‘Kötü sona sürükleniyoruz’

‘Kötü sona sürükleniyoruz’
4 Mayıs 2022 08:27

İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz, ülkedeki ekonomik kriz ve çözüm yolları hakkında konuştu. Yılmaz, “Kredibilitesi yüksek ekonomik program, bağımsız Merkez Bankası, şeffaf, öngörülebilir ve kaynakları doğru kullanan bir maliye politikası ile bu hedeflere bir senede ulaşılabilir. Hükümetin böyle bir program oluşturup uygulayabilecek kadrosu, vizyonu ve kredibilitesi yok” dedi.

 

 

Cumhuriyet /Jale Özgentürk

 

TÜRKİYE FOTOĞRAFI

 
Önümüzdeki dönemde olası bir iktidar değişiminin kapısını açacak en önemli konuyu, ekonomiyi konuşuyoruz. Türkiye’de nasıl bir fotoğraf görüyorsunuz?

AKP Hükümeti 2002’de büyük maliyetlerle istikrara kavuşan bir ekonomiyi teslim aldı. 20 yıl sonra ise Cumhuriyet tarihimizin en büyük krizine soktu. Bunun maliyetini her zaman ücretli ve dar gelirliler ödemiştir. Bugün de adaletsiz vergiler ve enflasyonla ödemekteler. AKP’nin ayrıca Cumhuriyet rejimiyle kavgası olduğu için yargıdan ekonomiye bütün kurumları yıktı, itibarsızlaştırdı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa kurumların çöktüğü bir dönemdeyiz.

 

 

Türkiye 2001 krizinden sonra uzun bir süre istikrarlı bir dönem geçirdi. Bugünlere nasıl ve neden gelindi?

Türkiye 2000’li yıllarda bir “Lale Devri” yaşadı. Kemal Derviş’in Güçlü Ekonomiye Geçiş başlıklı başarılı bir programı vardı. AKP bunu devam ettirdi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme beklentisi ile Türkiye’ye para akmaya başladı. Çoğu sıcak paraydı ama hükümet ülkenin 40 yıldır biriktirdiği varlıklarını da satmaya başladı. 2001 krizinde Türkiye evinin içini temizlemişti. Borçluluk kalmamıştı. 10 yılda hane halkı ve şirketler borçlandı. Kredi kartları verildi, bu da büyümeye yol açtı. Borç kapasitesi doldu. Bu program bir geçiş programıydı. Kalkınma olmadı. Sanayi tesisleri yıkılıp yerine AVM yapıldı. Bu sürdürülemez şeyi sürdürmek için önce para sonra mali politika bozuldu. 2018’den sonra ise hatalar büyüdü.

 

 

Bugünkü ekonomik model konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sözde Yeni Ekonomi modeli, düşük faiz oranı ve rekabetçi bir reel döviz kuruyla üretimde dışa bağımlılığı azaltarak, cari açık vermeden yüksek ekonomik büyüme sağlayacağı iddiasıyla ortaya atıldı. Modelin çalışmayacağını biliyorduk. Ve zaten iflas etti. Faturası ise enflasyon oldu.

 

 

Neden çalışmadı bu model?

Türkiye’deki şirketlerin bilançolarında yabancı para cinsinden borçlar önemli bir paya sahip. Nitekim bu politikaya geçildikten sonra enflasyon kontrolden çıktı. Yüzde 70’lere doğru ilerliyor. Şirketlerin borç ödeme kapasitesi azaldı, ülkenin risk primi arttı. TL’yi değersizleştirerek kalkınma mümkün değil. Artık bu da uygulanmıyor. TL’nin değerini olduğu yerde tutmaya çalışıyorlar. Bunun için de Türkiye’nin elindeki çok az miktardaki rezervi çarçur ediyorlar. Çok kötü bir sona doğru sürükleniyoruz.

 

 

FAKİRDEN ZENGİNE TRANSFER

 
Kötü son nedir?

Bugün uygulanan tüm politikalarla fakir insanlardan zenginlere kaynak transferi yapılıyor. Faciaya yol açabilecek kur korumalı mevduatla devlet parayı yüzde 16-17’den topluyor. TL değer kaybederse farkı Hazine ödüyor. Gelecek nesillerden toplayacağı vergilerle sınırlı sayıdaki aileye transfer demek bu. Bu politikalardan vazgeçilmezse Türkiye’nin durumu gittikçe kötüleşecek. Dibe vuracak deniyor. Ülkelerde bir dip yok.

 

 

Bunun temelinde “faiz neden enflasyon sonuç” iddiası vardı. Faiz düştü mü?

Ekonomik temellerle uyuşmayan faiz indirimler faydadan çok zarar getirir. Merkez Bankası’nın 500 puanlık faiz indiriminden sonra 10 senelik bono faizi 830 puan, tüketici ihtiyaç kredileri 480 puan ve taşıt kredileri 390 puan arttı. Bugün yönetim yüzde 14’le bankacılık sistemini fonluyor. Bankalar da onu yüzde 25-30 faizle sermaye sahibine veriyor. Bugün sermaye sahibi olsanız para kazanmak çok kolay. Alın o borcu mala girin. Yüzde 60-70 değer kazanacak siz yüzde 30 faiz ödeyeceksiniz. Kimse babasından kalan dükkânı bile böyle yönetemez, batar!

 

 

Türkiye’yi bu krizden çıkaracak doğru politikalar nedir?

Birçok politika birlikte yürütülmelidir. Ama önce Merkez Bankası’nın bağımsız, itibarlı ve öngörülebilir olması lazım. Bakan Bey politika faizini önemsizleştirmekle övünüyor. Liyakatli, dünyada bilinen insanlar olması lazım ki etkili politika üretilsin. İkinci yapılması gereken mali politikalar. Berat Albayrak döneminde Türkiye borçlarını dolara ve altına endeksledi bu çok tehlikeli. Bir disiplin altına alınması lazım. Bir de Türkiye denetimsiz gidiyor. Bir mali disiplin, hesap verme yok. Birçok kurumun devlet garantisi verme yetkisi var. Usulsüzlükler de takip edilerek cezalandırılmalı.

 

 

AKP KALIRSA IMF GELİR

 
Bu kriz Türkiye’yi yeniden Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısına götürür mü? Halk yeni bir acı ilaç içmek zorunda kalır mı?

AKP iktidarda kaldığı sürece risk artmaktadır. Zira mevcut ekonomi politikaları ülkenin uluslararası rezervlerini hızla tüketmekte, kırılganlığını artırmakta ve dış borç ödeme kapasitesini azaltmaktadır. İktidar kredibilitesini yitirmiş durumdadır ve bunu ancak bir IMF programıyla telafi etmek zorunda kalabilir. İktidar değişikliği durumunda ise bir IMF programına ihtiyaç duyulmadan makroekonomik dengeler kısa sürede yeniden oluşturulabilir.