Kubilay'ı şehit edenlerin uzantıları ve Arınç'ın çark ettiği söz

Kubilay'ı şehit edenlerin uzantıları ve Arınç'ın çark ettiği söz
24 Aralık 2012 10:11

23 Aralık 1930'da İzmir Menemen'de yaşanan “olay”ı bilmeyenimiz yoktur.


Baki KARAKOL H&H YORUM

Gene de… Çok kısaca özetleyeyim: Bir grup gerici, yobaz, Menemen sokaklarında “Şeriat isterük” diye bağırır, ellerindeki paçavrayı “bayrak” diye Menemen Meydanı'a diker.
 
Bu… Atatürk Türkiyesi'ne, Atatürk Cumhuriyeti'ne meydan okumadır!  
 
Atatürk Türkiyesi'nin ve Atatürk Cumhuriyeti'nin koruyucuları sessiz kalmazlardı!..  
 
Öğretmen kökenli yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay komutasında bir manga askerle olay yerine gelir. Tüfeklerinde gerçek mermiler yoktur.  
 
Yobazların tüfeklerindeki mermiler ise gerçektir!
 
Yobazlar ilkin komutan Kubilay'ı vururlar. Vurup yaraladıkları Kubilay'ın başını keserler, gövdesinden ayırırlar. Sonra da bekçiler Hasan ile Şevki'yi şehit ederler.  
 
Menemen'deki askeri birlik harekete geçer, isyanı bastırır.  
 
Olaya karışanlar yakalanırlar. Yargılanır hüküm giyerler. 38'i, 3 Şubat 1931'de, demokratik, laik Cumhuriyet şehidi Kubilay'ın katledildiği yerde idam edilirler.
 
Olayın 82'inci yıldönümü nedeniyle “anma mesajı” yayınlayan Başbakan “bir de” kalkar, bakın ne der:
 
“Ne hazindir ki, bu elim hadise, yıllar boyunca toplumun belirli bir kesimini zan altında bırakmak, baskı altına almak üzere bir istismar aracı olarak kullanılmak istenmiştir.”  
 
“… toplumun belirli bir kesimini zan altında bırakmak…”
ne demel?!.
 
Bu anlayıştaki Başbakan, “Menemen Olayı”nı yargılayan mahkemenin kararını “yok hükmünde sayma”yı kafasına koyarsa ve günü geldiğinde de yaşama geçirirse, şaşmam!..
….
 
“Rivayet” olunur ki… Özetlemeye çalıştığım olaya katılan ve demokratik, laik Cumhuriyet şehidi asteğmen Kubilay'ın kafasını kesenlerden “Derviş Mehmet”, Bursa AKP vekili ve AKP hükümetinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın dedesiymiş!
 
Doğru mu, yalan mı, bilemem. Arınç, “Evet dedemdir” veya “Hayır değildir” diye açıklama yaparsa, öğrenmiş oluruz.
 
Ancak… 82 yıl önce Menemen sokaklarında “Şeriat isterük” diye çığlık atanlarla, bugünün iktidarındaki siyasi kadro arasında “köklü fikir bağı” olduğu yadsınamaz!..
 
Bugünkülerin yaptıkları ve yapmak istedikleriyle, 82 yıl önce Menemen'de yapılanlar “özde” aynı değil midir?!. “Biçimde” ayırtı var, o kadar…
….
 
82 yıl önce Menemen Meydanı'nda asteğmen Kubilay ile bekçiler Hasan ve Şevki'yi şehit edenlerin “fikirdaş”lardan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir hafta önce (16 Aralık 2012 Pazar) Kanal Türk Televizyonu'na çıktı, “Ben bir BDP'li kadın milletvekiline çok kızıyordum, çok beddua ediyordum. Halen milletvekili bu insan ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim, şimdi artık kızmıyorum. Çünkü 17 yaşındaki bir genç kızken, Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki, o kadar kendisini zorlamışlar ki, ben de aklıma gelse dağa çıkardım” diye konuştu.
 
Ünlü(!) “Şeyini şey ettiğimin şeyi” sözünün sahibi ve “ağlayan Bakan” ya da “sulu göz Bakan” olarak bilinen Arınç'ın, “… benim de aklıma gelseydi dağa çıkardım…” demesi ile… Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde, bağımsız vekil Aysel Tuğluk'un ve BDP'li 9 vekilin, PKK terör örgütünün silahlı militanlarıyla sarmaş dolaş olmaları arasında ne ayırt var?!.
 
Ben bir ayırt görmüyorum!.. Birinin ki, “eylem” istekli, özlemli söylem!.. Ötekilerin ki, gerçekleşmiş eylem!..
….
 
Arınç'ın bu söylemi, Cuma (21 Aralık 2012) gecesi NTV ve Star televizyonlarında canlı yayınlanan “Başbakanla özel” programında Başbakan'a soruldu. Başbakan'ın yanıtı “… Bizim yolumuz 'Bana da işkence yapılsaydı dağa çıkarım' değil. Dağa çıkışı engelleyebilirsek ne mutlu bize…” oldu.
 
Basın, Başbakan'ın sözlerini, “Arınç'a gönderme”, “Arınç'a ayar” biçiminde değerlendirdi, kullandı.
 
Oysa… Başbakan, Arınç'a arka çıkıyordu!..
 
Başbakan, Arınç'a göndermede bulunmak, ayar vermek isteseydi, PKK'li teröristlerle kucaklaşan Tuğluk ve BDP'li 9 vekilin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına uğraştığı gibi, Arınç'ın da dokunulmazlığının kaldırılması için uğraşırdı, partisi AKP grubunu harekete geçirirdi, Kamutay'ı devreye sokardı…
 
Ne Arınç için, ne Tuğluk ve BDP'li 9 vekil için böyle bir şey olacak!..  
….
 
Başbakan'ın, kendisine “arka çıkma”sını, basın penceresinden değerlendiren Arınç, bildik alışkanlığını güncelledi.  
 
Ertesi gün (22 Aralık 2012 Cumartesi) Çanakkale Polisevi'nde düzenlediği basın toplantısında “Sayın Başbakan benim konuşmama atfen sadece, 'Bizim yolumuz bu değil, ben olsam dağa çıkmam. Hayır, biz kendimize ait yol seçtik' sözlerini ifade ediyor. Çok doğru, ben de dağa çıkmam ve çıkmadım…” dedi; arkasından “Ben de siyasi hayatım boyunca çok şükür fiziki işkence görmedim. Ama manevi işkenceleri, psikolojik baskıları üzerimde çok yaşadım. Geçmişime bakıyorum. Gençlik kolları başkanı olduğum parti, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, dağa çıkmayı düşünmedim. İl başkanı olduğum parti, darbeyle kapatıldı, dağa çıkmayı düşünmedim. İktidar ortağı olan partim Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, dağa çıkmayı düşünmedim. Fazilet Partisi kapatıldı, dağa çıkmayı düşünmedim. Eşimin, kızımın başörtüsünden dolayı horlandım, aşağılandım, küçültülmeye çalışıldım, hiçbir zaman dağa çıkmayı düşünmedim. Bizim de yolumuz böyleydi” diye konuşarak “çark” etti.  
 
Arınç, “Yolumuza devam ettik. Sabırla devam ettik. Ülkemizin bir zaman mutlaka düze çıkacağını, ayrımcılıkların ortadan kalkacağını, insanların kucaklaşacağını hayal ettik. Bir ümidimiz vardı. O ümidimize de, AKP iktidarı ve hükümetleriyle ulaştık. Bugün milletimiz her gün daha çok özgürlükleri soluyarak yoluna devam ediyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu için de, bütün Türkiye için de böyledir. Dağa çıkma tabiri, zaman zaman Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Mehmet Ağar'ın sözlerinde de geçmiştir. Bu bir semboldür” biçimindeki sözleriyle de, Başbakan'a “sunumda” bulundu.  
….
 
82 yıl önce asteğmen Kubilay'ı ve bekçiler Hasan ile Şevki'yi şehit eden  “şeriat özlemcileri”nin uzantıları bugünkü siyasi kadrolar, “itibar”ları ile “oy”larının hızlı düşüş göstermesinden ötürü “telaş” ve “şaşkınlık” içindeler!..  
 
O telaş ve şaşkınlıkla, ülkeyi savaşa sokarlarsa, kimse “sürpriz” olarak algılamasın, yorumlamasın!..


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?