Hükümet’in TSK ile imzaladığı protokol ve 35. madde

Hükümet’in TSK ile imzaladığı protokol ve 35. madde
29 Haziran 2013 09:00

Hükümetin 18 Nisan’da Genelkurmay ile toplumsal olaylarda asker kullanımını düzenleyen yeni bir protokol imzaladığı bugün basına yansıdı. (haberin kaynağı Milliyet-Tolga Şardan ve haber çok somut detaylı ve doğru olduğu belli, zaten de yalanlanmadı)

Safile USUL H&H YORUM

Bu yeni protokolde söz konusu olan Jandarma birlikleri değil, doğrudan Kara Kuvvetleri ve imzaları atanlar İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Seyfullah Hacımüftüoğlu ile Genelkurmay Başkanlığı Harekat Başkanı Korgeneral Erdal Öztürk.

Protokolün amacı ise, bir veya birden fazla ilde çıkabilecek ya da komşu illere sirayet etmesi muhtemel her türlü toplumsal olaya müdahalede valilerin talebi üzerine TSK’nın kara kuvvetlerinin kullanılması olarak açıklanmış.

Şimdi…

İlk olarak; Hükümetin TSK ile bu protokülü muhtemel Kürt ayaklanmalarına karşı imzaladığını düşünüyorum.

Çünkü, 18 Nisan’da Türkiye’de Gezi olayı başlamamış olduğu gibi, bu tür bir sivil toplum hareketi olacağını düşünen kimse de yoktu.

Hükümet PKK’yı oyaladığı ve PKK’nın da geri çekilmediğini bildiği için (hatırlarsanız PKK’nın geri çekilmesi diye birşey olmadığını yazmıştım kısa bir süre önce) eğer PKK eksenli kitle patlamaları olursa bunu kendi başına halledemeyeceğini bildiği için askerle böyle bir protokol imzaladı.

Fakat ardından beklenmedik biçimde Gezi olayı çıktı ve akın akın, 100.000’lerce insan Taksim’e yürüdü, Ankara başta olmak üzere hemen tüm Türkiye’de kitlesel bir sivil toplum hareketi başladı.

Hükümet bu durumda muhakkak ve muhakkak askerle imzaladığı protokolü Gezi Parkı açısından da hatırladı.

Hükümet kanımca, askerin Hükümet tarafından Gezi parkı halkı gibi bir kitle ile karşı karşıya konulmak istenmesi durumunda ne yapacağını bilmemekle beraber şu anda bir yoklama ve deneme yapıyor.

Deneme laboraturı kendi ülkemiz olduğu için bizler de laboraturadan çıkacak test sonucunu hep beraber göreceğiz, onun için testin sonucunu bekleyelim, ki, böyle bir test denemesine geleceğimizi hiç sanmıyorum.

Şimdi yine…

İmzalanan protokole dair öncelikle şunu söylemek lazım ki…

Bu protokol Hükümet’in, milli iradeye müdahale diye 2010’da ortadan kaldırdığı ve 28 Şubat sürecinde imzalanmış olan Emasya Protokolünün aynısı.

Ve de…

Hükümet dün, bilindiği gibi, TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini değiştirecek bir taslağı Meclis’e getirdi.

Buna göre 35. maddedeki, “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır” ifadesinin, “Türk yurdunu yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı korumak” olarak değiştirilmesi öngörülüyor.

Yani, Hükümet kısaca diyor ki, “Dışardan bir tehlike gelirse benim iznim olmadan da harekete geçebilirsin ama içerden birşey olursa benim valimin emriyle içeriye karşı silah kullanırsın.”

O halde, TSK’nın içerdeki halka karşı da silah kullanmasını savunuyor şu anda.

Öyle ya, bir kara kuvveti ne yapar?

Anasını ağlatır hedefin. (argo için bağışlayın)

Çünkü ordular dünyanın her yerinde çok ağır silah ve teçhizat taşır çünkü kara kuvvet orduları  bir ülkenin tüm karasını korumak gibi fiziki olarak devasa bir güç gerektiren işler için tasarlanmıştır.

O halde Hükümet kendi açısından gerekli gördüğünde TSK’nın kara birliklerine, “Gel, içerdekilerin de anasını ağlat” diyeceğini kabul etmiş hale geldi.

De…

Birazcık klas, kalibre, dürüstlük ve ahlak taşıyan bir siyaset yıllarca TSK halka karşı, milli iradeye karşı güç kullanamaz diye herkesi aldattıktan sonra TSK kara kuvvetinin tam paçasının altına bu kadar kolay sığınmaz. Di mi?

Fakat biz zaten Hükümet’in orduya karşı çıkış sebebinin demokrasi ve halk olmadığını, sadece orduyu laikler değil biz kullanalım olduğunu biliyorduk, o nedenle tabii ki hiç şaşırmadık.

Şİmdi, bir başka nokta…

Hükümet bu tasarıyı Meclis’in kapanmasına birkaç gün kala getirdi Meclis’e.

Bunu bence biraz demonstratif olarak yaptı, yani “ben orduya hükmederim” gösterisi yaptı.

Ve, bunun tam bir değerlendirmesini yapmak için Meclis safhasını sonbaharda biraz daha izlemek lazım, bilhassa da TSK açısından tam bir değerlendirme yapabilmek için.

Ancak, 35. madde veya başka bir maddenin değişmesi ne Türkiye’de ne de başka bir ülkede siyasal dinamiğin kurallarını değiştirmez.

Bu konuda ne demek istediğimi size başka bir yazıda anlatacağım.

Şimdilik ama şunu belirteyim…

TSK darbe yapmadıysa ve yapmıyorsa bunun bir temel sebebi var kanımca…

Kendisi böyle bir karar verdi.

TSK bir ordu yapısı olmasına rağmen AKP’den milyon kat daha fazla demokrat ve hukuk devleti temsilcisi çünkü.

Çünkü o zihniyetini ve genlerini büyük bir Avrupa devletini 1920’lerde kurabilmiş Atatürk’den alıyor.

Çünkü TSK muazzam bir devlet kurumlaşmasını taşıyor ve temsil ediyor.

O nedenle de zaten bu Büyük Türkiye’yi 90 yıldır sırtında taşıyabiliyor.

Türk Genelkurmayını bugün alıp, Almanya ve Fransa ordularının başına koyabilirsiniz, Almanya ve Fransa’yı da taşır bu ordu.

AKP?????

En fazla Mısır’ı taşır.

Not: Hükümetle Genelkurmay arasında imzalanan yeni protokolde şöyle bir cümle var, “Askeri birliğin belirli görevleri genel kolluk kuvvetleri ile birlikte yapması halinde komuta, sevk ve idare askeri birliklerin en kıdemli komutanınca üstlenilecek.”

Bu cümleyle ilgili de yazmak istediklerim var sonra.


Yazarın Son Yazıları:
Özel daha o gün tepki vermiş Köksal’a
Galiba bu iş tutacak
AKP seçmeninden oy alacak