Jandarma Levent Kırca’ya sempati ile gülüyordu

Jandarma Levent Kırca’ya sempati ile gülüyordu
21 Temmuz 2013 18:25

Dün gece öylesine otantik bir gözlem yapma fırsatı doğdu ki bana, bu kadar olur.

Safile USUL H&H YORUM

Levent Kırca’nın burdaki amfi-tiyatroda oyunu vardı.

Biraz geç kalarak saat 21.40 gibi filan amfi-tiyatroya gittim

Kapıda jandarma jipi gördüm. Biraz tepem attı ne işi var jandarmanın tiyatroda diye.

Ama sonra hemen hatırladım, 20 senedir yazları aralıklarla gittiğim amfi-tiyatroda her gösteride jandarma olurdu.

Bu rutin bir güvenlik uygulaması; amfi-tiyatro çok büyük ve çok yoğun kalabalıklar olur.

Dolayısıyla burda jandarma hep olurdu ama 20 senedir tek bir rahatsız edici durum olmamıştır.

İnsanlar hür ve mutluca gelir, gider buraya.

Dün gece tepemin bir an atmasının sebebi ise, tabii ki, mevcut Hükümetin “güvenlik” uygulamalarının beni irite ediyor ve de beynimin Jandarmayı da bir an sanki mevcut Hükümetin baskı aparatlarından biri olarak algılamış olması.

Neyse durumu kavradım ve içeri girdim.

Aman Allahım o ne kalabalık, o ne doluluk.

Bu tür doluluklar eskiden Sezen Aksu, Ajda Pekkan gibi konserlerde olur, ama genelde böyle doluluk olmazdı.

Sahneye baktım, oyun başlamış ve yer yok.

Balkona çıkabileceğim söylendi ama istemedim.

Aşağı indim tekrar, sahneye hakim ve ayakta durulan en arka sırada yer almaya karar vermiştim ki, gözüme aynı sırada duran Jandarma görevlileri ilişti.

Artık zaten muhakkak orda duracak ve jandarmayı izleyecektim.

Yani, Levnt Kırca’nın oyununu nasıl bir duygu ile izliyorlar, ona bakacaktım.

Ergenekon polisi ve savcısı gibi mi, yoksa başka türlü mü?

Tabii, Ergenekon polis ve savcısı gibi olamazlardı da, ama iç bakışları nasıldı böyle bir oyun karşısında?

Levent Kırca’nın oyunu tutuklu ve mahkum edilmiş muvazzaf veya emekli TSK mensuplarının ve eşlerinin yazdığı kitaplarda anlatılanlar üzerine bina edilmiş.

Mesela Deniz Kuvvet kurmayının savcı ile konuşmaları, savcının iddianmesindeki yamalara, yırtıklara, deliklere verilen cevapların güzelliği, Çetin Doğan’ın eşinin kocasına götürdüğü yün fanilanın yasaklanması, kantinde satılan faniların naftalin kokuyor olması, Çetin Doğan’ın naftalin allerjisi nedeniyle o fanilaları giyemeyişi, cezaevi gardiyanının, “Sıcak suyla çitileyin, naftalin kokusu geçer” demesi üzerine Çetin Doğan’ın fanilayı sıcak suyla çitilemesi üzerine fanilanın düdük gibi küçülmesi filan…

Sahneler sıcak ve güzeldi

Ağız dolusu gülüyordu herkes…

De, jandarma görevlileri de ağız dolusu ve sempati ile gülüyorlardı.

Baktım iyice, 3 tane 25-30 civarı genç jandarma, biri de 40-45 arasında komutan jandarma.

Bilhassa da komutan olana dikkat ettim, ağız dolusu gülüyordu, içtenlikle oyunu sevmişti.

Genç jandarmalar da keza.

Şimdi, bakın…

Jandarma da bir birey ve insan, ancak ordaki kişilerin kurumsal kültürden de gelen bir yapısı var.

Ve, dün gece oyunda gördüğüm jandarmaların oyuna verdiği doğal iç tepki aynı zamanda ait oldukları kurumun da iç hissiyatını yansıtıyor.

Dün gece yaptığım bu gözlem ile amfi-tiyatroya bakan yamaçlardaki mavi çamlar ve aşağıda Türkiye’nin ayaklarında serili lacivert Ege beni çok mutlu etti.

Seyircide ise, bir coşku vardı ki, sormayın.

Ve, o seyirci, o amfi-tiyatro bana şunu da tekraren gösterdi…

O seyirci ve o seyircinin frekansına uygun düşen insanların hepsi aslında aynı siyasi partiden değiller.

Onların ortak özelliği sahip oldukları vatanın temel taşlarına duydukları ortak bağlılık.

Bu arada, oyundaki bazı sahnelerde TSK’nın mevcut yönetimine vatan haini gibi yakıştırmalar vardı ve bundan hoşlanmadım. Bu çok ileri bir yorum ve yanlış bir yorum kanımca.

Ama yine de oyun güzeldi, sahne güzeldi, seyirci güzeldi.

Oyun bittiğinde bir şarkı çaldı, tadı damağımda kaldı ve şu anda onu dinleme imkanın maalesef yok…

“Sarı saçlım, mavi gözlüm, nerdesin nerde?”

Olsa da dinlesem…

Ve, şu cevabı mırıldansam…

“Sarı saçlım, mavi gözlüm, Ege’nin denizindesin, mavi çamların dallarındasın, Marmara’nın denizindesin, Akdeniz’in içindesin, bozkırlardasın, dağlardasın, Anadolu’nun ırmaklarındasın, Ankara’nın hakim tepesindesin, yaptıkların, verdiklerinle halkın derin içindesin, geçmişimizin anıtısın, istikbalimizdesin ve istikbalimizin köküsün, sen burdasın ve hep burda olacaksın”


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz