Masumiyet ve tutuklama

Masumiyet ve tutuklama
9 Aralık 2016 12:10

Mevcut Anayasa’ya, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre, herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır.

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

 

 

Çok istisnai haller dışında, hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Yine tutuklanan herkesin, makul bir süre içinde yargılanmaya veya yargılama sırasında serbest bırakılmaya hakkı vardır. Hüküm verilinceye kadar, sanık masum sayılır. Yargılama sırasında sanığın şartlı tahliyesi açısından tutuklanmasının makul olmaktan çıkması esas alınmalıdır (AİHM Jablonski Polonya davası, 2000).

 

 

 

 

 

Yargılamada kural, tutuksuz yargılamadır. Tutuklu yargılanmak için, hem yasalarımızda hem de AİHS’de belli ve istisnai koşulların varlığı gerekir. Bunların başında, sanığın atılan suçu işlediğine dair çok kuvvetli ve somut delillerin olması, sanığın yargılama sırasında kaçması, saklanması, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunması gibi somut ve kesin delillerin olması gerekir.

 

 

 

 

Tutuklandıktan sonra ise, yargılama sırasında, tutukluluğun devamı için tutuklama nedenlerinin, makul sebeplerin devam ediyor olması şarttır. AİHM’e göre, bir süre sonra bunlar da yeterli değildir. Tutuklama nedenlerinin devam edip etmediğinin de somut gerekçelerle izahı gerekir. Bu gerekçelerin “önemli” ve “yeterli” bulunmaması hali, adil yargılama hakkının ihlali sayılır (AİHM, Tomasi-Fransa davası, 1992; Labita-İtalya davası, 2000). Tutuklamayı sürdüren gerekçelerin mevcut olması halinde ise, ulusal mahkemelerin serbest bırakılmayı mümkün kılacak unsurları (kefalet, polis gözetimi gibi) dikkate alması ve bu şekilde yargılamayı tutuksuz sürdürmesi gerekir (AİHM Jablonski-Polonya davası, 2000).

 

 

 

AİHM, verdiği çok sayıda kararla, kesin ve somut delillere dayalı tutukluluk süresinin iki yıldan uzun sürmesini de adil yargılama hakkının ihlali saymaktadır. Çok özel ve somut şartlar yok ise, tutukluluk süresi iki yıldan çok daha az sürmelidir. Nitekim çoğu Avrupa ülkesinde tutuklama süresinin ortalama 1 yıl olduğunu biliyoruz. Ülkemizde ise tutuklamalar, adeta peşin infaza dönüşmüştür. Sanık dava sonunda beraat ettiğinde veya daha az ceza aldığında ise bunun telafisi mümkün değildir.

 

 

 

Bizde, mahkemelerin tutukluluğun devamına dair verdikleri kararlar, kısa, klişe ve formül kararlardır. Oysa AİHM’e göre, tutukluluk uygulamasının sürdürülmesine ilişkin olarak gerekçelerin bariz bir şekilde birbirinin tekrarı olması da, adil yargılama hakkının ve masumiyet ilkesinin ihlali sayılır (AİHM Erdem-Almanya davası, 2001).

 

 

 

Tutukluluğun, sadece iç hukuk yönünden değil, aynı zamanda tarafı olduğumuz AİHS çerçevesinde de değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle tutukluluk süresine sadece Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 102. ve 252.maddeleri değil, AİHS 5. ve 6.maddeleri ve AİHM içtihatları yönünden de bakmak gerekir (Aynı mahiyette AİHM, Brogan-Birleşik Krallık davası, 1988). Bu çerçeveden bakıldığında, uygulamada AİHS ve AİHM içtihatlarının birlikte değerlendirilmediğini, çok kolay ve keyfi olarak tutukluluğa karar verildiğini görmekteyiz. 12 Eylül faşizmi döneminde, Sıkıyönetim Mahkemelerinde bile bu kadar kolay tutuklamalara ve hukuksuzluklara tanık olmamıştık. Yargı da bu denli siyasallaşmamıştı.

 

 

 

CMK’nın tutuklamaya ilişkin maddelerinin, yoruma açık ve çok kötü bir şekilde kaleme alındığı bellidir. Ancak yargının ve özellikle yüksek yargının görevi, yorumlarını masumiyet ilkesi gereği, sanık lehine yapmak ve ulusal mevzuatı, tarafı olduğumuz başta AİHS olmak üzere, uluslararası sözleşmelerle birlikte yorumlamaktır. Bu, aynı zamanda Anayasa’nın 90.maddesinin de gereğidir.

 

 

 

Yargı, hepimizin sığınacağı son limandır. Bu limanı, el birliği ile korumak ve muhkem hale getirmek zorundayız…

 

 

 

Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 
[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü