Magna Carta 800 yaşında

Magna Carta 800 yaşında
19 Haziran 2015 10:48

İnsan hakları tarihi denince akla gelen ilk belge, Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlükler Sözleşmesi)’dur.

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

Bu sözleşmenin imzalandığı 1215 tarihine kadar, Kralın “astığı astık, kestiği kestik” dir. (Tıpkı bugün dahi bizde 23 Nisan törenlerinde makamlara oturtulan çocuklara empoze edildiği gibi…). Bu tarihe kadar hukuk yoktur, insan hak ve özgürlüklerinin esamesi okunmamaktadır. 1215 İngiltere’sinde Baronlar (asiller) ve kilise çok güçlenmiştir. Bazı hak ve özgürlüklerin sözleşmeyle güvence altına alınması için Kral John’a baskı yaparlar. Kral, bu baskılara dayanamaz ve 15 Haziran 1215 tarihinde Magna Carta’yı imzalamak zorunda kalır. Tarihteki ilk insan hakları sözleşmesi de bu vesile ile imzalanmış olur.

 

Magna Carta ile Kral’ın bazı yetkilerinden feragat etmesi, yasalara uygun davranması ve hukukun Kral’ın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesi zorunlu kılınıyordu. Böylece Kral’ın sonsuz olan yetkileri, ilk kez din adamları ve halk adına sınırlanmıştır. Magna Carta’yı anlamak için sadece 39. maddesine bakmak yeterlidir:

 

“Özgür hiç kimse, kendi benzerleri tarafından yargılanıp hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır”.

 

Bu maddeden anlıyoruz ki, bu tarihe kadar insanlar yargılanmadan tutuklanmakta, hapsedilmekte, mal ve mülkünden yoksun bırakılmakta, sürgün edilmekte ve zarara uğratılabilmektedir. Bu anlamda Magna Carta, insanlık tarihinde bir “Devrim” niteliğindedir.

 

Magna Carta sayesinde, günümüz hukuk sistemlerinin temelleri atılmıştır. Nitekim 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi’nin ve 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin de esin kaynağı olmuştur.

 

Osmanlı İmparatorluğu’nda Magna Carta’nın etkisi ancak yaklaşık 600 yıl sonra görülmüştür. (Tıpkı matbaanın 300 yıl sonra gelmesi gibi). Fransız ihtilalinin etkisi de yaklaşık 50 yıl sonra hissedilebilmiştir.

 

Bu toprakların Magna Carta’sı sayılabilecek ilk belge, 1808 yılında imzalanan “Sened-i İttifak” olmuştur. II.Mahmut tarafından imzalanan bu belge ile hükümdarın yetkileri kısmen de olsa sınırlandırılmışsa da asla yürürlüğe sokulmamıştır. Tıpkı 1839 tarihinde ilan edilen Tanzimat Fermanı gibi. Bu Ferman ile “Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek” denmişse de uygulama alanı bulamamıştır. Bu talepler, 1876 tarihli 1.Meşrutiyet ve 1908 tarihli 2.Meşrutiyet’in ilanına zemin hazırlamışlardır. Ancak temel hak ve özgürlüklerin Batılı anlamda düzenlenmesi ve uygulanması için imparatorluğun yıkılmasını, genç Cumhuriyet’in kurulmasını beklemek gerekecektir…

 

1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile insanlık, insan hak ve özgürlüklerinin bugün anladığımız anlamda düzenlenmesine kavuşmuştur. 1949 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bölgesel sözleşmelerle, insan hakları güvencelere bağlanmıştır.

 

Magna Carta’dan 800 yıl sonra bile bugün, iktidar sahipleri hâlâ iktidarı paylaşmaya razı değiller. İktidarın kendilerine tanrısal bir güç olarak verildiği düşüncesiyle, hizmet için seçildikleri halka zulmetmekten geri durmamaktadırlar.

 

İnsan haklarının içselleştirilmesi ve tüm toplumda yaygınlaşması için, yapmamız gereken çok iş var. İş cinayetlerinin yok edilmesi, kadına karşı şiddetin bitirilmesi, temel hakların kullanımı sırasında güvenlik şiddetinin bitirilmesi ve benzeri birçok konuda insanı ve insan haklarını önceleyen politikalara ihtiyacımız var.

 

Toplumumuz, bugün bile birçok konuda 800 yıl önceki Magna Carta’daki temel hak ve özgürlüklerini kullanamıyorsa, idarecilerin ve özellikle seçilmişlerin takkelerini önlerine koyup, kara kara düşünmeleri lazım…

 

Kurulması düşünülen hükümetin koalisyon seçenekleri düşünülürken, temel belirleyici, insan hak ve özgürlükleri olmalıdır…

 

 

[email protected]

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü