Kobani feda mı edildi?

Kobani feda mı edildi?
7 Ekim 2014 09:07

Kürt cephesi hükümetin Kobani politikasındaki değişikliklerini olumlu bulduklarını belirten açıklamalar yapmışlardı.

 

 

Çağların IŞIK H&H YORUM

 
Salih Müslim bir gün önce Ankara’ya gelmiş ve görüşmelerde bulunmuştu.

 
Yine de birkaç gün önce çıkarılan Suriye ve Irak tezkerelerine makul sebeplerle karşı çıkmışlardı.

 
Türkiye’nin tampon bölge kurma isteklerinin Kuzey Suriye’deki Kürt özerkliğinin fiili sonu anlamına geleceğini biliyorlardı ki, tezkerenin amaçlarından biri tam da buydu.

 
Ancak hemen akabinde hükümetin Kobani konusundaki yaklaşımlarından memnun olduklarını açıkladılar.

 
Bugün ise Kobani’nin düşmesi halinde Türkiye’nin bundan sorumlu olacağını söylüyorlar.

 
Kürt cephesinde hedeflerin net olduğuna dair kuşku yoksa da, yanlış politik analiz ve senaryoların aldırdığı pozisyonların doğruluğu şüphe uyandırıyor.

 
Aynı şey MHP cephesi için de geçerli.

 
Tezkereye evet oyu verdiler.

 
Kendilerince Ülkenin bekası için gerekli olanı buydu.

 
Hakikaten durum kritik süreçte siyaset üstü bir pozisyon almayı gerektiriyor.

 
Ancak hemen sonrasında Sayın Bahçeli Sayın Cumhurbaşkanını ikili oynamak ve güven vermemekle itham etti.

 
Tabii hükümeti de.

 
Peki ama siyasi tavırlarında samimi olmamakla itham ettiği bir hükümete, ülke dışına asker gönderme ve yabancı ülke askerlerini topraklarında bulundurmaya izin verme yetkisini vermek, makul bir şey olabilir mi?

 
Bu bakış açısıyla değerlendirilecek olursa, tezkere ülke için daha büyük bir risk oluşturmuyor mu?

 
Sonuçta bu yetki istenildiği şekilde kullanılabilecek.

 
Sayın Bahçeli kullanıcısına güvenmediği böylesine önemli bir yetkiyi vermekte tereddüt bile etmeyerek, hesaplayamadığı siyasi belirsizliğin sorumluluğunu bertaraf etmeye çalışıyor sanki.

 
CHP cephesinde ise değişen bir şey yok.

 
Onlar cemaatci yaftasından sonra şimdi de destek vermedikleri tezkere yüzünden, Sayın Davutoğlu tarafından ilan edildikleri IŞİD’ci yaftasıyla mücadele ediyorlar.

 
Her iki olayın da asıl mağdurları olmalarına rağmen, müsebbipleri tarafından maruz kaldıkları suçlamalarla başa çıkabilmekten acizler.

 
Tezkereyi Meclisten geçiren hükümetin ise eli çok rahat.

 
Bir yandan Kobani’nin düşmesine izin vermeyeceklerini söylerken, diğer yandan müzakerelerin Kobani’yle ilişkilendirilmesinin yanlışlığına vurgu yapıyorlar.

 
Sosyal medyada Ankara’nın Kobani’ye yardım etmek için PYD özerk yönetimin feshedilmesini istediği ve ÖSÖ liderliğinde Esad’a karşı mücadele etmesini şart koştuğu yazılıyor.

 

 
Öte yandan Hürriyet geçtiği bir haberinde ABD’li ünlü televizyoncu Christiane Amanpour’un, Başbakan Davutoğlu’nun kendisine, ABD stratejisi Esad yönetimini hedef alırsa Türkiye’nin de kara birliklerini yönlendirebileceğini söylediğini aktarıyor.

 
Anlaşıldığı kadarıyla asker Kuzey Suriye’deki PYD-YPG özerk yönetiminin feshedilmesini, hükümet ise Esad rejiminin her ne pahasına olursa olsun devrilmesini öncelikli amaç olarak belirlemiş.

 
PYD yönetimi ise özerklikten vazgeçmeye niyetli değil, ölümüne direnmeye çalışıyor.

 
Bu satırların yazıldığı saatlerde Kobani henüz düşmemiş olsa da, dramatik bir çöküş yaşanma ihtimali oldukça yüksek görünüyordu.

 
Her yönden ağır silahlarla saldırıya geçen IŞİD’e karşı son çare fedai eylemlerine başvurulmaya başlanmıştı.

 
PYD-YPG güçleri cesurca direniyordu ancak umutsuzca bekledikleri yardım bir türlü gelmemişti.

 
Koalisyon güçleri Irak’taki acil olmayan IŞİD hedeflerini vururken, nedense coğrafik olarak vurulması daha kolay olan Kobani’deki hedefleri es geçiyordu.

 
Oysa Amerika öncelikli hedefin IŞİD tehdidi olduğu konusundaki pozisyonlarının değişmediğini her fırsatta açıklamayı ihmal etmiyor.

 
O halde nasıl oluyor da Kobani’nin düşmesi an meselesiyken bir türlü müdahale etmiyor? Neyi bekliyor olabilir?

 
Kobani düşerse yeni bir Şengal katliamı yaşanacağı tahmin ediliyor olmalı.

 
Bu korku, beraberinde, dün geceden beri her geçen saat Türkiye ve dünyanın farklı noktalarından artan oranda gösteri ve işgal haberleri getirmeye başladı.

 
Tüm dünyada Kürtler ayağa kalktı.

 
Ancak müdahale için yine de yeterli olmadı.

 
Anlaşılan o ki; yazdığı senaryoda henüz müdahale için yeterli koşullar oluşmuş değil.

 
Bu durum akla, Kobani’nin bilmediğimiz daha büyük amaçlar için feda edilmiş olabileceği ihtimalini getirmiyor değil.

 
Türk siyasetçilerinin net pozisyon alamamalarının ve politika geliştirememelerinin sebebi tam da bu olsa gerek.

 
Bölgedeki gelişmelerin her an bir domino etkisi yaratarak ülkemizi kasıp kavurabileceğini hesaplayıp, olası senaryolara göre hazırlıklı olmak artık çok daha önemli.

 
Bir de Barzani’nin tüm bu süreçte sessiz kalmasını doğru değerlendirmek.

 

 

Çağların IŞIK Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Seni başkan yaptıracağız
Yarının gülüşleri bugünün gözyaşlarında boğuldu
Dağlıca saldırısının Cizre’yle ilgisi var mı?