İmamoğlu: Bir imzayı atmamanın vebalini nasıl ödeyeceksiniz?
1 Ağustos 2024 12:51
İtfaiyeye elaman alımlarında yaşadıkları zorluklara değinen İmamoğlu, “4 yıl önce gelecek ihtiyaç tespitini yaptığımız ve ne yazık ki hala 2300 itfaiye erinin alınmasıyla ilgili iznimizin verilmemiş olmasını hayretle izliyorum” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İtfaiyesi Temiz Hava Solunum Cihazı ve Bakım Merkezi açılışında konuştu.
İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:
Birçok hizmeti, kamusal önemine uygun olarak belediye bünyemizde harekete geçirmeyi önemsiyoruz. Milletin parasını milletimize hizmet noktasında en doğru, en kaliteli hizmeti sunmaktan başka bir amacı gütmeden hem işin tasarrufu, hem işin gerekliliği, hem de işi teminat altına almanın her rakamdan daha önemli olduğunu bilen bir anlayışla bu yatırımları yapıyoruz.
Tam da halk otobüslerini İETT bünyesine almak da böyle bir adımın bir parçasıdır. Kendi deniz taksi veya dolmuşlarımızı kendi bünyemizde üretirken 600 yılı aşkın bir tersaneyi hayatta tutma gayreti de böyle bir anlayışın tezahürüdür. Yine İETT garajlarında kurduğumuz muayene istasyonlarımız da tam da bu halkçı ve kamucu anlayışımızın karşılığıdır. O bakımdan tabii ki vatandaşımızın takdirine mazhar olmak bizleri ziyadesiyle çok mutlu ediyor. Ancak bunu icraatçı ve halkçı çözümlerle, israftan arındırılmış akılcı yatırımlarla, kamucu bir anlayışla yolumuza devam edeceğimizi buradan bütün vatandaşlarımıza duyurmak isterim.
Bu vesileyle tabi şunu da söylemek istiyorum, bu kurumlar milletimize ait kurumlar. Bu kurumlar bir şahsa, bir döneme, bir siyasi anlayışa, bir siyasi partiye mal edilemeyecek kadar kutsal ve çok ileri düzeyde, çok yüksek seviyede kurumlar. Yukarıda İstanbul İtfaiyesi amblemini gördüğümde gururlanıyorum. İstanbul zabıtası dediğimde gururlanıyorum. Dolayısıyla bu tür kuruluşların çok daha özenli bir gayretle analiz edilmesi lazım. Ve sahada hizmet verirken vatandaşlarımızın bu tür kurumlarımızı gördüğünde gözleri nemlenmeli, onlarla gurur duymalı, onlarla çok büyük bir güven ilişkisi yaşamalı, sırtını onlara dayamalı ve huzurlu bir yaşam sürmelerini sağlamalıyız. Bu bakımdan İtfaiye Teşkilatımız örneğin bu tür riskli sahalarda hizmet eden, afet anında ilk ön sıralarda mücadeleye koşan çalışanlarımızın yaşadıkları hanelere kadar inceleyerek, o hanelerde acaba bir risk altındalar mı? Veya bir deprem afet anında kendi kişisel sorunları var mı? diyerek derinlemesine inceleme yaparak onlara katkı sunan ve katkı sunma arayışı içinde olan da bir yönetimiz.
Özellikle itfaiye teşkilatımızın eksik kalan ve itfaiye çalışanlarımızın kendi iş tarifleriyle ilgili sıfatlarıyla ilgili arayışlarını her zaman desteklemiştim. Bir kez daha bunun kanun düzenlemesiyle itfaiye eri olmanın bir meslek kabul edilmesi hususunda atılması gereken adımların mutlaka atılmasını tekrar ilk illere hatırlatmak isterim.
Bir başka husus yaklaşık 4 yıl önce gelecek ihtiyaç tespitini yaptığımız ve ne yazık ki hala 2300 itfaiye erinin alınmasıyla ilgili iznimizin verilmemiş olmasını hayretle izliyorum. Ve şunu söyleyeyim, bakın kocaman itfaiye teşkilatımızın her yıl belli bir sayıda kişisi emekli olmakta ya da farklı vesilelerle bu kocaman teşkilatın bireyleri ayrılabilmekte, farklı statülere geçebilmekte. Bu bakımdan bizim teşkilatımıza ve özellikle depremle mücadele edilen bu şehrimizde afet öncesi ve afet sonrası yapılması gereken iş ve işlemlerde çok mühim olduğunu bildiğimiz bu teşkilatımızın personel alım izniyle ilgili süreçlerine hala bir imzanın esirgenmesini büyük bir gariplik, büyük bir zavallılık olarak tarif ediyorum. Sevgili dostlar, çok az sayıda olan iznimiz üzerinden aldığımız itfaiye eri alımlarının ne denli şeffaf, ne denli liyakatli bir biçimde yapıldığını en iyi buradaki itfaiye teşkilatımızın mensupları biliyor.
Bir itfaiye erine, buraya ya da itfaiye çalışanını bu kuruma kazandırmanın süresi en az 7-8 ay. Bir seneyi buluyor. Yani içeriye bir senede girebiliyor. Tam hazır, müdahaleci hale bir sene daha bir çalışma süresiyle gelebiliyor. Yani biz bugün alıma karar versek bile 2-2,5 sene sonra o arkadaşlarımızı tam randımanlı bu kurumun ve bu teşkilatın bir parçası yapabiliyoruz. Yazıktır, günahtır. Bu memleketin her kurumu millete aittir. Tekrar ifade ediyorum, Çevre ve Şehircilik İçin Değişikliği Bakanlığının bu imzayı geciktirmesini buradan kınıyorum, milletimize şikayet ediyorum. Sevgili dostlar, bu ve benzeri hizmetlerin geri bırakılması, imzalanmaması, ertelenmesi, bir imzayla bir metro hattının elde edeceği finansmanın para kapıda bekliyor. Para kapıda bekliyor. Yani 10 yıl, 8 yıl, 12 yıl vadeli ödeyeceğimiz bir finansman kapıda bekliyor. Bir imza, Maliye Bakanı’nın önündeki bir imza ve bu para 2 yıl ödemesiz, 3 yıl ödemesiz şekline göre değişiyor. Bu ekonominin zor olduğu koşulları da erteliyorsunuz. Yani onun 2-3 yıl sonrasında ödemeye başlayacaksınız. Ve o para belediyenin kasasına giriyor, o kasadan çıkıyor, o hizmeti yapan müteahhitlerin cebine gidecek, o müteahhitler taşeronlara verecek, o taşeronlar işlerini yapacak. Bir yandan metro bitecek, bir yandan da onun bünyesindeki yüzlerce, binlerce çalışanında evine gidecek o paralar.
‘BİR KURUŞ BORCUMUZU ERTELEMİYORUZ’
Ya Allah aşkına, bir imzayı atmamanın vebalini nasıl ödeyeceksiniz? Bunu erteleyen ya da imzalamayan kim? Sayın Bakan mı, daha yukarısı mı, daha aşağısı mı? Kim ise onu 86 milyon vatandaşımızın vatandaş hakkına ve hukukuna, 16 milyon insanımızın da hemşerilik hakkına ve hukukuna şikayet ediyor. Çok net şikayet ediyor. Bu bir sene, bir buçuk sene Allah aşkına olmaz, yapılmaz, bu olmaz. Bakın bunların her birisi de, yani borçlanma hakkı hukuku da oy birliğiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden bütün siyasi partilerin oy birliğiyle geçmiş, alınması uygun görülmüş hak yok. Sorun da ortada çizeyim. Ve hiçbir sebebi yok, hiçbir gerekçesi yok. Yok borçlanma oranı vs. Allah’a şükür bu konuda alnımız ak. Bir kuruş borcumuzu ertelemiyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin borçlanma, mali düzen ve özellikle finansal sistem açısından en şeffaf günlerini yaşadığı konusunda burada milletimizin huzurunda rahatlıkla ifade edebilirim. Baştan hesabını vereceğimizi her hukukun insanlara anlatılacağını söylemiştik. O anlayışla bugün bunları sizlerle paylaşıyorum. Yazıktır, günahtır. Bu anlayıştan bir an önce kurtulmamız gerekir.