Kendilerini anlatamayanların, Atatürk'ü anlatması

Kendilerini anlatamayanların, Atatürk'ü anlatması
13 Ocak 2013 23:40

Ortaokul 1'de matematik öğretmenimiz Himmet Biçer (Karslıydı), ilk derste, “Bir problemi çözmek için, o problemi iyi okuyup anlamak gerek. Anlamak, problemi yarı yarıya çözmektir…” dedi.


Baki KARAKOL H&H YORUM

Öğretmenimin, iki tümcede toparlamaya çalıştığım, usumdan hiç çıkmayan ve hiç çıkmayacak sözleri bana çok yaradı.
 
Bu kazanımımı, başkalarıyla paylaşmaktan geri durmadım.
 
Bütün öğretmenlerim gibi Himmet Biçer öğretmenimi de saygıyla anıyorum.
….
 
Anlayan insan, düşünen insandır.  
 
Şöyle de diyebiliriz: Düşünen insan, anlayan insandır.  
 
Düşünme “anlama”yı, anlama da “düşünme”yi tamamlar, güçlendirir.
….
 
Düşünen insan… Korkak olmaz. İlkesinde inançlı ve kararlıdır. İlişki ve iletişimlerinde sağlıklıdır, güvenilirdir. Yalan söylemez, söyletmez. Kimseleri kandırmaz, kimselerin de kandırmasına izin vermez. Lafı evelemez, gevelemez. Paylaşımcıdır. İnsanlarla iç içedir. Okumayı, üretmeyi pek sever…    
….
 
Düşünen ve anlayan insan, kendisini ya da anlatmak istediğini en iyi biçimde, yani karşısındakinin veya karşısındakilerin anlayacakları biçimde anlatır.
 
Kendisini anlatabilen, anlatmak istediğini karşısındakine, karşısındakilere geçirebilen insanın, bir başkalarının anlatmasına gereksinimi yoktur.
 
Ama…
 
Düşünme yoksunu ve kendini anlama, anlatma eksikli insanın, düşünen ve kendini anlayan, anlatan insanı anlatmaya kalkması rezil bir olaydır.
 
O kadar da gülünç, komik duruma düşerler ki!.. Başkalarında, “Bunlar, birilerine veya bir yerlere hizmet ediyorlar…” kanısını uyandırırlar.
….
 
Düşünen, anlayan, kendini anlatabilen insan sayısı, sanıldığı kadar çok değildir.
 
Liderler, bu insanlar arasından çıkar.
 
Onlardan biri, değil Türkiye'nin, dünyanın liderleri arasında ilk sıralarda yer alan Kemal Atatürk'tür.
….
 
Geçenlerde, bir televizyon canlı yayınında, beş kişinin, Kemal Atatürk'ü, anlatmalarına (!) tanık oldum.
 
Beşinden birini o gün tanıdım. “Latife teyzem” değip duruyordu. Öyle bir laf etti ki!.. “Yuh sana!..” demekten kendimi alamadım.  
 
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı, Yunan'a karşı vermişiz!..
 
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın, Yunan'ın maşa olduğu emperyalizme ve emperyalistlere karşı verildiğinden habersiz “şarlatan”, bir de, tarihten, tarihçilikten, Atatürk'ten, Atatürk'ün yaşamından, insan ilişkilerinden söz ediyordu!..
….
 
Canlı yayındaki diğer dört kişinin biri vardı ki… Şirin, insancıl söylemli ajanın, provokatörün ve amansız Atatürk karşıtının en önde gideniydi!..
 
Sağ yanında oturan şarlatan ise… Tam bir bukalemundu! Öyle de konuşuyor, böyle de konuşuyordu. Evirip çevirip Atatürk'e bindirme yapıyordu.  
 
Ankara'dan görüntülü katılan, tarihçi geçinen ama bir tarihçinin bilmesi gereken çok basit şeyleri dahi bilmiyordu!
 
Canlı yayına telefonla katılan -evlere şenlik- keskin Atatürkçü!.. Ankara'dan görüntülü katılan dışında kalanlara karşı Atatürk'ü öyle bir savunuyor, “Latife teyzem” diyenle ve tam karşısında oturan bukalemunla ağız kavgasına girip duruyordu ki!..
 
Aslında… Şov yapıyordu.  
 
Zaten işi buydu.
 
Ne hikmetse… Televizyonların tartışı programlarına sıkça çağrılır, katılır, katılmazsa telefonla bağlanır, her konuda uzman kesilir…
 
Zırvalar durur.
 
Savunduğu her şeye, savunma adı altında zararların en kocamanını verir. Karşıtlar dahi, karşı olduklarına, onun kadar zarar vermezler!
….
 
Bu beşlinin tek ortak yanı: Gerçek anlamda “düşünme” olayından yoksun olmaları ve ne kendilerini, ne de anlatmak istediklerini anlatamamalarıdır.
 
Sıkılmadan, ekrana çıkmışlar, dünyaya kendini yıllar ötesinden anlatmış, kendini anlatmayı yıllar sonrasına miras bırakmış Kemal Atatürk'ü anlatmaya soyunmuşlar!
 
Hadi oradan!.. Zevzekler!..  
 
Dertleri, Kemal Atatürk'ü anlatmak değil, dünyanın anladığı Kemal Atatürk'ü “anlaşılırlık”tan çıkarmak, karalamak, lekelemek!..
….
 
Amaçlarına ulaşabildiklerinin ve ulaşabileceklerinin inancında değilim.
 
Bu gerçeği, o canlı yayında net gördüm.
 
Oluk oluk tepki yağıyordu.
….
 
Kemal Atatürk, kendini, halkına ve dünya halklarına öyle bir anlatmış ki!.. O anlatıyı ötelemenin, lekelemenin, söküp atmanın, silip yok etmenin vb olanağı yok.
 
Emperyalistlerin başaramadıkları, çıldırdıkları, düşman kesildikleri de bu!..
 
Emperyalist uşağı özel görevliler mi, Atatürk'ü, Atatürk'ün insanlardaki “anlatısı”nı kazıyacaklar?!.
 
Gülerim!..
 
Onlar, varsınlar, evinden, ofisinden çıkıp üç metre öteye dahi en az ikin korumayla gidebileni anlatsınlar.
 
Anlatıma, onun gereksinimi var.
 
O, kendini anlatmıyor, anlatamıyor. O, işbirliği içinde olduğu emperyalistlerin anlatmasını istediklerini anlatıyor.  
 
Şarlatanlar, önce bu gerçeği görsünler, sapla saman karıştırılmasınlar…
 
[email protected]


Yazarın Son Yazıları:
Molla Kasım
Başbakan diyor ama lafla 'sağlıklı millet inşa edilmez'
Birand, hastalığın mı, ihmalin mi, gündemin mi kurbanı?