini kullandı.

 

 

FOX TV canlı yayınına katılan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

 

 

“Altı liderin çıktığı yolculuk sıradan değildi. Türkiye’nin geleceği açısından sorumluluk yüklüyordu. Demokrasi kültürünü yaygınlaştırmak için bir araya geldik. Bir yılı aşkın süre çalıştık. Anayasa, mutabakat metnini çalıştık.

 

 

“Aldığımız kararın önemli olduğuna inanan birisiyim”

 
Uzun bir süreç. Son süreçte aday belirlenmesi gerekiyordu. O konuda da tartışmalar olduysa da siyaset kültürü açısından olağan karşılıyorum. Aslolan sonuç elde etmektir. Sonuçta bir araya geldik, uzun ve nitelikli bir tartışma oldu. Aday konusunda görüş birliği sağlandı, yol haritası metni hazırlandı. Kamuoyuyla paylaştık. Aynı zamanda aday olarak da benim ismim geçti.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu benim adaylığımı açıkladı. Aldığımız kararın önemli olduğuna inanan birisiyim. Karamsar bir tablo vardı. Bu bürokrasiye, iş dünyasına yansıyordu. Türkiye demokrasisi gelişmiş ülke olmak durumundaydı. Demokrasi konusunda işlev yüklenmesi kanısındaydık.

 

 

“Yetkin kadrolara ihtiyacımız var”

 
Genel Merkez’e gittiğimde, kalabalık bir grup bekliyordu. Orada iki arkadaşımla beraber, inşallah onlar da Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacaklar. Vatandaşlarımızın huzuruna çıktık, orada da kısa bir konuşma yaptım. Eve gittim, eşim de oradaydı. Genel Merkez çalışanları başta olmak üzere herkeste heyecan vardı. Ben heyecanımı dışa yansıtan birisi değilim, daha sakinim.

Çok önemli bir görev üstlendiğimin farkındayım. Önemli görevin çok zor olduğunun da farkındayım. Tabii sadece ben değil, yardımcı arkadaşlar da üstlendiler. Kararlılıkla, azimle, tercihlerimizi ülkeden yana vatandaştan yana kullanırsak, aşamayacağımız sorun yok. Bir araya geldiğimizde hedefimiz ülkemiz olduktan sonra anlaşamayacağımız hiçbir konu olacağını sanmıyorum. Sorunların bir kısmı kısa bir kısmı uzun vadelidir. Yetkin kadrolara ihtiyacımız var.

 
“Arkadaşlarımız kendi sorumlu olduğu illere hizmet götürüyordu zaten”

 
Evde çok fazla siyaset konuşan birisi değilim. Oğlum, kızlarım açtı, inşallah başarılı olursunuz diye. Hayırlı uğurlu olsun dedim.

Deprem bölgesi hiç aklımdan çıkmadı, hiç unutmadım. Tüm belediye başkanlarımız çalışıyorlar. Her bölge başkanlarımızın eş güdümünde. Dolayısıyla Ankara’da bulunduğum sürede de arkadaşlarımız kendi sorumlu olduğu illere hizmet götürüyordu zaten. Depremin ikinci günü geldim, Hatay’a üç kez gittim. Burada kalma kararı, Kahramanmaraş’ta yarın değişik yerlere gideceğiz. Büyük kayıpların yaşandığı ilçelere ve merkeze.

Depremzedeleri görüyoruz. Çocuklara hayran olmamak mümkün değil. Geldiler, kucaklaştık. Çadırlarına gittim, gayet eğleniyorlar. Her çadırda bir psikoloğun olmasına inanıyorum. Burada eğitim gören çocuklarımıza destek verecek psikolog görevlendirilse daha iyi olabilir. Nedense bu konuda sağırlar.

 

 

 

“Nitelikli personelin Malatya’yı terk ettiğinden dolayı eksiklik olduğunu söylediler”

 
Malatya merkezde iş dünyasıyla görüştüm. Depremzedelerin çaylarını içtim, dertlerini anlattılar, hala sıkıntılar var. Az bir sürenin kaldığını onlara ifade ettim. Bu seyahatimin özünü iş dünyası oluşturuyor. Hala çadır sıkıntısı, konteyner ihtiyacı var. İş dünyasının siyasetten beklentileri nedir, çiftçi, esnaf, sanayicileri dinledim. Ne yapalım, ne bekliyorsunuz diye…

Malatya’da şunu söylediler: Çok sayıda vatandaşımız, kenti terk ettiklerini, fabrikaların çalışabilir durumda olduğunu ama nitelikli personelin Malatya’yı terk ettiğinden dolayı eksiklik olduğunu söylediler. Malatya’yı terk eden kişiler dönmesini istiyorsak onlara pozitif ayrıcalıklar tanımamız gerekiyor. Gelir vergisi alınmayabilir. İş arayan kişiler, Malatya’da çok daha yüksek ücretle çalışabileceklerini söyledim.

 

 

“Bu kadar halktan kopuk bir yönetim olabilir mi?”

 
Ben AK Parti’nin devlet yönetiminde şeffaflığın değil gizliliğin esas alındığının farkındayım. Her vatandaşın ödediği verginin hesabını siyasal iktidar vermek zorundadır. Toprak mahsülleri ofisinin kayısıları alması gerekir. Neden almıyorlar bilmiyorum. Mansur Başkan protokol imzaladı. Bir miktar kayısı alacak. Ankara’da belli yerler ayıracak. Kira almayacak, satışlarını yapıp gelir elde edecek. Bu basit çözümün iktidarın aklına gelmemesine şaşırıyorum. Bu kadar halktan kopuk bir yönetim olabilir mi?

Sosyal devletin harekete geçmesi lazım. Esnafa dükkan yapmak nedir Allah aşkına. Bize yer göstersinler biz 100-150 dükkanı 1 ayda teslim ederiz onlara. Kahramanmaraş’ta insanlar sokakta tezgah açmışlar. Çok basit çözümleri bile akıl edemeyen bir yapıyla karşı karşıyayız.

 

 

“50 bin kişinin ölümünden kim sorumlu?”

 
Faizi yükseltmeleri tam bir facia. Kredi verecekseniz faiz almamanız gerekiyor. Hem ana parayı hem faizi silmek zorundasınız. Bunu yapmadığınız zaman bir kenti, ekonomisini ayağa kaldıramazsınız. Akılcı bir politika değil. Akıl dışı bir politika. Bu, yönetemediklerini gösteriyor. Mesele bina yapmakla bitmiyor, mesele insan.

Bunların tamamını değiştireceğiz, yeter ya! Adamın evi, dükkanı yıkılmış, siz faizi artırıyorsunuz. Sıfır faizli kredi vereceğinize bunlardan para alıyorsunuz.

Sayın Vali’nin istifa etmesini olağan karşıladım. 50 bine yakın insan öldü, kimse istifa etmedi, bari ben istifa edeyim deme erdemini göstermiştir. Bu erdemi ne sarayda, ne de sarayın bakanlarının hiçbirisinde görmedik. 50 bin kişi hayatını kaybetti, bir Allah’ın kulu sorumluluk almadı. 50 bin kişinin ölümünden kim sorumlu?”