İşte cevabım

İşte cevabım
25 Şubat 2013 00:05

Son yazımda, “CHP’nin teşkilatlanması neden yetersiz?” sorusunun cevabının ağır bir cevap olacağını yazmıştım.

 

Safile USUL H&H YORUM

Ama, “cevaba hazırız” tepkisini alınca kendime bekletme, hemen yaz dedim.
 
Şimdi, önce
 
Bu yazıya oturmadan önce içimden güçlü bir biçimde, “Çok yorgunum, beni bekleme kaptan” şarkısı geçti.
 
İnternetten buldum Cem Karaca’yı ve dinledim.
 
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan, seyir defterini başkası yazsın.
 
Ağır olan cevap bu değil, ona aşağıda geleceğim ama cevabın alt temellerinde bu da var ve bırakın beni, önce buna değineyim.
 
CHP (bu arada ben CHP derken, Ecevit’i de, Erdal İnönü’yü de, hepsini içine alıyorum çünkü gerçek bu, kurucular zaten malum ama ondan sonrakileri de birbirinden ayırmıyorum) aslında çok yorgun bir kaptan.
 
Ve, seyir defteri yazacak hale bu yüzden de gelemiyor.
 
Bakın, düşünün, kendinizi hep herkesin yerine koyarak düşünün…
 
12 Eylül’de son derece aptal bir biçimde kapatıldıktan sonra ortada siyasi parti denilecek bir CHP olamadı bile.
 
Uzun yıllar ortaya bir CHP çıkarmak için uğraşıldı.
 
Oysa, ne olur bunu yazmama izin verin…
 
Her işi zorluklarla pişirip, senelerce hakikaten kirli devlet işleri ile savaşıp, kellesi koltukta gezip, bu dünyalar güzeli vatanı demokrasi ile taçlandırma sürecini başarı ile sonuçlandırdıktan ve onu dünyanın 1. ligine konumlandırdıktan sonra son derece akılsız bir biçimde erken seçim kararı alınması ile, gemiyi tam da ilk denemesinde sonuç alınabilecek bir haldeyken Erdoğan’a bıraktı.
 
Türkiye o dönemde geldiği siyasi aşama nedeniyle ekonomik olarak da “promote” etme, yükselme aşamasına ulaşmıştı ve o hazine de o andaki bir boşlukta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin total istifadesine geçti.
 
Yani, bir yanda dağıtılan ve enerjisini toplamaya harcamak zorunda kalmış ve en zor dönemleri kelle koltukta geçirmiş bir siyasi gelenek/parti hazırladığı herşeyi ve onun doğal meyvelerini bir hercaiye bırakmış oldu.
 
Bu bile tek başına, çok yorar bir kaptanı. Tam sonuç alacakken tepeden yuvarlanmak her kaptanı eğer öldürmezse, çok yormuş olur.
 
Ondan sonraki dönemde ise, CHP’yi 2000’li yıllarda stabilize eden bir başkası (Deniz Baykal) da “yıkıldı”.
 
Bu da yorar bir partiyi, çünkü devamlılığı ve devamlılık içinde değişim potansiyelini yağmalar.
 
Devamlılık içinde değişim ve bunun meyveleridir bir siyasi partiye umut ve hareket enerjisi veren. Her bir adımda tepelenen bir siyasi parti yorulur ve azim kaybına uğrar.
 
Şimdi, bu bahsi kapatalım, asıl bahse gelelim.
 
CHP şu anda (da) en güçlü makro siyasal olgu.
 
Çünkü kurmuş olduğu devlet ve demokrasi temelleri ve imkan vermiş olduğu sosyal ve kültürel baz ile Türkiye’de bireyler tarafından modellenen ve gelişimin yönünü belirleyen siyasi kültürü temsil ediyor.
 
Yani, örneğin AKP içindeki siyasi figürler, Hükümet’e yakın basındaki fertler vs. içlerinden bu Türkiye’nin yarattığı model etrafında kümeleniyor ve onu modelliyorlar ama bu subtil bir süreç, yani yüzeyde görülen değil, alt dinamik bir proses.
 
CHP taşıdığı ve bu halka yaşattığı moral değerlerle (vatandaşa güvence stabil devlet, demokrasi, liberal, özgür birey) Türkiye’deki her gelişimin önünde bir set gibi duruyor.
 
Örneğin kimse savaşa cesaret edemiyor, örneğin kimse birey ve kadına özgürlüğü başka bir noktaya taşımaya resmen cesaret edemiyor çünkü ata alışmış bir halkın eşeğe inmesi çok zor birşey, velev ki, AKP’ye oy versin, o da ata alışmış epeyce.
 
Yani, CHP TBMM’de, ülke çapında teşkilatlar yoluyla fiziki, yani sayısal olarak güçlü olmasa da taşıdığı ve yerleştirdiği makro moral değerler nedeniyle toplumu alttan sarıyor ve koruma bariyerleri oluşturuyor.
 
Bu iyi ama hiç yetmiyor.
 
