Mesut Yılmaz

Mesut Yılmaz
30 Ekim 2020 15:37

10 Aralık 1999 saat 19.10’da Ankara’ya bir uçak indi.

 

Safile USUL H&H YORUM

 

İçinde AB Yüksek Temsilcisi Havier Solana, İsveç Başbakanı Personn ve Finlandiya Başbakanı Lipponen vardı.

 

Türkiye 10 Aralık 1999 AB zirvesinde AB’ye üyelik aday adayı olarak kabul edilmişti.

 

Ancak bir sorun vardı.

 

AB Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı, Kıbrıs olarak, yani Kıbrıs’ın tamamını temsil eden bir siyasi coğrafya olarak kabul etmesi anlamına gelen bir metne imza atmasını istiyordu.

 

Başbakan Ecevit ve Yardımcısı Mesut Yılmaz bunu kabul etmiyorlardı.

 

Bu nedenle de Türkiye’nin aday adayı statüsünden bile vazgeçmeye hazırlardı ve çok kararlılardı.

 

O dönemdeki AB içinde etkin siyasi liderler genellikle sosyal demokratlardı ve Türkiye’nin aday adayı olmasını arzu ediyorlardı.

 

Ki, o dönem yapılan siyasi reformlar AB içinde çok büyük saygı uyandırmıştı Türk Hükümeti’ne ve Türkiye’ye karşı.

 

Bu saygıyı, o zamanki AB Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen Istanbul’da Ritz Carlton Oteli’nde onunla yaptığım röportajda şu sözlerle ifade etmişti…

 

“Açık söyleleyim, ilk başlarda Ecevit’e de, Mesut Yılmaz’a hiç sempatim yoktu. Onların demokrasi paketlerini hayata geçireceklerine de hiç ihtimal vermiyordum. Ancak geçen yıllar içinde öylesine siyasi reformlar yaptılar ve her ülkede geçirilmesi çok zor olan reform paketlerini Türk Parlamentosu’ndan öylesine geçirdiler ki, artık onlara saygı ve sempati duymaya başladım. Sonunda ise, onlar için “Sessiz Devrim” yaptılar dedik kendi aramızdaki toplantılarda, bu kavramın mucidi de Martin Harveydir. Yaptıkları şeyler inanılmazdı, hem de bunu kısa sayılacak bir sürede yaptılar.”

 

(Martin Harvey AB Komisyonu içinde Türkiye masasında görev yapıyordu-Safile Usul’un notu)

 

Hülasası Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz o dönemde muazzam bir ortak çalışma ile AB içinde saygı uyandırmıştı.

 

Bülent Ecevit muazzam bir devlet adamı idi, siyasi ilkelerin dimdik taşıyıcısı idi.

 

Mesut Yılmaz gerçek bir vatanseverdi ve bu dönemde çok önemli bir özelliği de çok iyi Almanca konuşuyor olması, Avrupa ülkelerinin devlet yapısını biliyor olması ve Avrupa ortamına intibak edecek donanıma sahip olmasıydı. Zaten çok iyi eğitimliydi ve çok derinlikli bir insandı. Ustalıkla ilerletiyordu Türkiye’yi Bülent Ecevit ile birlikte AB yolunda.

 

Bülent Ecevit o dönemde vakur, ilkeli ve fedakar bir baba, Mesut Yılmaz da onunla aynı genleri taşıyan, üstüne dil bilen, yol bilen, yordam bilen oğlu gibiydi.

 

Ve, Türkiye’yi 10 Aralık 1999’a birlikte taşımışlardı.

 

Ama Kıbrıs pürüzü vardı ve ikisi de geri adım atmayacaktı.

 

Bunun üzerine, AB Yüksek Temsilcisi Havier Solana, İsveç Başbakanı Personn ve Finlandiya Başbakanı Lipponen’in içinde olduğu, Brüksel’den havalanan bir uçak akşam saat 19.10 sıralarında Ankara’ya indi. İçindekiler doğruca Başbakan Ecevit ve yardımcısı Yılmaz’ın yanına gittiler.

 

Sorun çözüldü.

 

AB Kıbrıs tutumundan geri adım attı ve imzalar atıldı.

 

Bugün herşeyi anlatamam. Çok uzun bir olay bu.

 

Ama şunu söylemek istiyorum…

 

Mesut Yılmaz’ın Türk Halkına hizmeti hiçbir zaman anlaşılamadı.

 

Ve herkese şunu söylemek istiyorum

 

Bugün Türkiye her şeye rağmen yıkılmıyor, çarkları iyi kötü dönebiliyorsa, bunun sebebi Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz’ın 1999-2002 arasında yaptıklarıdır.

 

Her bir Türk, her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Mesut Yılmaz’a bu anlamda borçludur.

 

Ölümüne çok üzüldüm. Ona Yaradan’dan rahmet diliyorum. Huzur içinde uyusun. Allah onu evladına kavuştursun.

 

Not: Mesut Yılmaz’ın cenaze töreni Pazar günü saat 12.00’de Marmara İlahiyat Camii’nde gerçekleştirilecek
Safile USUL Twitter

 

 


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar