Köprüden önceki son çıkış

Köprüden önceki son çıkış
14 Nisan 2017 11:13

16 Nisan 2017 tarihinde aslında Anayasa değişikliğinden çok, ülkenin geleceğini oylayacağız.

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

 

Başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin engellendiği OHAL koşullarında oylama yapılması bile, başlı başına bir garabettir. Gazetecilerin, Belediye Başkanlarının ve Milletvekillerinin hapiste olduğu, kamu kaynaklarının mevcut Anayasa’ya aykırı olarak “evet” kampanyası için kullanıldığı böyle bir ortamda oylanacak Anayasa, hiçbir şekilde meşru olmayacaktır. Cumhuriyet tarihi boyunca rastlanmayan ölçüde, adaletsiz ve eşit olmayan koşullarda yapılacak oylama, darbe dönemlerini bile mumla aratmaya başladı.

 

 

İktidarın tüm engellemelerine rağmen, rüzgarın “hayır”dan, yani demokrasiden ve hukuktan yana esmesi, geleceğimiz için umutlu olmamızı sağlıyor. “Hayır” iradesinin, yurttaşların emek ve çabalarıyla kendisini var etmesi, başlı başına bir kıymete sahiptir.

 

 

İktidar partisinin ülkeye tek armağanı, halkın kendiliğinden organize olarak geleceğine sahip çıkmasını sağlamak olmuştur. Sonuç ne olursa olsun, bu çaba ve emekler, farklı inanç ve kimliklerimizle özgür, eşit ve huzur içinde yaşama arzumuzun güvencesidir. Bu nedenle, ülkenin dört bir yanında kurulan “Hayır Meclisleri”, yurttaşların kamu yönetimine katılmalarının demokratik bir yolu olarak varlıklarını sürdürmelidir. Geleceğimiz, bu birlikteliklerin kalıcı hale gelmesindedir.

 

 

Ülke olarak refah içinde, eşit ve özgür koşullarda, adaletle, kutuplaşmadan, birbirimizle ve bütün dünya ile kavgalı olmadan yaşayabilmenin tek yolunun, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi olduğunu unutmadan referandum sandığına gitmeliyiz.

 

 

Bu referandum vesilesiyle oluşan sivil toplum gücünü arttıracak, bu gücü demokratik biçimde dağıtacak, yargıyı bağımsızlaştıracak, farklı kimliklerimiz ve inançlarımızla, barış içinde yaşamamızı güvence altına alacak yeni bir Anayasa için, demokratik koşulları yaratmaya çalışmalıyız.

 

 

Önümüzdeki 16 Nisan’da yapılacak oylama ile; bu topraklar üzerinde uzun mücadelelerle sonlandırılan tek adama dayalı otoriter yönetim biçiminin yeniden hayata geçirilip geçirilmeyeceğini oylayacağız.

 

 

Yaşama, insana ve politikaya “Sosyal Demokrasinin Evrensel İlkeleri” açısından yaklaşan bizler için 17 Nisan sabahı “Evet” gibi bir kâbusa uyanmak; uygarlığın en üstün değerlerinden olduğunu düşündüğümüz “Özgürlük-Eşitlik-Adalet-Demokrasi ve Barış” kavramlarının ayaklar altına alınmasına tanıklık etmek olacaktır.

 

 

Yapılacak referandum; ezen ile ezilenin, bilim ile cehaletin, monarşizm ile Aydınlanma Devrimlerinin arasındaki tarihsel hesaplaşmanın arenası olacaktır.

 

 

Bu nedenlerle;

 

 

– Yüzyılların kazanımı olan kuvvetler ayrılığının, yani yasamanın, yürütmenin ve yargının birbirlerinden ayrı ve bağımsız olarak çalışmasından geriye gitmemek için,

– Meclisin yürütmeyi dengeleme, frenleme ve denetleme yetkisinin güçlendirilmesi için,

– Yargının yürütmeden ve siyasi etkilerden uzak olarak bağımsız olması için,

– Cumhurbaşkanı’nın ülkenin sigortası olarak tarafsız ve herkese eşit mesafede olması için,

– Okula, kışlaya ve camiye siyasetin bulaşmaması için,

– Eğitimde ve sağlıkta dünya ile yarışan evrenselliğe kavuşmak için,

– Ülkenin huzuru, dayanışma ve barışı için,

– Bu referandumda “evet” çıkması için çabalamak zorunda bırakılan kamu kurum ve kuruluşlarının da geleceği için,

– Ülkede yaşayan herkesin ayırım gözetilmeksizin düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünden sonuna kadar yararlanması için,

– Demokrasinin olmazsa olmazı olan basın özgürlüğünün doyasıya yaşanması için,

 

 

Kısaca geleceğimizin demokrasi, hukuk, insan hakları, barış, kardeşlik ve özgürlük içinde şekillenmesi için, 16 Nisan’da yapılacak referandumda çok güçlü bir HAYIR’a ihtiyacımız var. Bu “hayır”, aynı zamanda köprüden önceki son çıkıştır…

 

 

Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 
[email protected]

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü