İslam baronları, mezheplerin ve cemaatlerin kanlı yüzleri

İslam baronları, mezheplerin ve cemaatlerin kanlı yüzleri
23 Mayıs 2013 20:19

Sevgili okurlar,hepinizin bildiği gibi İslam inancına göre, İslam en son ve en kamil(olgun) din, Hz.Muhammed ise en son peygamber olarak gönderilmiştir.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Yine hepinizin bildiği gibi İslam’ın kitabı ”Kuran-ı Kerim” dir ve temsil ettiği dinin tüm ilkelerini içeriğinde barındırmaktadır.

Ayrıca Hz.Muhammed, sağlığında bizzat kendi ağzından çıkan ”hadis” dediğimiz sözlerin ”Kuran”a karışır endişesiyle toplanılmamamsını belirtmiş ve bir kısım yazıya geçirilmiş olanları da yaktırmıştır.

İşte tüm bu nedenlerle ve Hz.Muhammed hayattayken ”İslam’‘ın rehberi olarak ”Kuran” ve açıklayıcı önderi olarak ”Pegamber”den başka ne bir ”mezhep”,ne bir ”cemaat”ne de bir ”İslam baronu” dediğimiz “Elleri ve yürekleri kanlı” din tüccarı zalimler vardı.

Yani ”Asr-ı saadet”de denilen o dönem de Müslümanlar arasında hiçbir inançsal anlaşmazlık ve bu yüzden birbirlerini ”kafir” diye suçlayarak boğazlamıyorlardı.

Ben ”ilahiyatçı” ve ”imam-hatip” kökenli değilim ama bu konulara yoğun ilgi duyan bir siyasetçi olarak Türkiye’de dahil İslam dünyasının bugünkü çok perişan durumuna bakarak ”sosyolojik” bir analiz yapmak istiyorum ve bu nedenle de yukarıdaki çok kısa bilgileri anımsatmak zorunluluğu duydum.

Şu gerçeği de belirtmeliyim ki,Hz.Muhammed’in vefatından sonra Müslüman olmuş Arap topluluklarının büyük çoğunluğu “İslam’’dan dönüş yapmış fakat halife Hz.Ebubekir’in çok kanlı savaşlara sahne olan mücadeleleriyle bir dinin nerede ise başlamadan bitmesine engel olmuştur.

Özellikle Araplar, ’’İslam’’ın çok önemli koşullarından olan ve belli mal varlığına ulaşmış bulunan Müslümanların vermesi gereken “zekat’’ı vermemek için kitleler halinde dinden dönüş yapmışlardı.

Kısaca,konuyu ileriye taşırsak; 4 halife dönemi dediğimiz “Hulafa-i raşidin’’ yani Türkçe ifade ile “ergin, yetkin halifeler’’ döneminden sonra; kaldı ki, bu halifeler döneminin tamamı kanlı olaylarla geçmiştir ve bunların üçü katledilerek öldürülmüşlerdir; inançsal açıdan “din tüccarı’’ uyanıkların, halkı sömürmek için ayrılık tohumlarını attıkları zamanın başlangıcı olmuştur.

“Kuran- Kerim’’i bir kenara bırakarak “İslam’’ı kendi anlayışına göre yorumlayan bu “İslam baronları’’nın böyle hareket etmelerinin “sosyal psikoloji’’ açısından temel esprisi nedir?

Bakın, daha Hz.Muhammed zamanında birçok “yalancı peygamber’’ ortaya çıkmış hatta bunlardan birisi Yemen taraflarında zuhur etmiş bir kadındır; bunlar da kendilerine “Allah’’ tarafından ayetler geldiklerini iddia etmişler ve bunları ortaya koymuşlar, hatta kendilerine iman edenleri dahi olmuş ki, en ünlüsü “müseylemet-ül Kezzab’’ yani Türkçesi “yalancı Müseyleme’’ denilen adamdır; fakat Müslümanlarca katledilmiştir.

İşte bu çıkarcı, “yalancı peygamberlik’’ sevdalısı olan süper-sahtekar “İslam baronları’’ Hz.Muhammed’in vefatından sonra bir daha denemek üzere tekrar ortaya çıkmış,peygamberliklerini ilan etmişler; belli bir süre “yalancı peygamber’’ olarak faaliyet göstermişler, kendilerine iman edenlere uydurdukları ayetleri “Allah’’ tarafından geldi diye tebliğ etmişlerdir.

Öyle ki, bu “düzmece ayetleri’’ İslam tarihçileri çok iyi bilmektedirler.

Sonunda, mucizeleri kendilerinden menkul bu “yalancı peygamberler’’ de Müslümanlar tarafından bir daha bu tarzda “Din baronları’’ çıkmamak üzere katledilmişlerdir.

Fakat bu tarihsel kırılma noktasından sonra “İslam baronları’’ ,’’Mezhepler’’ , ’’cemaatler’’ uzantıları günümüze kadar ve şiddetlenerek gelmek üzere “İslam Dünyası’’nı kahretmek,kanlı eylemlere sürmek, 1400 senedir hiç durmamacasına toplu ölümlerine sebep olmak üzere Müslümanlar’ın başına bela olmuşlardır.

Unutmadan hemen tezimi yazıp devam edeyim ki, bu kanlı belalı “İslam baronları’’, bütün İslam tarihi boyunca olduğu gibi “Allah tarafından gönderilmiş yüce Kuran-ı Kerim’in temsil ettiği gerçek İslam’’a karşı  her devrin ve günümüzün “yalancı peygamberleri’’ olmuşlardır ve İslam dünyasının her santimetrekaresinin birer “kanlı savaş meydanı’’ olmasının asıl failleri bu alçaklar olmuştur.

Bu aşağılık işin “sosyal psikolojik’’ nedenini ve “işleyiş mekanizması’’nı hemen açıklayayım.

Öncelikle insan psikolojisine ait bir özelliği açıklamam gerekiyor.

İnsanlar antropolojik gelişimine uygun olarak genellikle herhangi bir şeye inanma gereksinimi duyarlar.

Tarih boyunca dünyadaki tüm “Din baronları’’ ve bu arada “İslam baronları’’ insanların bu psikolojik gereksinimini çok iyi bilen “yalancı peygamber’’ rolündeki cambazlardır.

İşte bu “İslam baronları’’ toplum önderi olabilmek, para, mevki, servet elde edebilmek ve “sosyal-siyasal’’ olayları istediği doğrultuda yönlendirebilmek, devlet yönetimini ele geçirebilmek “Kendilerine takipçiler ve yürekten bağlı topluluklar oluşturmak’’ amacıyla “İnsanların manevi şeylere inanma ihtiyacı’’nı kullanırlar ve bunların ortak özellikleri “Allah adına yalan uydurma’’da çok yetenekli olmaları, gerçekte dinsizlerdir ama çok dindarlarmış gibi “evliya’’ rolüne bürünmeleridir.

“İslam baronu’’ dediğimiz bu “yalancı peygamberler’’in “artistik yetenekler’’i çok yüksektir.

Toplumların büyük çoğunluğu “koyun sürüsü’’ şeklinde yönlendirilip yönetildiği için bu yalancı sahtekarların her bir sözünü “Allah kelamı’’ olarak algılarlar.

Evet,değerli okur; “Din baronları’’ Hz.Muhammed’in vefatından sonra ortaya çıkan “yalancı peygamberler’’in Müslümanlar tarafından katledilmesinden sonra işlevsel olarak bu sahtekarlıklarını sürdürürler ama başka adlarla adlandırılmış bir taktikle, sürü halinde yaşayan kitleleri sömürmek amacıyla ve çok sinsice ortaya çıkarak sahtekarlıklarını yüzyıllarca sürdürmüşlerdir ve günümüze kadar gelmişlerdir.

Tarih boyunca bu “yalancı peygamber’’ rolündeki “İslam baronları’’ tarafından “İslam’’a aykırı binlerce “mezhep’’ , “tarikat’’ , ’’cemaat’’ kurulmuştur.

Ve yine ne yazık ki, bu kurulan mezhep,tarikat,cemaatler tarih boyunca günümüze kadar ulaştığı gibi aralarında çarpışmışlar, birbirlerini tekfir (kafirlikle suçlama) etmişler hatta katletmişlerdir.

“Mezhepler Tarihi’’ bir “bilimsel disiplin’’dir. “Teoloji’’nin konusudur; böyle bir kısa makalenin hacmi ile anlatma olanağımız asla olamaz.

Asıl, çağımızdaki olumsuzluklar için bu konuya “cansuyu’’ dediğimiz kıymet hacminde de olsa değinmemiz gerekmektedir.

Bilhassa yoğun olarak 18.yüzyıldan sonra “Batılı Haçlı-Hıristiyan Emperyalist’’ ülkeler, İslam devletlerini mahveden ve tarih boyunca “yalancı peygamberler’’ olarak tanımladığımız “İslam baronları’’ tarafından kendi çıkarları için oluşturulmuş “mezhep’’, ’’tarikat’’ , ’’cemaat’’ler arasındaki kanlı mücadelelerin ayırtına varınca, İslam dünyasındaki bu akıl ve bilim dışı olayları onların zenginliklerini, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek üzere programlı olarak kullanmaya başlamışlar ve en az 300 senedir, günümüzde de bütün hızıyla devam ettiği gibi Müslümanları topluca birbirlerine ve kişisel çıkarları için ilişki kurup güç aldıkları gayrimüslimlere kırdırmışlardır.

Bugün İslam ülkelerinin fakir oluşu, perişanlığı ve kendi içlerinde toplu olarak öldürmelerinin nedeni zalim ve alçak “İslam baronları’’ ile onların teslim ettiği “mezhepler”, ’’cemaatler’’dir.

Bugün “süper emperyalist Amerika Birleşik Devletleri’’,’’Ortadoğu İslam Coğrafyası’’nda 22 İslam ülkesini parçalayıp sınırlarını değiştirerek yeni güçsüz, kullanabileceği ve daha rahat sömürebileceği devletçikler oluşturmak için “Büyük Ortadoğu Projesi’’ denilen “Küresel Müslüman Afeti’’nin dayanağı günümüzün dinsiz “yalancı peygamberler’’i olan tarikat ve cemaatlerin başındaki, Müslümanları kendi çıkarları için birbirlerine ve “Haçlı-emperyalistler’’e boğazlattıran, din pazarlayıcısı “İslam baronları’’dır.

Türkiye’de dahil dünyanın bütün İslam coğrafyalarında, bu dinsiz “İslam baronları’’ bilgisiz koyun sürüsü şeklindeki toplulukları sahte uydurma dogmatik inançları kullanarak resmi ve gayrıresmi vasatlarda silahlı güçler edinerek Müslümanları birbirlerine karşı savaştırmaktadırlar,’’Haçlılar’’ yem etmektedirler.

Mezheplerin ,tarikatların,cemaatlerin İslam’a aykırı olarak dinsiz “yalancı peygamber’’ rolündeki “İslam baronları’’ çıkarları adına “din-iman’’ sattıkları bir ülkede demokrasiden bahsetmek son derece gülünçtür.

Çünkü bu tür cemaat bağlılarının zerre kadar istençleri (irade) yoktur; başlarındaki alçak din tüccarı “İslam baronu’’ nereyi işaret ederse o oraya yönelir.

Cemaat mensuplarının kullandıkları akıl ve bilgi kiralıktır, kendilerininkilerini işletmezler; önderlerinin emirlerinin kutsallığı adına.

Bu “İslam baronları’’ günümüzde 3 sınıftır: ’’1-Küresel İslam baronları, 2-Ulusal İslam baronları, 3-Yerel İslam baronları.’’

“Küresel İslam baronları’’
, küresel güç odaklarının ve emperyal süper güçlerin emrindedir.Süper güçler bunları kullanarak Ortadoğu coğrafyasını alabora edip Müslümanları birbirlerine katlettiriyor, ülkenin tüm servetini, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tüketiyorlar.Bu “Küresel İslam baronları’’nın kendi eserleri olarak katledilen Müslümanlar karşısında kılları bile kıpırdamıyor; çünkü bu çakalları, süper güç hem koruyor hem de lazım olan kemik parçalarını önlerine atıyor.

“Ulusal İslam baronları’’ iç siyasette sadece etkilidir ve İslam’ı kullanan siyasal partilerden genellikle her şehirden milletvekilleri, tavsiye ettikleri bakanları vardır; bunları çok yakinen biliyoruz. Bu “Ulusal İslam baronları’’nın da İslam ile gerçekte ilişkileri olmayan dinsizlerdir, ama artistik yetenekleri çok yüksek ve utanma duyguları olmadığı için “evliya’’ görünümündedirler. Örneğin, bunlar Müslümanları topluca katlettiren siyasal iktidarları desteklerler ama ne “günah duyguları’’ depreşir, ne de “vicdanları’’ sızlar.Çünkü ulusal “yalancı peygamberler’’dir.

“Yerel İslam baronları’’na gelince, bunlar bulundukları iller ve çevre illerde din tüccarı önemli “siyasal figürler’’dir ve işaret ettikleri partiye oy verilmesini sağlarlar. Aynı zamanda bulundukları şehirden kendilerinin tayin ettikleri milletvekilleri vardır. Bu milletvekili o cemaatin devletle ilgili işlerinin hizmetçisi durumundadır.İyi hizmet ederse birkaç dönem, başbakana rica ile seçtirilir, değilse yerine başka birisi o cemaat tarafından aday gösterilir.

Atatürk, Cumhuriyeti ilan ettikten sonra en önemli devrimleri arasında neden “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması’’,’’Tevhid-i Tedrisat’’ yani “Eğim ve öğretimin birleştirilmesi’’ ve “Harf İnkilabı’’ yasalarını çıkardı?

Bunun tek nedeni vardı, o da ileriki zamanlarda kurulacak demokrasinin önündeki engelleri kaldırmaktı.

Büyük deha, yaptığı tüm devrimlerin önünde çok büyük tehlikeler olarak, ’’İslam baronları’’nı,’’mezhep çatışmaları’’nı,’’cemaatler’’i ve “tarikatlar’’ın olduklarını görüyordu.

Ben her zaman şöyle düşünmüşümdür ,eğer Allah, Atatürk’e 10 yıl daha ömür verseydi, bugün ulusal ve küresel çaptaki sorunlarımızın hiçbirisi olmayacak; geldiğimiz son nokta itibari ile karşı devrime girişen AKP gibi siyasal yapılar ile Tayyip gibi siyasal figürler asla barınamayacaktı.

Geç mi kaldık?

Asla.

Eğer “Cumhuriyet Halk Partisi’’ kurucusu olan “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’’ün, devlet yönetimine ait “Felsefi genleri’’ni takip ederse hem en kısa sürede “iktidar’’ olur hem de devrimler hedefine ulaşır.

Bu makalemde dünya Müslümanları’nın sahte inançlara dayalı perişan hali ile Türkiye’de uygulanan demokrasi’nin “yalancı peygamber’’ rolündeki “İslam baronları’’ tarafından yönlendirilişi çok acı bir vaka olarak analiz edilmiştir.

Türkiye’de demokrasinin bütün kurum,kurul ve kurallarıyla yerleşmesi için “İaşe-iane sistemi’’ne dayanan dilenci ekonomisinin yok edilmesi, din pazarlayıcısı sahtekar “İslam baronları’’nın yapılacak büyük kültür atılımları ile ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Aksi halde sonsuza kadar ağzımız açık olarak “Demokrasi’’yi bekleriz.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!