Çünkü bir kaptanın gemiyi seyrettirmesi için başka aktif bir dümen mekanizması lazım.
 
İşte bu dümen yok.
 
Çünkü…
 
1-AKP gibi pişirilmişi tüketen bir parti konumunda değilseniz, primer siyasi etkinliğe sahip olmak için tek yolunuz moral değerlerle taze güçler, mesela teşkilatlanmaya temel olacak insan gücü oluşturmaktır.
 
2-Teşkilatlanmaya temel olan insan gücü bir toplumun dinamik katmanlarında bulunur genellikle.
 
3-Toplumların dinamik katmanları en çok sorun yaşayanlar arasından çıkar; mesela, yiyecek ekmeği az olan, çocuk okutmakta zorlanan, evi olmayan, birey ve katman olarak sıkışmış olan, kimlik sorunu yaşayan (burdan asıl olarak etnik kimliği anlamayın, bütün toplumlarda en yaygın kimliksel sorun köylü-kasabalı/şehirli ile fakir ve zengin, eğitimi-sanatı vs.’yi tüketenle-tüketemeyen vs. arasında şekillenen kimlik sorunudur) kesimler bir toplumun en dinamik ve en çok siyasal enerji taşıyan kesimleridir.
 
İşte…
 
Bu dinamik toplum katmanları CHP’ye girmiyor.
 
Bunun bir sebebi, CHP’nin geleneksel sunusunu tüketen kesimlerin, bundan mahrum kalmış kesimlerle insani ve sosyal ilişki yaşamıyor olması ve bu iki kesim arasında kimlik çatışması yaşanıyor olması.
 
Şimdi, arada…
 
Bir siyasi parti eğer böylesine kategorik bir kimlik çelişkisinin bir tarafı haline gelmiş ise…
 
Bundan kurtulmanın yolu halka oluşturmak, yani, sıkıştığı çemberi bir anda yaramıyorsa, çemberden küçük halkalar açarak adım adım çıkmaktır.
 
Bunun için ise, çok güçlü bir idealizm ve sevgi taşıyan insan grupları gerekir.
 
Mesela…
 
CHP’nin mevcut ve son derece etkisiz teşkilatları içinde ideal değerler etrafında, yürek ve sevgi ile dolu insan kümeleri olsa bu halka oluşturmak için gerekli sıçramayı yaratırdı.
 
Diyelim ki, bir şehirde birbiri ile kavga etmeyen, idealist, moral değerleri güçlü, küçük de olsa bir ekip olsa, bu ekip o şehirdeki en yakın ilk halka olarak o şehrin idealist ve kaliteli ve de mevcut iktidarın kalitesiz yönetiminden rahatsız birkaç insanına sirayet edebilirdi.
 
Bu küçük halkalardan ise, daha büyük halkalar doğardı.
 
Şunun unutulmaması lazım ki, böylesine bir tabloda CHP birden büyüyemez ama en yakın halkalara sirayet ederek zamanla hakim siyasal güç haline gelebilir.
 
Fakat bunun için mevcut CHP’li insan ve ekiplerin inanç, sevgi ve idealizm taşıyor olmaları gerekir.
 
Oysa, çalışan ve emek veren herkesi tenzih ederim ama, CHP teşkilatlarında inanç yok, sevgi yok, idealizm yok.
 
Ne var?
 
Kavga var.
 
Ne var?
 
Kendine ve partisine gerçekte değer vermeme var.
 
Ne var?
 
Entrika var.
 
Ne var?
 
AKP’ye gizliden özenme var. Bilinçsiz bir biçimde, “ya, adamlar hep oy alıyor, demek ki iyiler, bizde iş yok” düşüncesi var. Saklı gizli düşünceler bunlar ama varlar.
 
Hatta bu düşünce CHP’nin üst kadrolarında bile var, bunu gözlemliyorum.
 
Ve…
 
Bir siyasi parti mensupları hakikaten ve içlerinden kendilerine, kendi partilerine değer vermiyorlarsa, kendilerini değerli bulmuyorlarsa, kızdıkları iktidar partisine hakikaten ve içten muhalif değillerse, hakikaten mevcut yönetimi kötü bulmuyorlarsa…
 
Onlardan teşkilat gücü çıkmaz.
 
Teşkilat gücü, moral gücü ve sevgisi olmayan bir siyasi parti ise, kaptanlığa yükselemez.
 
Şunu tekrar etmek istiyorum…
 
Bir siyasi parti hakikaten muhalif kadrolardan oluşuyorsa, kendi partisine değer veren kadrolardan oluşuyorsa o parti anlamlı bir biçimde yol alır.
 
Ama gözlemim o ki, CHP içindeki birçok ekip CHP’yi aslında beğenmiyor, ona değer vermiyor gerçekte.
 
Tam tersine AKP’yi beğeniyor.
 
Yazı çok uzadı, şimdilik bunlar.


Yazarın Son Yazıları:
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz
Gökhan Zan ve ses kaydı
Didik didik bir şey aramışlar